Mazlumların ‘Uzun Yürüyüşü’

Kovid 19 salgını, “Amerikan Rüyası”nın bir kabus olduğunu, ne mutlu ki bilinçlere çıkardı. Bu rüyaya aldanmanın acısını 75 yıldır ABD saldırganlığına maruz kalan halklar yaşıyordu. Şimdiyse Amerikan halkı bu kabustan uyanmanın sancılarını çekiyor.

Bugün kendi ideologları bile itiraf ediyor: Neo Liberalizm iflas etti! ABD emperyalizminin dişleri döküldü. (1) Peki nasıl oldu bu büyük değişim? Kapitalizmin dönemsel krizlerinin kendiliğinden sonucu olarak mı gerçekleşti? Bir matematik formülü gibi mi? Şimdi Batı’nın fikir yapıcıları bizi, kapitalizmin krize kendi çözümünü bulacağına ikna etmeye çalışıyor.

EZİLEN DÜNYA’NIN BAŞARISI

Oysa bugün bilincimize çıkarmamız gereken en önemli gerçek, ABD’nin küresel saltanatını alaşağı eden ezilen dünyanın mücadelesidir. Irak’ın işgalinde, uçaksavarı karakaçana bağlayarak ABD’nin görünmez uçaklarını düşürmeyi beceren Musullu köylünün başarısıdır aynı zamanda bu. 1949’da Dünyanın en yoksul ülkesi Çin’i dünyanın en büyük ekonomisi yapan Çin devriminin, Asya’nın, Güney Amerika’nın, Afrika’nın direnişinin sonucudur. Devletlerin bağımsızlık, milletlerin kurtuluş, halkların devrim mücadelesinin kazancıdır. Bardağı taşıran son darbeyi vuran ise Batı Asya’nın direnişidir. ABD’nin İkinci Körfez işgalinde harcadığı 4 trilyon doların karşılığının alınamaması, Wall Street’in iflasına yol açtı. ABD’nin 1985’ten beri uygulamaya çalıştığı “İkinci İsrail”i kurma planı başarısız oldu. ABD emperyalizminin Türkiye’yi baş hedef seçmesi de bunun sonucudur.

Bu olgu bir kez daha bütün dünyaya gösterdi ki, tarihi halklar yapar!

ÇİN DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ

Ezilen dünya, yeni döneme daha iyi koşullarda giriyor. Her şeyden önce gelişmekte olan ülkelerin dayanacağı Çin var. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg17 Haziran’da Euronews kanalında günümüzün ön önemli jeo-politik gelişmesini ilan etti: "Çin’in yükselişi küresel güç dengelerini temelinden değiştiriyor." (2) NATO Genel Sekreteri, Çin’e karşı Atlantik ittifakının iki kanadının daha sıkı işbirliğine girmesini salık veriyor. Oysa Trump yönetimi, Atlantik ittifakının doğu kanadını kendi başına bırakmaya karar vermiş. Almanya’dan askerlerini çekiyor. Başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, ABD’nin yasaklarına rağmen Çin ile ilişkilerini geliştiriyor.

ABD oyun kurucu olma özelliğini kaybetti. Müttefiklerini cezalandırarak hizada tutmaya çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı, İsrail’i bile Çin ile işbirliğini kes diye uyarmak için ziyaret etmek zorunda kalıyor. Avustralya’nın Viktorya eyaletinin Kuşak ve Yol Girişimi’ne katılmasını önlemek için Avustralya’da siyasal kriz çıkartıyor.

‘SAVAŞAN KURT SİYASETİ’ ŞAŞIRTMACASI

ABD, kendi zayıflığını örtmek için hasımlarını şeytanlaştırmaya çalışıyor. Batı medyasında da buna ilişkin bir algı yaratılıyor: “Çin’in Savaşan Kurt diplomasisi”. Hollywood özentili Çin yapımı “Savaşan Kurt 3” filminin dünya çapında geniş izleyici bulmasından hareketle, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Çin’in geleneksel savunma esaslı dış politikasını terk edip, ABD’yi taklit edeceğini savlıyorlar. Çinli “rambo”larla ülkelerin içişlerine karışacağının korkusunu yayıyorlar.

