Meclis ve hükümet terör bitinceye kadar Diyarbakır’da çalışmalı!

Güneydoğu’dan her gün beşer-onar şehit haberleri geliyor.
Ocaklar sönüyor; geride gözü yaşlı analar, babalar, eşler, çocuklar kalıyor.
Yani ateş düştüğü yeri yakıyor!
Gerisi kuru bir, “Kanları yerde kalmayacak” ya da “Şehitler ölmez vatan bölünmez” edebiyatı...
Şehit, mezarına girince... Dışarıda aynı tas, aynı hamam!
Tamam; kanları yerde kalmaz, vatan bölünmez ama... Nasıl?
Kanı, kanla gizleyerek mi?
Ölen şehitlerin acısını, yeni şehitlerin acısıyla hafifleterek mi?
***
Bu hükümet 2015’in Haziran ayına kadar “açılım süreci” diye bir saçmalığa imza attı; sürecin yönetimini de bürokratlara, memurlara bıraktı!
Sonuç, hüsran!
Şimdi “açılım” yani müzakere süreci bitti; mücadele dönemi başladı... Taktik yine aynı:
Siyasetçiler düğün düğün dolaşıyor; polislerimiz askerlerimiz şehit oluyor!
Yüce Meclis bile en fazla elli milletvekiliyle toplanıyor...
Gerisi nerede?
Kebap yapıyor!
Sanki her gün onlarca şehit cenazesi gelen ülke bu ülke değil! Survivor’da manken Tuğba’nın itiş kakış oyunu sırasında burnu kırıldı diye çok üzülüyoruz da... Alçak teröristin bombasıyla onlarca parçaya ayrılan Mehmet’i görmezden geliyoruz!
***
Bu dipsiz ve zehirli kuyudan çıkmak için siyaset kurumunu artık devreye sokmak gerekiyor!
Öneriyorum:
PKK terörü bitinceye kadar Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık, bakanlıklar, Genelkurmay Başkanlığı ve parti genel merkezleri Diyarbakır’a taşınmalı!
Cumhurbaşkanı, Başbakan, muhalefet liderleri, bakanlar ve milletvekilleri; binlerce ocağın sönmesine yol açan bu “ateş”in içinde yanmalı ve pişmeli...
İçişleri Bakanımız, Emniyet Genel Müdürümüz, Jandarma Genel Komutanımız; Fransa Dışişleri Bakanı gibi dışarıdan değil, içeriden bakmalı!
Vekillerin kapı komşuları iş takipçisi işadamları değil; terörle mücadele eden kahramanlarımızın aileleri olmalı...
Dökülen kana ve şiddete karşın bu bölgelerde yaşamaya çalışan vatandaşlarımıza, “Başka vatan yok; bakın vatan tam da burası ve Biz bu yüzden buradayız, yanınızdayız” denilmeli!
O güzel iller eşkıyaya ve onun temsilcisi sözde siyasetçilere bırakılmamalı...
***
Unutmayın vatan, sadece uğrunda ölünürse değil...
Aynı zamanda üzerinde yaşanırsa vatandır!

DÜĞÜN!
Reza Zarrab’ın eşi Ebru Gündeş, Pazar gecesi KKTC’de yapılan bir düğünde sahne alınca, davetliler arasında bulunan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu düğünü apar topar terk etmiş...
Ebru Gündeş’le fotoğraflarının çekilmesinden korkmuşlar!
***
“Şehitlerimize saygı” gerekçesiyle 23 Nisan kutlamaları iptal edildi ama kabinenin bakanları ve iktidar partisinin yöneticileri düğün düğün dolaşıp eğleniyor!
Meclis Başkanı’nın aldığı kararı mı yanlış buluyorlar yoksa şehitlerimizi mi umursamıyorlar; çözemedim!

GÜNÜN SORUSU
TBMM yerleşkesi içinde altı adet lojman varmış... Meclis yönetimi bunların üçünü beş yıl önce mantolatmış. Bunun için de 142 bin 468 lira harcamış. Gelin görün ki daha mantolama işlemi sürerken aynı Meclis Başkanlığı bu kez binaların yıkılmasını ve arsalarının otopark olarak kullanılmasını kararlaştırmış. Bunun için de 42 bin lira ödemiş... Sorum Meclis yönetimine:
Yıktırmadan önce elektrik, su ve doğalgaz tesisatını yenileyip boya badana yaptırmak aklınıza mı gelmedi; yoksa bu kadar pişkinlik yeter mi dediniz?

Bir ‘ithal’ daha gitti!
CHP’deki “CHP’li olmayanlar” tek tek gitmeye başladı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na CHP’den aday gösterilen MHP’li Mansur Yavaş’tan sonra dün de 2011 Milletvekili Genel Seçimleri’nde CHP’den milletvekili seçilen ve Fethullah Gülen hayranlığıyla ünlenen Faik Tunay istifa etti.
Bu arkadaş sadece Fethullah Gülen’i övmekle kalmadı; aynı zamanda “Atatürkçülük ve laiklik dar bir söylem” diyerek boyunu aşan laflar da etti.
Peki; ne oldu da ayrıldı CHP’den?
Son seçimlerde kontenjandan aday gösterilip milletvekili yapılmadı da ondan!
Şimdi büyük bir olasılıkla o da şansını MHP’de deneyecek!
Kılıçdaroğlu bu “boncuklular”ı partiye getirirken, çarşaflılardan oy almayı hedeflemişti.
Al sana oy!
***
Bunları yazdım ya, “Şimdi Zamanı Değil Tarikatı”nın müritleri hemen yorum döşenmeye başlayacak!
Ne diyeyim... Allah herkese akıl fikir nasip etsin!

SÖZ SİZDE (156+290)
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Sıra Erol Türk’te:
“Abdullah Bey...
Huber’i işgal ettiğiniz günlerde sizin için yapılan masrafları ödediniz mi?
Ödediyseniz makbuzunuzu gösterebilir misiniz?
Kanlıca’daki 20 milyon liralık yeni evinizi, nereden kazandığınız hangi parayla aldınız?
Maslak’ta devlete ait bir kasrı (saray yavrusu) çalışma ofisiniz olarak kendinize tahsis ettirmeniz; ne kadar ahlaki?
Suudi Arabistan’ın eski Kralı’nın verdiği pahalı hediyeler nerede?
Tüm bu sorular yanıtsızken her Cuma dışarı çıkıp cemaat arasına nasıl karışabiliyorsunuz?”

GÜNÜN İSYANI
Yüzlerce yıldır tartışılır durur; “Sanat toplum için mi, sanat sanat için mi?” diye...
Yüksekova’da öldürülen bir PKK’lı militanın yanındaki gitar çantasından Zağros keskin nişancı tüfeği çıkmış... İsyanım bu aşağılık terör örgütünün “kardeşi” olan HDP’yle kol kola giren bazı sözde solcu sanatçılara:
Sanat, katliam için mi?