Mehmet Altan'ın İkinci Cumhuriyet hortlağı

Yeni kuşaklar hatırlamayabilir. 90'lar ve 2000'lerin başında Türkiye'de "İkinci Cumhuriyet" rüzgârı esiyordu. Mehmet Altan, 1991'de kaleme aldığı bir yazıyla tartışmayı başlattı. Sonra kitaplar da yazdı.

"İkinci Cumhuriyet" kavramı, Batıcı liberallerin (bazıları ne alakaları varsa kendilerine Marksist diyordu) bayrağı oldu. Onlarla sınırlı kalmadı. Fetullah Gülen ekibi de bu kavramı benimsedi, PKK etkisindeki Avrupacı Kürtçüler de. Cumhuriyet'le kavgalı olan çeşitli muhafazakâr çevreler de o yıllarda bu trene biniyordu. Türkiye son 10 yılda bu kavramı mezara gömdü.

Ancak Mehmet Altan geçen günlerde "İkinci Cumhuriyet, yeniden, hemen, şimdi" başlıklı bir yazı yayınladı. O da bu kavramın cenazesinin kaldırıldığını biliyor olmalı ki, "yeniden" deme ihtiyacı duymuş. Bu yazıya dönmeden önce biraz eskiye gidelim.

MİLLÎ DEVLETLE 'İLİŞİK KESME'

Neydi İkinci Cumhuriyet? Mehmet Altan'ın 1992'de konuya açıklık getirmek için yazdığı "İkinci Cumhuriyet nedir, ne değildir?" makalesinden anladığımıza göre Birinci Cumhuriyet'le, yani Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'le, "Kemalist rejimle", bir "ilişik kesme" eylemidir. Yani aslında birinciyi yok etmek amaçlanıyor.

Bunun için bazı programları da vardı. En başa "devleti küçültmeyi" yazdı. Büyük devlet, ceberrut olurmuş. Küçüldükçe demokratikleşirmiş. Altan'a göre küçük devlet için, "KİT'ler, teşvikler ve gümrükler" halledilmeliydi.

Hakikaten bu program 90'lar ve 2000'lerin başlarında uygulamaya kondu. 2014'e kadar peşi sıra gelen Yılmaz, Çiller, Ecevit (Derviş), Gül, Erdoğan hükümetleri boyunca, bu programla Türkiye yok edilmek istendi. Tam da Altan'ın dediği gibi, KİT'ler haraç mezat satıldı, sanayi ve tarım teşvikleri neredeyse yok edildi, AB Gümrük Birliği'ne AB üyesi olmadan katılarak, Türkiye yabancıların pazarı haline getirildi, Türk üreticisi cezalandırıldı. Elbette bu programa direnecek olan devletçi, millî güçler de Ergenekon ve benzeri tertiplerle etkisiz hâle getirilmek istendi. İkinci Cumhuriyetçi çete, Altan[lar] dahil, coşku içindeydi. Hatta tertibin parçalarıydı.

AYAKLARI YERDEN KESEN COŞKU

Altan 8 Kasım 2004'te Sabah gazetesinde, "Şimdi herkes İkinci Cumhuriyetçi" başlıklı yazısını yayınladı. Altan, Abdullah Gül'ün hükümet programını ilan etmesinin ardından 24 Kasım 2002'de Sabah gazetesinin (O zamanların 'holding' basını) attığı "İkinci Cumhuriyet gibi" manşetini ve Türk düşmanı Papa heykelinin önünde Avrupa Anayasasını imzalamamızın ardından Vatan Gazetesi'nin 30 Ekim 2004'te attığı "İkinci Cumhuriyet" manşetini hatırlatıyordu. Uçuyordu Altan. Hele hele gazetelerde çıkan "Eskiden hain deniyordu, şimdi herkes İkinci Cumhuriyetçi" değerlendirmeleri göğsünü kabartıyordu. Altan bu yazısında AB üyelik sürecinin "İkinci Cumhuriyetin kuruluşunu gerçekleştirmekte" olduğunu mutlulukla anlatıyordu. Altan'ın ABD-FETÖ'nün Ergenekon tertibinin en karanlık günlerinin yaşandığı 23 Nisan 2011'deki yazısının başlığı, "İkinci Cumhuriyet'e Doğru" oldu. Altan Türkiye'nin "Bal gibi İkinci Cumhuriyet istikametinde" olduğunu söylüyor, bununla birlikte "mevcut sistemi berhava etmek için" hâlâ bazı engeller olduğunu belirtiyordu. Ona göre bu engelleri aşmak için, "AB perspektifi ve onun somut reçeteleri" üzerinden hareket etmek şarttı.

