‘Medya maymunları’nın beklenen sonu

Gündelik yaşam literatürümüze yeni yeni tanımlamalar ya da sözcükler giriyor. Bunlardan biri de “medya maymunları”. Yani kısa tanımlamasıyla; hiçbir bilgi ve birikime sahip olmadan, her bir konuda fikir beyan etmekten kaçınmayan, çoğunlukla da bir başkalarının kişilikleriyle oynayarak kişilik kazanma yolunu seçen, saçmalayıp pervasızlaştıkça değer kazandığını inanan ve bu açıdan kimilerince kullanılan ve kullanıldığı oranda da popüler olduğunu sanan, ama en önemlisi, sahipsiz yaşayamamanın onursuzluğunu hiç bir zaman içinden söküp atamayan, o, bildik, tanıdık kişiler..

Kimi medyanın kullandığı bu kişiler, gücünü, dayandıklarını sandıkları kapılardan ve de hiçbir zaman anlayamadıkları, ama ağızlarından da hiç eksik etmedikleri, dini kullanan, dinsel referanslıymış gibi gözüken sözcüklerin karmaşasından alırlar. Bu kişilerin en önemli özellikleri ya da zaafları da, konuştukları gibi yaşamadıkları, ya da yaşadıkları gibi konuşmamalarıdır. Aykırı olmayı kendilerine tanınan bir ayrıcalık gibi algıladıklarından, her konuda, her koşulda ve de her ortamda değer bulabileceklerine inanırlar. Onları çeşitli olgu ve olaylar üzerinde hiçbir zaman doğruluk derecesi olmayan düşünceleri değil, aksine saçmalıkları var eder. Saçmaladıkça popülerleşirler, pervasızlaşınca da kapılarında dolaştıkları efendilerine yarandıklarını sanırlar.

AMAÇLARI ORTAKLIĞI BOZMAK

Bu medya maymunlarının bilmedikleri, ya da işlerine geldiği için bilmezmiş gibi göründüğü- tek bir şey vardır. O da; kendilerini yaratanların, işlerine gelmediğinde, bir çırpıda yok edecekleri gerçeğidir.

Son yıllarda bu tür medya maymunlarının her bir kesimden, her bir çeşidini görme ve izleme olanağına sahip olduk. Çoğunlukla kamuoyunu derinden etkileyen olaylarda yaşama koşullarını elde ettiklerini sandıklarından, yeraltından değil, medyanın bildik mecralarının bildik kanallarından ortaya çıkarlar. Amaçları sevinçlere ve acılara ortak olmak değil, aksine bu ortaklığı bozmak, bir başka kulvar ya da kulvarlara sokarak, hem kendilerine, hem de yaranmak istedikleri kesimlere, sonrasında ne işe yarayacağı bilinmeyen kazanımlar sağlamaktır.

ACIDAN RANT ELDE ETME

Son günlerde hepimizi derinden etkileyen bir olayla karşı karşıya kaldık. Hani, kelimelerin bittiği ya da anlamını yitirdiği, acının tarif edilmeyecek boyutlara vardığı, nefretin dizginlenemeyip, şiddeti, şiddetle yok etme gibisinden çözümlerin üretildiği bir olaydı bu. Sevinçlerin yeterince doya doya yaşanmadığı -ya da yaşatılmadığı- bir ortamda, tarif edilmez bir acı bizi bir araya getirmiş, tek bir ağlayan yürek yapmıştı. Ama medya maymunları bu durumdan bile kendilerine pay çıkarmaya yöneldiler. Bir adada aylar boyu sevilen bir programda yer alıp, kardeşçe yapılan yarışmadaki kimliklerini bile inkar etme iki yüzlülüğünü göstererek, acıdan bile rant elde etme cesaretini kendilerinde buldular.

AMA UMDUKLARI GİBİ OLMADI...

Kamuoyunun acılarla kuşatılmış vicdanlarının hassas terazisi bunu kabul etmedi... Ve sahipsiz yaşayamamanın onursuzluğunu içlerinden bir türlü söküp atamayan bu kişilere, yaşamları boyu, vicdan lekesi gibi kalacak bir utancın afişini de alınlarına yapıştırıverdi.

Elbette ki bu medya maymunların soyu tükenmeyecek. Bir yenileri daha çıkacak... Sanırım sorunun esas kaynağı da; bunları o sığ konumlarından alıp, bizlerin evlerinin içine dek getiren, kullanan, yücelten, zamanı geldiğinde de, sanki erdemli bir eylem yapıyormuşçasına bir çırpıda yok sayanlardır...