Oysa Xi Jinping’in yaptığı ezilen dünyanın olanaklarını değerlendirerek, daha adil bir uluslararası düzenin kurulmasına öncülük etmek. Bu dış politikanın en önemli aracı da Kuşak ve Yol Girişimi.

PROJE DEĞİL GİRİŞİM

Batı basını ve emperyalist siyasetçiler ısrarla, “Çin’in Kuşak ve Yol Projesi” adını kullanıyor. Çin ise, bunun bir tamamlanmış proje olmadığını, katılan ülkelerle birlikte inşa edilecek bir girişim olduğunun altını çiziyor. Bu nedenle adı Kuşak ve Yol Girişimi (KYG). Xi Jinping, katılan ülkelerin mukayeseli üstünlüklerini değerlendirerek, her iki tarafın da kazançlı çıkacağı, “paylaşarak gelişme” modelini inşa etmeyi öneriyor. KYG kapsamında imzalanan yüzden fazla işbirliği anlaşmalarında da, “Barış İçinde Bir Arada Yaşamanın Beş İlkesi” özenle gözetiliyor.

ÜÇ DÜNYA TEORİSİ’NİN UYGULAMASI

KYG aslında, Mao Zedung’un adıyla anılan ÇKP’nin dünya siyaseti “Üç Dünya Teorisi”nin günümüz koşullarına uyarlanması. Mao, “Birinci dünya”yı hegemonya peşinde koşan ülkeler, “Üçüncü dünya” ezilen ve gelişmekte olan ülkeler, “İkinci dünya” ise Avrupa, Japonya gibi dünya hegemonyası kurma iddiasını kaybetmiş gelişmiş kapitalist ülkeler olarak gruplandırıyordu. Mao’nun stratejisi, birleşmiş Üçüncü Dünya ülkelerinin, “İkinci Dünya”yı yanına alarak, hegemonyacılığı durdurmasıydı. KYG, aynı stratejiye uygun olarak başta Avrasya’yı bir ekonomik bölge olarak geliştirmeyi, Afrika ve Güney Amerika ile bu ortaklığı büyütmeyi öngörüyor.

KYG kapsamındaki işbirliği en çok Asya ülkeleri arasında ilerliyor. Sonra Afrika geliyor. Başta İtalya olmak üzere AB ülkeleri de KYG’ye katılıyorlar.

UZUN YÜRÜYÜŞ’TE KOLBAŞI OLALIM

Mao Zedung siyaseti, “dostları artırmak, düşmanları azaltmak” olarak tarif ediyor. Atatürk, Lenin, Ho Şimin, Kastro ve Xi Jinping gibi devrimciler aynı adlandırmayı yapmasalar da eylemleri siyaseti böyle anladıklarını gösteriyor. Kuşak ve Yol Girişimi’ne yön veren de bu anlayış. Milli devletleri temel alan, karşılıklı yararı gözeten, ayrılıkları değil ortak noktaları büyüten, kültürel olarak kucaklayıcı ve barışçı bir gelişme modeli. KYG, Çin dahil gelişmekte olan ülkelere, refah, barış, gelişme ve milletlerin kardeşliğini getirecek bir “Uzun Yürüyüş!”

Türkiye de KYG’ne, Türk Cumhuriyetleri ve İran’ı Avrupa’yla birleştirecek olan “Orta Koridor” projesiyle katıldı. Artık Çin’den kalkan trenler “Orta Koridor’dan geçerek, Türkiye üzerinden Barselona’ya varıyor.

Bize düşen, KYG’den en çok yararı elde edecek ataklığı, girişkenliği göstermek.

Yirminci Yüzyıl’ın başında Kemalist Devrim’le gelmekte olan Asya Çağı’nın habercisi olduk. “Küçük Amerika” olma yanlışıyla 70 yıl bocaladık. İşte şimdi Asya Çağı başladı! Kuşak ve Yol Girişimi, Türkiye’nin dünya siyasetinde belirleyici ülkelerden biri olma imkanı yaratıyor. Türkiye’ye yakışan “Mazlumların Uzun Yürüyüşü”nde kolbaşlarından biri olmak.

(1) Işıkgün Akfırat, Atlantik Medyasında Yeni Dünyanın Ayak Sesleri, Teori dergisi, No 365, Haziran 2020
(2) https://www.euronews.com/2020/06/16/china-s-rise-makes-transatlantic-bond-even-more-important-warns-nato-chief