Mavi Vatan'ı Libya’dan savunmak
Bilindiği üzere 27 Kasım’da imzalanan Türkiye-Libya anlaşması ile Doğu Akdeniz’deki korsanların üzerine öyle bir tusunami geldi ki şaşkına döndüler. Neydi bu anlaşma?
Türkiye ile Libya ‘Deniz yetki’ ile ‘Askeri iş birliği’ anlaşması
Egeyi Yuna gölü yapma hayali yetmedi Doğu Akdeniz’e de hakimiyet hayalleri kuran Yunanistan arkasında yamyam AB desteğini, koluna da GKRY( Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ni alarak, Türkiye ve KKTC (Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti)ni yok sayıp İsrail, Lübnan ve Mısır ile MEB ( Münhasır Ekonomik Bölge) anlaşmaları imzalamıştı. (Lübnan daha sonra kendi hakkının gasp edildiğini fark edip anlaşmadan çekildi)
MEB’i kısaca açıklayacak olursak; 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine göre bir ülkenin karasularının ölçülmeye başlandığı hattan itibaren 200 mil kadar denize uzanan bölgedir. Karşı sahilde başka bir ülke olduğunda mesafe 400 milden küçük ise iki sahildar ülke anlaşarak MEB sınırlarını ya da deniz yetki alan sınırlarını belirleyebilirler. Bu bölge içinde ülkeler petrol doğal gaz gibi deniz dibi zenginliklerde hak sahibidirler.
Son yıllarda Doğu Akdeniz’de yapılan araştırmalarla bölgede 122 trilyon metreküp doğal gaz rezervinden söz edilmektedir. Deniz haydutları aralarında bölgeyi öyle bir paylaştılar ki Türkiye ve KKTC haklarını gasp ettiler. Türkiye’nin buna karşı hukuki bir çıkış yolu gerekliydi. İşte Libya ile yapılan anlaşma hukuki çıkış yolu olmuş ve günümüz korsanlarının hesaplarını alt üst etmiştir. AB şemsiyesi altında şımaran Yunanistan Libya ile yapılan bu anlaşma karşısında kudurdu desek az gelir. İlk iş Libya Büyükelçisini sınır dışı etti. Ardından NATO dan destek talep etti. Anlaşmayı geçersiz kılmak için BM ye baş vurdu. Anlaşma iki egemen devletin 1982 tarihli UDHS (Uluslar Arası Deniz Hukuku sözleşmesi)ne atıfta bulunarak yapılmış ve ayrıca evrensel hukukun ve teamülsel hukuka da uygundur. BM, Yunanistan’ın isteğini reddetti. Yunanistan şimdi ABD den destek arama çabasındadır. ABD doğrudan bu desteği veremeyecektir . Ancak AB ve ABD Libya meşru hükumetine karşı terör gruplarını destekleyebilir.
Birleşmiş Milletlerce tanınan Libya’nın resmi hükumeti olan Ulusal Mutabakat Hükümeti‘nin merkezi Trablus’ta ve bazı AB ülkeleri, Türkiye, Katar ve BM üyesi pek çok ülke tarafından destekleniyor . Bu hükumetin başında da Fayez Al Sarraj bulunmaktadır
Diğer tarafta ise yasal hükumeti tanımayan General Hafter ve bağlı gruplar. Bunları da Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa destekliyor. General Hafter, Trablus’u ele geçirmeye çalışmaktadır. Türkiye karşıtı Hafter’in Trablus’u ele geçirmesi demek Türkiye ile yapılan anlaşmanın iptali demektir. Türkiye ile Rusya arasında yapılan görüşmelerden olumlu neticelerin alınması beklenmektedir.
Doğu Akdeniz’de Fransa, İtalya, Hollanda, İngiltere, ABD ve Rus şirketlerine arama ve işletme izni veren İsrail ,Yunanistan ve GKRY’i doğal olarak bu ülkelerin desteğini almıştır. Türkiye, Yunanistan ve GKRY’nin kendilerine göre belirlediği Türkiye’nin Mavi Vatan’daki haklarını gasp eden sahaları tanımayarak; Barbaros Hayrettin ve Oruç Reis sismik araştırma gemileri ile Yavuz ve Fatih sondaj gemilerini bölgeye göndermiş, bunları korumak üzere de savaş gemileri ile bölgede devriye yapmaya başlamıştı. Bölgede doğal gaz arama ve çıkarma yetkisi kapmış ülkelerden Rusya hariç hemen hepsi nasırlarına basılmışçasına zıplamaya Türkiye’ye tehditler yağdırmaya başlamışlardı. Libya ile yapılan MEB anlaşması bu çetelere hukuksal boyutta da hadlerini bildirmek olmuştur. Şimdi bu haydutlar grubunun ne yapıp edip Libya’daki Milli Mutabakat Hükumetini düşürmeye ve bu anlaşmayı güdükleştirmeye çalışacakları ortadadır.
Türkiye, Libya’nın BM’in tanıdığı meşru Ulusal Mutabakat Hükumeti ile “Deniz Yetki” anlaşması yaparken son derece akıllıca davranıp aynı anda “Askeri İş Birliği” anlaşması da imzalayarak Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumak için Libya hükumetine askeri destek yapabilme erkine de sahip olmuştur.
Libya’daki yasal hükumetin devrilmemesi için başta uluslar arası siyasi destek olmak üzere gerektiğinde askeri destek de verilmelidir.
NE İŞİMİZ VAR LİBYA’DA DİYENLERİ DUYAR GİBİYİM
Vatan savunması illa vatan toprağında olmaz uzaktan da Vatan ve Mavi Vatan’ımızın hak ve menfaatlerinin savunulması zorunlu hale gelebilir. Nitekim Libya hükumeti ile yapılan MEB Anlaşmasını etkisizleştirmek için malum çetenin Libya’daki terör gruplarına destek vererek başında Fayez Al Sarraj’ın bulunduğu yasal hükumeti devirmeye çalışmalarına karşı sessiz kalınmamalıdır. Kısacası, Mavi Vatan’ımızı Libya’dan savunmak mecburiyet oluşmaktadır. Bu da Libya’ya askeri destek ile mümkündür. Libya hükumetine askeri destek verilirken şu konulara dikkat edilmelidir.
LİBYA HÜKÜMETİ'NDEN RESMİ OLARAK ASKERİ DESTEK TALEBİ ALINMALI
BM ve Libya’nın yasal Milli Mutabakat Hükümeti'ni destekleyen ülkelerin siyasi hatta askeri destekleri alınmalı.
Öncelikle Libya’ya silah ve cephane ile eğitim desteği verilmeli, İHA ve SİHA lar ile istihbarat desteği sağlanmalı. Havada yakıt ikmali ile hava harekatı icra edilebilir. Trablus’a savaş gemi/gemileri gönderilebilir.
Mehmetçiğimiz doğrudan sıcak çatışma alanlarına sürülmemelidir.
Sonuç olarak Libya ile yapılan anlaşma son derece önemlidir. Bu anlaşmanın yürürlükte kalması Mavi vatanı korumada gecikilmiş hataların telafisinde son noktadır. (Gecikilmiş hata diyorum, bu anlaşma yıllar önceden bölge ülkeleri ile yapılmalıydı.) Doğu Akdeniz’de bize karşı oluşan deniz haydutlarını dağıtan hukuken ve siyaseten bizi haklı kılan Libya anlaşmasını gerekirse Libya’dan savunmalıyız. Buna mecburuz.