Maduro’nun suç dosyası
Bir devlet başkanı düşünün ki, ülkesinde;
Her altı kişiden biri açlık sınırının altında olsun,
12 milyonu çocuk olmak üzere 40 milyondan fazla insan temel gıda maddelerine bile erişemesin, 550 bin kişi mukavvaların üzerinde yatarak, çöplükleri karıştırarak yaşasın...
O devletin işkenceleri Uluslararası Af Örgütü raporlarında “insan hakları skandalı” olarak nitelenmiş olsun,
Seri katliamlara kadar varan şiddet olaylarının liseler düzeyine indiği, gençlik arasında çeteleşme, fuhuş ve adi suçların vaka-i adiye’den sayıldığı...
Bazı uyuşturucu türlerinin kullanımını serbest bırakmış olmasına karşın, 12 yaş üstü nüfusta 22 milyondan fazla insanın eroin, kokain gibi yasal olmayan uyuşturuculara bağımlı olduğu bir ülke...
32 milyon yetişkinin okuma yazma bilmediği, yetişkin nüfusun yarısının 8. sınıflar için yazılmış bir kitabı okumaktan aciz olduğu bir ülke olsun burası...
Özellikle belirli gruplara yönelik yargısız infazlar ve polisin orantısız şiddet uygulamaları TV’lerin magazin haberlerine kadar düşmüş olsun,
Tüm bu antidemokratik manzaralara karşın, nispet yaparcasına o devlet başkanı üç milyar dolarlık servetin sahibi olsun,
Demokratik bir rejime sahip olduğunu iddia etse de, gerçekte devlet yönetimi ülkenin en zengin birkaç düzine ailesi arasında el değiştiren bir plütokrasiden (zenginlerin iktidarı) ibaret olsun.
Böyle bir düzenin ve o düzenin tepesinde oturan başkanın devrilmesini desteklemeyeceksiniz de ne yapacaksınız? Her vicdanlı demokratın en halis duyguları bu yönde olacaktır ister istemez.
Yalnız küçük bir sorun var: Yukarıdaki rakamlar Maduro’nun değil, Trump’ın ülkesine ait!
Maduro’nun ülkesinde ekonomik zorluklar, yoksulluk ve bazı ihtiyaç maddelerine erişmekte sıkıntılar var. Venezuela’nın bolluk ve refah içinde yaşayamadığını düşünen ABD başkanı Trump, üzüntüsünden uyku uyuyamıyor. “Beceriksiz” Maduro’nun yerine halkını mutluluğa eriştireceğini hesapladığı Guaido’yu twitter’dan başkan ilan ediyor.
Uluslararası sistemin efendisi olan emperyalist ülkeler, sistemin içine dâhil ettikleri ülkelerin kendi kendine yetme kapasitesini felce uğratırlar. Bu sadece kendi mallarını o ülkelere satabilmek için değil, olur da bağımsızlık rotasına girmeye kalkarsa, o ülkeye uygulayacakları ambargoların sonuç vermesi için de gereklidir. Dışalım ve dışsatım ilişkileri sadece sistem içindeki ülkeler ile bütünleştirilir. Aydınlar, gazeteciler, devlet yöneticileri, parti liderleri ve sendikacılara kadar bütün kanaat önderlerinin kafası, sistemin çuvalına sokulur. Başka bir dünya göremez hale getirilirler. Sisteme giren ülke ekonomik, siyasal ve kültürel olarak seçeneksizleştirilir. Körleştirilir.
Maduro’nun suç dosyası kabarık. Körleşmeyi reddediyor. Chavez’le başlayan Bolivarcı devrimi devam ettiriyor. Venezuela petrolü emperyalist tekellerin elinden alıp millileştirildi yani halkın malı haline getirildi. Bağımlı ekonomik yapı değiştiriliyor. Milli üretime dayalı bir ekonomik yapı inşa ediliyor. Gelir dağılımı, yoksullar lehine değiştiriliyor. Dış ilişkilerde Asya ülkeleri ile ittifaklar kuruluyor.
Venezuela’da Amerikancı darbe girişimi derslerle dolu. Öncelikle Trump’ın çaresizliğinin bir başlangıç değil, sonuç olduğunu görmek lazım. ABD, Chavez’den başlayarak çok daha etkin müdahale yollarının hepsini denedi. Askeri müdahale, suikast, halk ayaklanması, kışkırtma, ambargo, genel grev vs. vs. Başarılı olamadı. İkincisi sistemden çıkış, sistemde kalınan yılların bedelini ödemeyi gerektiriyor. Venezuela halkı büyük bir sınav veriyor. Maduro yönetimi, uluslararası ittifaklar düzleminde emperyalist kuşatmayı yardığı ölçüde, ekonomik ambargoyu da boşa düşürecektir.
Direnenler birbirleriyle gönül bağı kurarken, sistemin ideolojik zokasını yutarak körleşmiş olanlar da kendi ittifaklarını kuruyorlar. Ülkeleri ve halkları içine alan bir cepheleşme oluşuyor. Örneğin Türkiye’de bazıları Venezuela halkının dertleriyle o kadar dertlenmiş durumda ki, Trump’ı ‘hiç sevmemelerine’ rağmen, Amerikancı darbe girişimini, haklı buluyorlar. Venezuela’da halkı çok umursayanların Amerikan halkına karşı bu kadar umursamaz olmaları elbet bir ikiyüzlülük sayılamaz. Ne de olsa gerçek bir demokrat her zaman ABD’deki gibi bir plütokrasiden, pardon demokrasiden yanadır!