Maduro, Esad ve Erdoğan

Bugün insanlığın ön cephesinde iki ülke var: Venezuela ve Suriye. İki devlet yöneticisi var: Maduro ve Beşar Esad.
Maduro, Chavez’in izinden giderek ABD darbelerine kahramanca direniyor.
Beşar Esad da, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın müdahalesine karşı sekiz yıldır savaşıyor ve kesin zaferin eşiğine geldi.
Türkiye de, ABD emperyalizmine karşı mücadelenin ön cephesindedir. ABD’nin üzerimize sürdüğü bölücü ve yobaz terör örgütlerini silahla temizliyoruz.

TUTARSIZLIĞIN BEDELİ
ABD emperyalizmine ve İsrail’e karşı mücadelede kesin başarı, tutarlı olmaya bağlıdır.
Venezuela’da Maduro’nun yanında, fakat Suriye’de Beşar Esad’a karşı olursanız, Türkiye’nin mücadelesini duraksayarak, yalpalayarak ve sallanarak götürmeye kalkarsınız. Bu tutarsızlığın bedelini ise, Türkiye olarak Mehmetçiğin kanıyla, ekonomik krizin derinleşmesiyle, dostlarımızın güvenini kaybederek ödüyoruz.

TÜRKİYE’YE GÜVENİN DENEK TAŞI
Rusya’yla, İran’la, Çin’le Vatan Partisi olarak görüşüyoruz. Bugün ülkemizle aynı cephede bulunan bütün dostlarımızla Partiler arası düzlemde ilişkilerimiz var. Şunu açıkça belirtmek durumundayız: Türkiye hükümetine yaygın ve derin bir güvensizlik görüyoruz. Bu güvensizliğin ortadan kakması için 2014 yılından bu yana yoğun bir ikna çalışması içindeyiz. Önemli başarılarımız da dünya kamuoyunun bilgisi içindedir. ABD gazetelerinden Avrupa basınına kadar herkes Vatan Partisi’nin etkisini yazıyor. Ne var ki, Türkiye hükümetine güvende hâlâ sorunlar var.
İşte Suriye hükümetine karşı Türkiye’nin çıkarlarıyla açıklanamayan ve devlet adabına da uymayan tavırlar hâlâ sürüp gidiyor.
Hükümet, bir yandan Çin Halk Cumhuriyeti’nin teröre karşı savaştığını söylüyor. Öte yandan Uşak ve Isparta valileri, Türkiye’nin de terörist olarak kabul ettiği Doğu Türkistan İslâmî Hareketinin adamlarını kabul ediyor ve boy boy resim çektiriyor.
Hükümet, bir yandan Rusya ile Türk Akımı’nı inşa etme anlaşması yapıyor, öte yandan ABD ile Türk Akımı’nı engelleme anlaşması yapan Ukrayna’nın Kırım politikasına teslim oluyor.
Hükümet, bir yandan ABD, İsrail ve Yunanistan Üçlü Tehdidine karşı bütün denizlerimizi kapsayan Mavi Vatan Tatbikatına hazırlanıyor. Öte yandan Doğu Akdeniz’de ABD ve İsrail tehdidine karşı birlikte olacağımız Suriye ve Mısır hükümetlerine karşı mevzileniyor.
Bu tutarsızlıklardan sevinç duyanlar var. “Tayyip Erdoğan yönetimi yıpranır ve biz de ABD desteğiyle iktidara geliriz” diye umuyorlar. Ak Parti yönetimi bu tuzağı da göremiyor.

