Malmö’nün şampiyonu Filistin olacak

Bu akşam Örovizyon Şarkı Yarışması ilk yarı finali düzenlenecek. Perşembe akşamı ikinci yarı final var. Cumartesi akşamı da Büyük Final ile bu yılki yarışma sona erecek. Yarışma Malmö’de düzenlenecek. Malmö’nin %20’si Müslüman. İsrail’in politik, iki yüzlü ve manipülatif şarkısı perşembe akşamı yarışacak. İsrail televizyonları 500.000 kişinin yarışmanın yapılacağı salonun önünde toplanıp gösteri yapacağını söylüyorlar. Mağduru oynuyorlar. Bence dışarıdaki yüzbinlere gerek kalmayacak, İsrail’in şarkısı salondaki Örovizyon sevdalıları tarafından da ıslıklanacak.

İSRAİL’DEN İKİ YÜZLÜ ŞARKI

İsrail’in şarkısının konusunun 7 Ekim’deki Aksa Tufanı saldırısı olduğunu herkes biliyor. Şarkı sözlerindeki birkaç değişiklik ile EBU güya politik şarkıya izin vermediğini gösterdi. Ama, şarkının adı dışında tamamı neredeyse aynı kaldı. “İnsanlar ölürler ama asla elveda demezler / Birisi bu gece ayı çaldı / Işığımı aldı / Her şey siyah ve beyaz” sözleriyle Aksa Tufanı tanımlanmaya çalışılmış. Peki Gazze’deki on binlerce çocuğu ve kadını nasıl tanımlayacağız. Sosyal medyada güya Örovizyon gönüllülerinin kurduğu sitelerde Hamas terörist olarak tanıtılıyor. 1947’den beri en acımasız yollarla toprağından edilen bir halka uygulanan kanunsuzluğu ve şiddeti uygulayan teröristten bahsedince bir bakıyorsunuz tüm yorumlarınız silinmiş.

Manga’nın Örovizyon’da 2. olan şarkısı ne kadar anlamlıymış. “Sadece bir gece için aynı olabilir miyiz?” diye soruyordu, Manga. Ölen çocuk ya da kadın ya da insan Arapsa değeri yok, batılı ise değeri çok. Batılının insana verdiği değer; ırkına, milletine, derisine, dinine göre değişiyor. Asya’da Afrika’da öldürdükleri insanlar sadece bir sayı. Hamas vururken terörist, İsrail katlederken “Ama savaş var”. Batı vicdansızlığa, iki yüzlülüğü, ırkçılığa devam ediyor. Rusya ve Belarus’u anında yarışmadan atma kararını verdikten sonra Ukrayna’nın hiçbir özelliği olmayan şarkısını birinci yapan EBU; İsrail’i “Kasırga” isimli şarkısını yarıştırıyor. Perşembe gecesi kasırgayı, şarkıyı ıslıklayan duyarlı gençler yaratacak!

TERESA’NIN DÖNÜŞTÜRDÜKLERİ

Ukrayna’nın şarkısının konusu, yaptığı tetikçiliğe çok yakışıyor. Ukrayna, şarkısında Rahibe Teresa’yı anlatıyor. Teresa’yı Meryem Ana ile bir tutuyor. Rahibe Terasa ve Meryem Ana, bıçak üzerinde çıplak ayakla yürümüşler. Ukraynalılar da içindeki öfkeyi canlı tutup, bu ölümlüler gibi davranacaklarmış; çünkü ataları cennetten onları takip ediyorlarmış. Örovizyon’da Ukrayna’ya Rahibe Teresa övgüsü yapmak çok yakışmış. Hristiyan din adamlarının ne dediğini önemsemiyorum ama birçok akademisyen Teresa’yı “din emperyalisti” olarak nitelendiriyor. Misyonerlik faaliyetlerini başlatan bu emperyalizmin tetikçisi Teresa; fakirlerin istismarını meşrulaştıran, Hristiyan olmayan topraklarda Hristiyanlığı yayarak emperyalizmin din yoluyla sömürüsünü kolaylaştıran, Üçüncü Dünya Ülkelerini aşağılayan, kadınların boyun eğmesini normal olarak sunan bir kişilikti. Bugün; Teresa’nın kurduğu Misyoner Vakıf, Hindistan’da çocukları kaçırmakla suçlanıyor.

AVRUPA’NIN YANAN RÜZGAR DEĞİRMENİ

Örovizyon’un en ilginç şarkısı ise Hollanda’nın Avrupa Birliği’ni eleştiren kara mizah içeren şarkısı. Şarkının başlangıcındaki İngilizce hareketli bölümlerde artık vize sorunu yaşamadan tüm Avrupa’yı gezmenin, Polonya’ya otobüsle, Berlin’e trenle pasaportsuz gitmenin rahatlığı, gerçi parası olmadığı için Paris’e gidemese bile gitmeyi hayal edebildiğinin özgürlüğü anlatılırken; şarkının sonundaki daha yavaş ve hüzünlü Hollandaca bölümleri çok çarpıcı.

