Londra itfaiyesine ırkçılık raporu
Geçmiş aylardaki soruşturmalar Sağlık Bakanlığının NHS diye anılan Milli Sağlık Örgütünde, İçişleri Bakanlığında ve polis kuvvetlerinde ırkçılık olduğunu kanıtlamıştı. BBC’nin haberine göre şimdi de itfaiyede ırkçılık saptandı.
Irkçılığın kökeni 1500’lü yıllarda yapılan köle ticareti ve sömürgelerde kullanılan köleciliğe dayanıyor. İngilizler, yerel halkla işbirliği ile Afrika’dan siyahileri toplayıp, gemilerle çok kötü koşullarda Amerika ve Karayip adalarına götürüp şeker kamışı, tütün ve pamuk üretiminde yine çok kötü koşullarda çalıştırıp, kullanıp varsıllaşıyor, böylece güneşin batmadığı imparatorluk oluyorlar. Kapitalizmin ve endüstri devriminin de temelinde sömürgecilik, köle ticareti ve kölecilik yatıyor.
Köle veya esir kullanma konsepti milattan önceki yıllarda başlıyor ama sömürgecilikte uygulanan şekli farklı. Genelde, tarihte savaşta kazanan taraf savaş ganimeti olarak yenilen tarafı köle alıp ev işleri ve tarlada çalıştırıyorlar ancak 1500’lü yıllardaki kölecilik, yapılan bir savaş sonucu, kan dökülerek ve şehit verilerek değil insanları gruplar şeklinde avlayıp onları satan bir ticaret şeklinde oluşuyor. Ortada bir savaş ve savaş ganimeti, dökülen kan yok, Afrika’da insanları silah veya ağlarla avlayıp, gemilere doldurup, toplu satmak, yani ticaretini yapmak gibi çok daha acımasız, inanılmaz vicdansız bir kavram söz konusu…
Peki, ırkçılığa nasıl dönüşüyor? Bu avlanıp, satılan, büyük çiftliklerde boğaz tokluğuna, kırbaç altında ve psikolojik aşağılama ile acımasızca çalıştırılan siyahiler bazı beyazların vicdanını sızlatıp utanç yaratınca papazlar ve köle sahipleri “siyahileri köle olarak çalıştırmak kabul edilir, bu ırka böyle davranılabilir” gibi vaazlar, açıklamalar vermeye başlıyor. Rengi farklı ırkın böyle kullanılabileceğinin kabulü ırkçılığın, siyahileri ve diğer koyu renkleri aşağılamanın ve onlara kötü davranmanın kabulünü yerleştiriyor.
Kölecilik yine kapitalist nedenlerle yasaklandığında ise İngiltere köle sahiplerine tazminat ödüyor ama köleler hiçbir tazminat almıyor, özgür kalsalar bile yıllar boyu kölevari yaşamaya, aşağılanmaya, suiistimal edilmeye, perişan olmaya devam ediyor. Tüm bunlar ırkçılığı körükleyen ve kabul edilen bir duruma getiriyor, yüzyıllardır siyahiler temizlik, çöpçülük gibi hizmet sektöründe ve sınıf sisteminin en altında yaşamaya, eşit eğitim ve sağlık hizmetleri almamaya devam ediyor.
Ağustos 2020’de yeni eğitim alan bir itfaiyecinin intiharı ile başlayan bağımsız soruşturma itfaiye kurumunda da ırkçılığın yaygınlığını gösterdi. İtfaiye kurumu başkanı Andy Roe “Bundan sonra kurumumuzda ırkçılığa izin verilmeyeceğini çok net duyurduk” diyerek geç de olsa kurumunda ırkçılığın bir sorun olduğunu kabul etti. Soruşturmayı yürüten başsavcı Nazif Afzal “Bu zehirli ortam değişmezse daha fazla intihar olacaktır” diye ekledi.
Soruşturma itfaiyede etnik azınlıkların ve kadınların uğradığı mobbingin bu güne kadar araştırılmadığını, örtbas edildiğini kanıtladı. Bu mobbingler içinde çeşitlilik var. Bir kadına bir erkeğin cinsel organını çektiği videoyu yollaması, bazı itfaiye istasyonlarında erkeklerin toplanıp pornografik yayınları izlemesi, siyahi bir erkeğin dolabının üstüne idam ilmeği konması, kadınların cinsel saldırıya uğraması, Müslüman bir adamın tabağına, başka bir zaman cebine domuz eti atılması, dolabına “terörist” yazısı asılması gibi olaylar yer aldı.
Siyahi, Asyalı ve etnik azınlıkta olanlar beyazlardan daha çok çalışmak zorunda olduklarını, genelde terfi edemediklerini, üst pozisyonlara gelemediklerini, kimsenin onları görmediğini, fark etmediğini ve duymadığını açıkladı. Bazılarının ise bu baskıdan dolayı çöktüğü, hastanelik olduğu ve psikolojik tedaviye başlandığı görüldü. Ancak tüm bunların yanında ırkçılığa geçit vermeyen, azınlıkları koruyup kollayan bireylerin de olduğu raporda yer aldı.