Lider olabilmek
CHP büyük bir kargaşa yaşıyor. Gerek Sayın Kılıçdaroğlu'nun çevresinden gelen duyumlar gerekse taraflı tarafsız basında yazılanlara göre, Mustafa Sarıgül'ün İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylığı büyük sermayenin ve cemaatin baskısıyla kesin gibiymiş.
Bu, doğru mu değil mi bilinmiyor; görüntü sanki bu gerçekmiş gibi duruyor, ama ben buna ihtimal vermek istemiyorum.
Siyaset algılatma sanatıdır
CHP'de adaylar bugüne kadar küçük bir grup istedi diye tespit edilmemiştir.
Siyasi partiler daima baskı gruplarının istek ve arzularını, kendi değerlerine sadık kalmak kaydıyla, gerek aday belirlerken ve gerekse politikalar oluştururken göz önüne alırlar.
Ama bu, sayıca çok küçük fakat ekonomik gücü büyük olanların tercihleri olamaz.
Eğer hakikaten böyle bir baskı nedeniyle Sarıgül CHP'ye dönüyorsa, bu Sayın Kılıçdaroğlu açısından çok büyük sıkıntı yaratır.
Bu, bir teslimiyetin kabul ve ilanı olur.
O andan itibaren artık gerçek ve etkin bir genel başkanlık yapamaz.
Ana muhalefet partisi genel başkanları potansiyel başbakan adayıdırlar.
O zaman insana, "Sen başbakan olduğun zaman da bu çevrelerin istedikleri her şeyi yapacak mısın?" diye sorarlar.
Ayrıca CHP, bir daha AKP'ye yönelik olarak, "İç ve dış politikada ABD ve AB'nin talimatlarını yerine getiriyor" propaganda silahını kullanamaz.
Tam aksine CHP'ye yönelik olarak her aldığı karardan sonra "Sen kimin talimatıyla bu kararı aldın" diye sorulara muhatap olur.
Bütün bunların dışında Sarıgül, beklendiği kadar oy alabilir mi?
Asıl tartışılması gereken, bu noktadır.
Siyaset bir algılatma sanatıdır.
Hayatında CHP'ye hiç oy vermemiş, bundan sonra da vermeyeceğini söyleyen insanlar, ne hikmettir bilinmez, hangi adayın CHP'ye daha çok oy getireceğini yazıp telkinlerde bulunuyorlar.
CHP'liler bile önerdikleri adayları bu kadar içten ve çılgınca savunmuyorlar.
İktidarın, Sarıgül'ü CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı yapmak isteyen gruplarla bir sürtüşmesi, bir çekişmesi yok mu? Bu, bilinmeyen bir gerçek mi?
CHP, Sarıgül'ün adaylığını açıkladığı andan itibaren siyasi iktidar, Sarıgül üstünden o grubun büyük abisine vurmaya başlayacaktır.
Dosyalar, suçlamalar havada uçuşacak, iktidar böylelikle hem o büyük abiye ve hem de CHP'ye dilediği gibi zarar verecektir.
Yargıyı yandaş hale getirmiş bir iktidarla mücadele edilirken, iktidarın hiç toz konduramayacağı, çamur atamayacağı adaylarla ortaya çıkmak gerekir.
Kesip atmalıydı
İstanbul, dolayısıyla Türkiye, AKP iktidarından kurtulmaya bu kadar yakın hiç olmamıştı.
Seksenli yıllarda, Bedrettin Dalan İstanbul Belediye Başkanlığı'nı "kötü belediye başkanı" olduğu için kaybetmedi. Sırf büyük halk kitlelerinin Turgut Özal ve yakın çevresine duyduğu kızgınlıktan kaybetti.
Bugünde aynı şey, Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi için söz konusudur.
Eğer milyonlar bir anda siyasal iktidarın bütün baskılarına rağmen, alternatif Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yapıyorsa, bunu iyi okuyup bu büyük kitlelerin taleplerine cevap verecek adayları bulup çıkartmak gerekmektedir.
Bu tip adaylar bulunduğu takdirde ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar nedeniyle Tayyip Erdoğan'a yönelmiş kızgınlığı oya çevirmek mümkündür.
Ama bu ortamda seçilecek adayın hiç defosu olmaması gerekir.
Nitekim, o tarihte Bedrettin Dalan'ın karşısına çıkartılan Nurettin Sözen'in hiç defosu yoktu. Kişiliğine ve ahlakına yönelik hiçbir ciddi eleştiri getirilememişti.
İşte liderlik, böyle durumlarda krizi doğru yönetebilme sanatıdır.
Krizi doğru yönetemiyorsanız lider değilsinizdir.
Lider, baskı yapılacak ortamı yaratmayan, yaratılmasına izin vermeyen adamdır.
Baskı yiyeceğini düşündüğü, gördüğü anda olayın önünü alıp, kesip atması gerekir.
Sarıgül'ün adı malum çevreler tarafından pişirilip ortaya sürüldüğü anda kesilip atılsaydı, gerek Kılıçdaroğlu ve gerekse CHP açısından bu sıkıntılı, bulanık durum yaşanmazdı.
Bunu kesip atamadığın, birilerinin baskılarına direnemediğin anda artık lider değilsindir.