Medrese yalanları üzerine (5) -(TAMAMI)

Medreseler, mollalar, meleler, ilmiye sınıfı Osmanlı toplumunun geri kalmışlığının en önemli katkı maddelerinden biridir. Ama konu Kürtler ise, Kürt beylerini, hanedanlarını, yönetici sınıfını yaratan ve bu topluluğun 600 yıl geri kalmasına sebep olan siyasi ilişkiyi ve bu ilişki ipinin bir ucunu tutan kişiyi tanımadan olmaz. Bu kişi İdris-i Bitlîsî’ veya Bitlisli İdris’dir.

***

[İdris-i Bitlîsî’ veya Bitlisli İdris, (d. 1452-57 - ö. 1520) Kürt kökenli Osmanlı devlet adamı. Mevlana Hüsameddin Ali-ül Bitlisî’nin oğlu, Ebul Fadl Mehmet Efendi’nin babasıdır. Bitlis’te doğmuştur, bundan ötürü Bitlisî lâkabı ismine eklenmiştir. Doğum tarihi hakkında çeşitli görüşler vardır. Babası gibi bir süre Akkoyunlu Devleti’ne hizmet etmiştir. Vefatına kadar Uzun Hasan’ın hizmetinde bulunmuş; ardından 1490 senesine kadar Uzun Hasan’ın oğlu Yakup Bey’in divan hizmetinde bulunmuştır. Osmanlı padişahı II. Bayezid tarafından İstanbul’a davet edilmiş, bunu takiben İstanbul’a gitmiştir. Özellikle I. Selim döneminde Osmanlı siyasetinde aktif bir rol oynamıştır. Çaldıran Muharebesi’nden sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu vilâyetlerinin savaş olmaksızın Osmanlı yönetimine geçmesi için görevlendirilmiş ve bunda başarılı olmuştur. İdris-i Bitlisi’nin Safevilerin kontrolündeki Doğu Anadolu topraklarının Osmanlı Devletine katılmasında önemli rolü oldu. 16. yüzyılda bölgede ana güç olan Safeviler ve Osmanlıların arasındaki ihtilâflar sonucu 1514 yılında I. Selim, ordusu ile Safevi topraklarına girdi ve Kürtleri Osmanlı safında yer almaya teşvik etmek için İdris-i Bitlisî’yi bölgeye yolladı. Kürtlerin önce Akkoyunlular, sonra ise Safeviler ile olumsuz ilişkileri olmuştu. Bu sebepten dolayı İdris-i Bitlisi bölgedeki Kürt topluluklarının çoğunluğunun desteğini almayı başardı. Çaldıran Muharebesinde Sefevileri yenen Osmanlı Ordusu Tebriz’e girdi, fakat bir hafta sonra I. İsmail taraftarları ile meskun bir bölgede kalmasını tehlikeli bulan I. Selim, Tebriz’i terk edip once Nahçivan yoluyla Karabağ’a, daha sonra ise Batı Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Bu ara I. İsmail de ordusunu toparlayarak Tebriz’e döndü ve Karahan’ı Diyarbakır valisi tayin etti. Kürt beylerini bir araya getirmeyi başaran İdris-i Bitlisi Farsça yazdığı Selimname eserinde Kürtleri Kızılbaşlar ile savaşa teşvik ettiğini, onların da kılıç zoruyla Anadolu’yu Kızılbaşlardan temizlemek için yemin ettiklerini ve bu arada 40 bin ila 70 bin arasında Kızılbaşın yani Alevinin öldürüldüğünü yazmıştır.

I. İsmail’in Diyarbakır valisi Karahan öldürüldü ve bu topraklar Osmanlı Devletine katıldı. İdris-i Bitlisî 1515 yılında I. Selim’in verdiği yetkilere dayanarak Osmanlılar ile işbirliği yapmış olan Kürt beylerini vali olarak atadı ve bu dönemden de sonra onlara, valiliğin babadan oğula geçişi gibi ayrıcalık tanımış oldu. Ayrıca Urfa ve Musul’un fethinde önemli rol oynamış ve bölgenin iç işlerini tanzim etmiştir. İdris-i Bitlisî, ömrünün son yıllarını İstanbul’da geçirmiş ve 1520 yılında vefat etmiştir.”] (Vikipedi)

[Bir süre önce, Bitlisli İdris konusunda Necdet Saraç’ın “Yavuz Sultan Selim’in Akıl Hocası İdris-i Bitlisi” (Cem Yayınları) adlı kitabı yayınlandı. Bilgi ve ilginize...]

***

Günümüzün Kürt siyaset ve kanaat önderlerinin zaman zaman Osmanlı dönemindeki statülerini istediklerini anımsayalım. Neden?

Osmanlı döneminde gerçekten bağımsız mıydılar? Hayır!

Gerçekten devlete, eyalete benzer bir siyasal yapıları mı vardı? Hayır!

Hanedanlıkları bile uyduruktu, Osmanlı valiliğinin yozlaşmış haliydi.

Dünyadan habersiz bu önderler yeniden yerel feodal ilişkiler yaratmak, bu ilişkileri canlandırmak için Osmanlı düzenini özlüyorlar ve bu düzene benzer bir yapıya kavuşmak istiyorlar.

Abdullah Öcalan’ın sözünü ettiği yeni düzenin Kürt kanadının özlemlerini “İslam sancağı altında tekrar birlikte olmak” safsatası özetlemektedir. Bu gericilik sancağının bekçiliğini kuşkusuz meleler yapacaktır.

Bu, elbette Cumhuriye’in özüne aykırı bir yapıdır. Abdullah Öcalan, işte bu nedenle yeni bir düzenin sözünü etmektedir.

***

Efendi ağalar! Cumhuriyet’in kesip attığı kanserli uru Abdullah Öcalan & Recep Tayyip Erdoğan şirketi, Türkiye’nin bedenine metastas malzemesi olarak şırınga etmektedir.

Bitlisli İdris ne yapmıştır da bu denli muteber bir insandır? Bitlisli İdris, ilkin Kürt halkını Osmanlı’ya satarak ona ihanet etmiştir.

Osmanlı’nın derdi, Kürtlerin, Şii İran ile arasında bir tampon bölge oluşturmasıdır. Aslında ondan vergi ve askerlik gibi “tab’a” ilişkisini de umursamamaktadır. Dölek ve uslu dursun, bu, Osmanlı’ya yetmektedir.

Kürt halkı, Kürt hanedanlarının, beylerinin, şeyhlerinin, melelerinin boyunduruğunda inim inim inlesin umurunda bile değildir. Yeter ki zarar vermesin, fesatlık yapmasın.

Bu kirli ve hastalıklı ilişkiden dolayı Kürtler, Osmanlı’ya güya bağlı kaldı. Osmanlı döneminde ortaya çıkan Kürt isyanları Kürt halkının değil, hanedanların, beylerin ve şeyhlerin isyanıdı: 1806, Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa İsyanı; 1833-1837, Mir Muhammed (Soran) İsyanı; 1838, Han Mahmud İsyanı; 1842 - 1847 2. Han Mahmud İsyanı (son döneminde Bedirhan Beyle ittifaken); 1843-1847 Bedir Han İsyanı; 1855, Yazhan Şer İsyanı; 1878-1881, Şeyh Ubeydullah. (Devam edecek)