Şarkıcı; Almanya’da yaşadığı yalnızlığı, İtalya’da parasını verse bile acısını paylaşacak kimseyi bulamadığını, salyangoz ve kızarmış balık ve patates yemediğini, ne olduğunu bile bilmediği İspanyol yemeği paellaya gereksinimi olmadığını anlatıyor. Şarkının klibinin sonunda Hollanda’nın sembolü bir rüzgar değirmeni alevler içinde yanıp yok oluyor. Avrupalı olalım derken, Hollanda kayboluyor. Şarkının sonunda babaya bir ileti var; “Baba ülkelerin sınırlarının kalkacağını söylerdin” Bu iletide Stalin ve Buharin’in “Tek ülkede sosyalizm” kuramı çağrıştırılıyor. Hollanda’nın şarkısında; sınırların kalkmasıyla dayatılan kapitalizmin insanı düşürdüğü çaresizlik bir çocuk şarkısı sadeliğinde anlatılıyor.

ÖROVİZYONUN LGBTi+ DÜŞKÜNLÜĞÜ

Ne yazık ki, son yılların bir Örovizyon politikası olarak karşımıza çıkan LGBTi+ propagandası bu senenin şarkılarında ve kliplerinde de çok popüler; Birleşik Krallık, İsviçre ve San Marino kliplerinde bu LGBTi+ dayatmasını görüyorsunuz. Şarkıcıların tanıtıldığı turkuaz halı geçidini bir transseksüel sunucunun sunması bu tercihin normalleştirme çabası. Bu şarkılara ilaveten Slovenya, İspanya ve Finlandiya şarkılarında da çıplaklık ön plana çıkarılmış. Örovizyon sitelerinde bu klipler Avrupa’nın açık görüşlülüğünü kanıtladığı yazılsa da, bunun bir çürümüşlük olduğunu yazdığınızda engelleniyorsunuz. Bildik Avrupa demokrasisi…

FAVORİM SAN REMO BİRİNCİSİ

Bu yılın en beğendiğim şarkısı İtalya’dan. Can sıkıntısını anlatan hareketli bir şarkı. Şarkının başında hayatın sıkıntılı durumları anlatılırken hayatın güzellikleri ile hareketli şekilde bu can sıkıntılı durumlar aşılıyor. Şarkıyı anlamak için İtalyanca bilmenize gerek yok. Fransızlar yine “chanson” tarzı bir şarkıyla katılıyorlar. Finallere katılacak ilk şarkıyı Fransa açıklamıştı. Yılbaşı gecesi Champs-Élysées’de Paris Olimpiyatları’nın tanıtıldığı yeni yılın ilk saatlerinde “Mon Amour” da söylenmişti. Çok çarpıcı sözleri olan “Aşkım”ı dinlerken gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz. İtalyan, Fransız ve İspanyol şarkıcıların tüm röportajlarında ve diğer tanıtım şarkılarında hep ana dillerini tercih etmeleri de; bu yıla dair ilginç saptamam. Avrupa; İngilizce’nin sahte hegemonyasına başkaldırıyor.

Bulunduğumuz coğrafyanın şarkılarında folklorik özellikler öne çıkıyor. Azerbaycan, Ermenistan ve Yunanistan; benzer ezgilerle yarışmaya katılıyor. Bu coğrafyanın şarkıları benzer ezgileriyle hemen kendini belli ediyor. Burası Avrupa’dan farklı, burası birbirine çok benzer. Batı Asya halklarının aynı müzikle aynı hayatı yaşadığının en güzel kanıtı bu üç şarkının benzerliği. Üçüne de Türk şarkısı sanabilirsiniz. Bu coğrafyanın sahibi, bu coğrafyanın halklarıdır. Benzer kültürü, yarışmanın favorisi Hırvatistan’ın şarkısında da gözlemliyoruz. Klibi bir köyde çekilen şarkıda ineklerden, kedilerden bahsediliyor. Hırvatların folklorik giysilerine baterinin üzerine konulan dantel de çok yakışmış. Avrupa’nın bizden tarafına doyum olmuyor.

