Marksizm’in evrenselliği
Bir süredir adından herkesin saygıyla söz ettiği Çin önderi Xi Jingping’in şu sözleri, saygıyı güven ve benimseme duygularıyla pekiştirdi: “Biz diğer ülkelerden model ‘ithal’ etmediğimiz gibi, Çin modelini de ‘ihraç’ etmeyiz. Hiçbir zaman başka ülkelerden Çin’in yaptıklarını ‘kopyalamaları’ isteği ortaya koymayacağız.”
Devrim’in 70. yılının eşiğindeki Çin, Mao’nun kuramsal düzeydeki görkemli bileşim yeteneğinin dışavurumu olan kuramsal öncülüğünü pratikte bir daha kanıtlamıştır; bu, devrimci teori olmadan pratik olmaz ilkesinin de bir daha doğrulanışıdır. Marksizm’in evrensel yöntem ve ilkelerini kendi tarihsel koşullarına yine kendi halkının gizilgücüyle uygulayarak evrensel hakikati apaçık sergileyen Çin, ulusallık ve evrenselliğin oluşturduğu büyük arakesitin de en başarılı somutlanışını gerçekleştirdi. Xi Jingping,”Aslında Marksizm bizim başka ülkelerden öğrendiğimiz bir bilimsel hakikattir.”derken, Çin’deki görkemli sonucun devindirici kaynağını işaret ediyor; ulusallık ve evrensellik bileşkesinin mayasını yalın bir anlatımla vurguluyor.
KONFÜÇYÜS’TEN HEGEL’E
En eski düşünür Konfüçyüs, yaşamı madde ve ruh buluşmasının gerçekleştiği aydınlanma eylemi olarak ele alıyordu. Hemen sonraki yüzyıllarda felsefeyi köle ve efendi diyalektiği üzerinde yeni bir geleneğe taşıyan eski Yunan düşünürleri, geleceğe bıraktıkları mirasla aydınlanma düşüncesinin doruğu Hegel’de özgür aklın bireyde anıtlaştığı örneği hazırladılar. Efendi ve Köle diyalektiğinin özgürlük ereğinde aşılması, geleneğin bilimsel düşüncelerle yaşamda kaynaştığı ve maddi güce dönüştüğü Çin emekçilerine de evrensel dönüşümler için katkısını koyma olanağı verdi. Xi Jingping,şimdi 110 yıllık devrimci atılımlar silsilesinin geldiği aşamada, insanlığa mafyokrasiyi dayatan emperyalizme karşı bu diyalektiğin “insanlık ile insanlığa karşıtlık arasındaki tarihî çelişme” biçimialdığını belirliyor. Teknolojinin en karanlık amaçlar için kullanıldığı ve insanlık için tehdide dönüştüğü bir çağda, bu belirleme hayati bir önem kazanıyor.
MARKSİZM VE HAKİKAT
Teknolojinin hakikate ulaşmayı engelleme yönünde kullanıldığı bir süreci bilişim çağı olarak adlandıranlar, üstüne bir de hiçbir kalıcı gerçekten söz edilemeyeceğini bilim adına söyleyerek insanlığa belirsizliklerle yüklü bir karamsarlık aşılıyor. Gerçek şu ki, evrenin gerçekliği bize karşın sonsuz bir yayılım ve kalıcılık içerir. Hakikat, bizim o gerçekliği bilgiye dönüştürme ve eylemde içselleştirme bilincimizin, yetenek ve emeğimizin ürünüdür. Bilim belli bir zaman ve mekân içinde geçerli doğruları verir. Bu nedenle hakikat elbette sürekli ve karmaşık dönüşümler içindedir. Ona görelilikler karmaşasının yumağında gizli ilmek uçlarından yaklaşmak Sisiphos tutkusu ve işçiliği gerektirir. Binbir acı ve çileyle onu yakaladığınız anda, gerçekliğin dönüşüm ivmesiyle, farklı kıvrımlar ve atılımlar zincirinde hakikatin yeni bir konuma evrildiğini görüverirsiniz. Marksizmin yöntem olarak vazgeçilmezliğinin gerekçesi buradadır.
PERİNÇEK’E TEŞEKKÜR
Okurlara daha önce söz verdiğim bu yazının notlarını elden geçirirken, Doğu Perinçek’in önümüzdeki günlerde Çin’de yayımlanacak, kapsamlı ve manifesto değerindeki yazısını önümde buldum. Doğruları özlü, vurgulu ve yalın bir söylemle dile getirdiği kadar, ufuk açıcı, yeni doğrulara kışkırtıcı bir gizilgüç taşıyan yazısının cümlelerimi daha belirgin anlatmada bana esin verdiğini söylemeliyim Özellikle uluslararası komünist hareketin “kurumlaşma, program ve tüzük (Constution)” bölümündeki değerlendirme ve önerileri, tarihsel birikim ve ortak deneyimin bireysel kavrayışla olağanüstü bileşimini gerçekleştiren yetkin bir çözümleme niteliğinde...