Malatya’da sinema şöleni-(TAMAMI)
Film festivallerimizin en yenisi ve doğal olarak da en genci olan Malatya Uluslararası Film Festivali, genel görünümü ile daha şimdiden A Tipi film festivallerimizden biri olmaya hak kazanıyor. Henüz iki yaşında olan festival, konuk sayısı, konuk ağırlama becerisi, yayınları, program zenginliği ve de yan etkinlikleriyle deneyimli bir festival havasını ve görünümünü yansıtıyor. Sanırım ileriki yıllarda ülkemizin saygın ve uzun ömürlü festivallerinden biri olmaya aday gözüküyor.
Festival tacirlerinin yıprattığı festivaller
Ülkemizde bir festivalin uzun ömürlü olmasıylasaygın olması ne yazık ki aynı doğrultuda gitmiyor. Yani bir festivalin uzun ömürlü olması, her zaman beraberinde saygınlığı getirmiyor. Bir festivalin saygın olması için en azından iki koşulu yerine getirmesi gerekir. Bunlardan biri ilkelerini daha başından belli edip, bunu ödün vermeden sürekli kılması, diğeri ise kurumlaşmasıdır. Bu iki “olmazsa olmaz” koşulu yerine getirmeyen festivaller, ne yazık ki uzun ömürlü -ve kimi zaman sürekli -olmasına karşılık, aynı oranda saygınlığı içermiyor. Ülkemizde, ister ulusal, ister uluslararası olsun çoğu festivalin üstesinden gelemediği tek şey ise ne yazık ki ilkesizlik oluyor.
Film festivallerimizin en yenisi ve doğal olarak da en genci olan Malatya Uluslararası Film Festivali, genel görünümü ile daha şimdiden A Tipi film festivallerimizden biri olmaya hak kazanıyor. Henüz iki yaşında olan festival, konuk sayısı, konuk ağırlama becerisi, yayınları, program zenginliği ve de yan etkinlikleriyle deneyimli bir festival havasını ve görünümünü yansıtıyor. Sanırım ileriki yıllarda ülkemizin saygın ve uzun ömürlü festivallerinden biri olmaya aday gözüküyor.
Festival tacirlerinin yıprattığı festivaller
Ülkemizde bir festivalin uzun ömürlü olmasıyla saygın olması ne yazık ki aynı doğrultuda gitmiyor. Yani bir festivalin uzun ömürlü olması, her zaman beraberinde saygınlığı getirmiyor. Bir festivalin saygın olması için en azından iki koşulu yerine getirmesi gerekir. Bunlardan biri ilkelerini daha başından belli edip, bunu ödün vermeden sürekli kılması, diğeri ise kurumlaşmasıdır. Bu iki “olmazsa olmaz” koşulu yerine getirmeyen festivaller, ne yazık ki uzun ömürlü -ve kimi zaman sürekli -olmasına karşılık, aynı oranda saygınlığı içermiyor. Ülkemizde, ister ulusal, ister uluslararası olsun çoğu festivalin üstesinden gelemediği tek şey ise ne yazık ki ilkesizlik oluyor.
İlkesizlik; aynı kadroların, her bir festivali, aynı anlayış ve doğrultuda, çoğu kez festivalin yapıldığı kenti ve festivali düzenleyen -yani parayı veren- kişi ve kişilerini medya yoluyla tanıtma isteğinden ve de bunun kaçınılmaz sonucu olan yanılgılı anlayıştan kaynaklanıyor.
Bilindiği gibi ülkemizdeki bir çok festivaller yerel yönetimler tarafından finanse edilip destekleniyor. Her yerel yönetim değiştiğinde ise festival, hem rengini, hem de ilkelerini bir kez daha gözden geçirip, bir öncekinin devamlılığını sağlamadığı gibi, onun kadrolarından, ilkelerine, program düzeninden ödüllerine dek her bir şeyini değiştirme gereği duyuyor. Her yeni yerel yönetim, festivale kendi damgasını vurma gereksinimi duyarken, aslında onun devamlılığından kaynaklanan kimi ilkelerini, olumluluklarını da ıskalayıp, kötü dediğinin yerine ne yazık daha da kötüsünü koyarak yeni bir festival yapıyor görünümünü vermek istiyor. Ama çoğu kez veremediği gibi, eskisini rahmetle anacak bir konuma düşmekten de kurtulamıyor.
Bugün çoğu festivalin ilkeleri belli değildir. Her festivalin kadroları aynıdır ve her festivalde benzer etkinlikleri yaparak festivalleri kimliksizleştirmektedirler. Oysa ki her festivalin- yörenin duyarlılıkları ve sanatsal algıları da kaale alınarak- bir kimliği, bir kişiliği olmalıdır. Festival tacirlerine tutsak olan festivallerin ne başarılı, ne de saygın oldukları görülmüştür.
Yöreselin kurumsallaşma şansı
Malatya Festivali ülkemizde, Erzurum Dadaş Film Festivali ile birlikte yerel yönetimlerce değil, valiliklerce yapılan ilk festivaldir. Bu çok önemlidir. Çünkü valiliklerde, yerel yönetimlerde olduğu gibi devamsızlık değil, devamlılık bir devlet politikası olarak sürdürülür. Onun için bu ilk olmanın avantajını kullanmalıdır.
Ama ilkelilik ve saygınlık kadar önemli olan bir diğer öge de kurumlaşmaktır. Festivali o yörenin bağımsız sanat-kültür kurumları yapar. Tıpkı İstanbul Film Festivali’nde olduğu gibi. Yerel yönetimler gider, valiler gider ama kurumlar kalır ve festivalin saygınlığı da bu kalıcılıkla sağlanır.
Yoksa festivaller ihaleye çıkarılıp, devşirme, çok başlılık taşıyan yönetim anlayışı ile yapılmaz. Kurumları belli olan festival, kendi kadrolarını yaratarak kimlik sahibi ve saygın olur. Her festivalin kurumu ve kadroları, bir diğerinden farklı olmalıdır. Benzer kişiler, kurumsuz bir festivali olsa olsa bir festivale yenilik değil, yineleme, tekdüzelik, ruhsuzluk getirir.
Malatya Film Festivali şimdilik bu tuzaklara düşmemiş bir görünüm sergiliyor. Dileriz ki yeni kadrosuyla bu festivali, benzerlerinden farklı kılarak, hem ilkeli hem de saygın bir hale getirmenin üstesinden gelerek sinemamıza yepyeni, soluklu bir festival armağan eder.
Malatya Film Festivali’nin en başarılı yanlarında biri de B’rand Organisazyon gibi kusursuz ve işini bilir bir kurumla çalışmış olmasından geliyor. Demek ki ülkemizde her bir şeyi noksansız ve Avrupai bir anlayışla yapan böylesine kurumlar da varmış.