Bu senenin bizi ilgilendiren en güzel sürprizi Sertap Erener’in misafir olarak sahneye çıkacak olması. Türkiye’ye birincilik kazandıran şarkısını farklı bir tarzda söyleyecek Erener’in performansını merakla bekliyorum. İsrail’de düzenlenen Örovizyon finalinde Madonna’nın yaptığı sürprizin bir benzerini Sertap’tan da bekliyorum. Malmö’de Türkiye’nin de söyleyecek bir sözü olacak…

İSTANBUL’DA SON SALTO

Hafta sonu Örovizyon heyecanı yaşanırken, İstanbul’da güreşte her sıklette Olimpiyat’a katılacak son 3 sporcu belli olacak. 18 sıkletin 9’unda Dünya Şampiyonası ve Avrupa elemesindeki başarılarımızla Paris’e gitmeye hak kazandık. Olimpiyat elemesi anlamına gelen Dünya Şampiyonası’nı çok istememize rağmen Belgrad’a kaptırmamızı eleştirmiştik. Ancak, Dünya elemesinin ev sahipliğini almak daha fazla güreşçimizi Paris’e göndermemizi sağlayacaktır. Dünya Şampiyonası ve Avrupa elemesinde çok başarısız olan güreşçilerde ısrar edilmemesini, tıpkı Avrupa elemesinde 77 kg. grekoromende Burhan Akbudak tercihinde olduğu gibi gerekirse kilo değiştirerek kazanacak güreşçilerle mindere çıkmamızı ümit ediyorum. Dünya elemesinde ülkemizi temsil edecek 9 güreşçi kimler olacak? Heyecanla bekliyorum.

TRT’den de bu elemelerin sadece son karşılaşmalarını değil, ülkemizi temsil eden güreşçilerin tüm karşılaşmalarını yayımlamasını bekliyorum. İstanbullular da salona dolsunlar ve İstanbul’un Olimpiyat’ı ne kadar hak ettiğini kanıtlasınlar. Boş tribünlerle yapılacak bir Olimpiyat elemesi sonrası İstanbul’un da gelecekteki adaylıkları elenir. Spor izlemeyene Olimpiyat verilmez.

SAHA SPORCUNUNDUR

Euroleague çeyrek final dördüncü karşılaşmasının sonunda Monaco basketbolcusu Jaron Blossongame topu tribünlere atınca, ne yazık ki bazı seyirciler koltuklarından kalkıp saha içinde tepki vermek istediler. Neyse ki bu istek çabuk engellendi. Saha oyuncunun alanıdır, tribün seyircinin. Tribüne seyirciye saldırmak için gelen bir sporcu nasıl orada dayak yemeyi hak ederse, sporcunun yaşam alanına da taraftar saldırgan şekilde girerse hem sporcudan hem güvenlik güçlerinden dayak yer, yemeli. Şiddete asla taviz vermemeliyiz. Nitekim, olaylar sonrası Fenerbahçe başantrenörü Jasikevičius ve yöneticiler birkaç taraftarın yaptığı bu hareketin Fenerbahçe’ye yakışmadığını söylediler. Ancak, bu tepki sözde kalmamalı. Euroleague’in Fenerbahçe’ye verdiği 30.000 Euroluk para cezası, bu cezanın alınmasına neden olanlara rücu edilmelidir.

ŞAMPİYON FENER ŞAMPİYON CİMBOM

Geçtiğimiz hafta sonu hem Galatasaray hem Fenerbahçe ülkemize Avrupa şampiyonluğu yaşattılar. Tekerlekli Sandalye Basketbolu’nda Fenerbahçe Avrupa’nın 2. büyük kupasını, su topunda Galatasaray de Avrupa’nın 3. büyük kupasını aldı. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin TFF Süper Lig’deki mücadelesini en fanatik şekilde takip edip de bu şampiyonluklardan haberi olmayan taraftarlar biraz düşünsünler; birbirimizin kalbini kırdığımız lokal bir şampiyonluk mu önemli yoksa Avrupa’da gelen başarılar mı?

OLYMPİAKOS’UN BAŞARISI

Avrupa’da başarı benince Türk ve Yunan takımlarının bir çekişmesi vardır. Olympiakos’un bu sene altın yılı; kulüplerimiz Olympiakos’un başarısına bakıp kendilerine hedef koymalıdır. UEFA Konferans Kupası’nda çeyrek finalde Fenerbahçe’yi eleyen Yunan temsilcisi yarı finalde İngiltere deplasmanında Aston Villa’yı 4-2 yendi. UEFA Gençlik Ligi’nde de temsilcilerimiz ikinci turu göremezken Olympiakos finalde Milan’ı 3-0 yenerek şampiyon oldu. Euroleague çeyrek finalinde Barcelona ile eşleşen Yunan temsilcisi seriyi 2-2’ye getirdi. Hentbolda EHF Avrupa Kupası’nda finale kalan Yunan takımı, voleybolda CEV Kupası’nda çeyrek finalde Arkas’a elenmişti. Su Topu’nda LEN Şampiyonlar Ligi’nde de Olympiakos dörtlü finale kaldı. Üstelik Olympiakos bu başarıların büyük çoğunluğunu yetiştirdiği Yunan sporcularla başardı. Temsilcilerimiz, lokal liglerdeki boş didişmelerini bırakıp Pire’nin ülkesine kazandırdığı başarıları incelesinler. Başarının ölçücü Avrupa kupalarıdır, milletimizi bölen değil başarılarıyla birleştiren kulüpler gururumuz olur.