BÖYLE GİTMEZ
Böyle gitmez!
Türkiye, tutarsızlıklarla ve yalpalamalarla göğüsleyemeyeceği çok ciddî tehditlerle karşı karşıyadır.
Evet, özgücümüze, Milletimize, Ordumuza ve Polisimize güveniyoruz. Ancak ittifak birikimimizi de en verimli ve en sağlıklı ölçülerde değerlendirmek durumundayız.
Herkes, Türkiye’nin Suriye’deki tutumuna bakıyor. Rusya Devlet Başkanı Putin de en son Türkiye Cumhurbaşkanı ile görüşmesinde, Beşar Esad yönetimine karşı tavrımıza baktı.
Türkiye, bu savaşı kazanmak istiyor mu, o zaman bu Beşar Esad saplantısının anlamı nedir? Yoksa Türkiye ABD ile İnsanlık Cephesi arasında dans mı ediyor?
Yalnız Rusya’nın değil, İran, Çin, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri yöneticilerinin hepsinin kafasındaki soru budur.

GÜVENİLİR DOST BULMAK İÇİN GÜVENİLİR DOST OLMAK
Türkiye, güvenilir dostlar bulmak için, güvenilir dost olmak durumundadır.
Dostlukları ise, verili koşullar belirler. Bugünkü dünyada Türkiye’nin ön cephedeki dostları Maduro’dur, Beşar Esad’dır, İran’dır, Rusya’dır, Orta Asya Türk Cumhuriyetleridir, Çin’dir vb.
Türkiye, Beşar Esad konusunda yalnız İhvanı Müslimin cemaatinin alkışladığı devlet adabı dışına düşen tavrını gerçek ve önemli dostlarına anlatamıyor ve anlatamaz. Biz Vatan Partisi olarak, uluslararası görüşmelerimizde hep bu sorunla karşılaşıyoruz ve biz de anlatamıyoruz.
Kaldı ki bu siyasetin İhvanı Müslimin katında kabul görmesinin uluslararası güçler hesabında bir ağırlığı da bulunmuyor. Çünkü İhvanı Müslimin Tunus’ta, Mısır’da, her yerde yıkıldı. Suriye’deki girişimi de bastırıldı. Artık Batı Asya’da ve dünyada böyle bir güç yok.
Tayyip Erdoğan’ın Beşar Esad düşmanlığı, Türkiye’de de kaybetti. AK Parti içinde bile, Beşar Esad düşmanlığı küçük bir azınlığa düşmüştür.

MADURO’NUN ANLAMADIĞI SİYASET
Sayın Erdoğan, Maduro’ya darbe girişimine karşı Türkiye’de Vatan Partisi’nden sonra ilk tavrı alan siyasal önder oldu. Güzel!
Maduro, Erdoğan’ın bu tavrını sevinçle ve güvenle karşıladı. Bu da güzel!
Peki Maduro, Tayyip Erdoğan’ın Beşar Esad’la ilgili sözlerini anlıyor mu? Anlamıyor! İşte bu güzel değil!
Ancak burada hatalı olan Maduro değil, fakat Erdoğan’dır.
Maduro, bulunduğu cephenin bilincindedir.
Bu cephe, ABD emperyalizminin kurguladığı sözde “İnsan Hakları” cephesi değildir.
Bu cephe, dostlarını ABD emperyalizmine karşı duruşlarına göre belirliyor.
Bu cephede Beşar Esad, ABD emperyalizmine ve İsrail’e karşı sekiz yıldır kanla canla savaşan bir devlet başkanıdır.
Beşar Esad’a karşı ABD ve İsrail’in suçlamalarını paylaşmanın bu cephede güvensizlik yaratmak dışında bir değeri yoktur. Daha doğrusu, eksi değeri vardır.

AYNI CEPHEDE TUTARLI DURUŞ
Bugün Maduro, Esad ve Erdoğan, aynı cephede mevzileniyorlar. Rusya, İran ve Çin, bu cephenin önemli güçleridir. Almanya ve Fransa da bu cepheye yaklaşıyorlar.
Devletler, saplantılarla, kinle ve iniş çıkışlı duygularla yönetilemez, hele kibirle hiç yönetilmez.
Devlet yöneticiliğinin gerektirdiği nitelikler bellidir:
Nesnel gerçeklere dayanmak.
Hedefe kararlı ilerlemek.
Cephede tutarlı tavır almak.
Güvenilir olmak.