PROGRAMIN ASIL SAHİPLERİ

Gerçekten de bu program Altan ve benzerlerinin eseri değildi. Kimi zaman "sol" maskeyle sunulan millî devletleri çökertme programı ABD ve AB merkezliydi. İkinci Cumhuriyetçi liberal çete, sadece Batı fonları karşılığında bu işi yapan zavallılardı. Bazen, Karen Fogg'la ilişkileri örneğinde gördüğümüz üzere, ajanlaşacak kadar ileri gidiyorlardı. Bu ekip, Türk akademik hayatını ve kültür-sanat yaşamını esir almıştı.

Bu programa göre, Batılı devletler hep büyük kalacak, Batı dışı dünya ise küçüldükçe küçülecekti. Direnenleri işgal, darbe ya da "turuncu devrim" bekliyordu. Atatürk de bir millî devlet kurucusu olarak hedef tahtasındaydı. Onu ve devrimini tarihten silmeden, başarılı olamazlardı. Biz daha o yıllarda "Millî devlet direnir, millî ordu direnir" sloganını ortaya çıkardık. Çünkü tehdidin kaynağını saptamıştık.

15 Temmuz 2016 ABD-FETÖ darbe teşebbüsü başarısız olunca, bu ekip şalterleri indirdi. Yine de darbeden bir ay sonra Altan, karamsar bir yazının sonunda "Türkiye 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek." kehanetinde bulunuyodu. Altan, kavramı evladı gibi görüyor ve anlaşılan takıntılı.

İKİNCİ CUMHURİYETİN YENİ ADRESİ

Altan, geçen 22 Ağustos'ta girişte bahsettiğimiz yazıyı yazdı. O hâlâ "İkinci Cumhuriyet" hülyalarıyla yaşıyor. Belli ki hortlakları seviyor.

Yazısında "Yeniden kuruluş"tan söz ediyor. Anlaşılan Atatürk Cumhuriyetini yıkma fikrinden vazgeçmemiş. Gerçi bu sefer, Atatürkçü kitlelerin bir kısmını tavlama amacı güdüyor olmalı ki (Ki bu mümkün, bonzai etkisi) hedefine AK Parti'yi koymuş. Ama yanlış anlaşılmasın. Kendi ifadesiyle "son 10 yıldaki" AK Parti'yi. Yani ABD'nin devirmek istediği, PKK ve FETÖ ile mücadele eden AK Parti'yi...

Zaten İkinci Cumhuriyet tayfası, siz bunlara 2010'un "Yetmez Ama Evet"çilerini de ekleyin, 6'lı masanın arkasında saf tutmuş durumdalar. Fonlu sitelerinin köşelerinden hepsi CHP ve Masa güzellemesi yapıyor. HDP ile masanın bağlarını kuvvetlendirme telaşındalar. Cumhuriyet'in çanına ot tıkama faaliyetinin yeni karargâhı bu ittifak.

Altan kendisine yandaşlar da bulmuş: "Şimdi başta ülkenin kurucu partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, İlker Başbuğ bile 'cumhuriyetin demokratikleştirilmesinden' söz ediyor."

ALTAN'IN RÜYASI VE GERÇEKLER

Geçen yıllar ve bozgunlar, Altan'ı daha da radikalleştirmiş. Artık bu "yeniden kurma" işinin öyle "reformla" falan olamayacağını, Cumhuriyet'i "temelinden yeniden oluşturmak" gerektiğini belirtiyor. Bu nasıl olacak? Ayrıntı vermiyor. Belki de 15 Temmuz'un başarısını umuyordu. Muhtemelen bir yabancı işgal, bu işleri kolaylaştırabilir. Belki de 6+1 masası... Tıynetleri uygun.

Bir hortlak peşinde Mehmet Altan. Geçmişte yaşıyor. Dünyayı ve Türkiye'yi tanımıyor. Gelişmeleri algılayamıyor. Ne ABD ve AB, 90'lardaki gibi at koşturabiliyor ne de Türkiye'de AB rüzgârları esiyor. Çok kutuplu dünya gümbür gümbür kuruldu. Neoliberalizm ve dolar saltanatı çöküyor. Bugün Türk milleti güçlü devletini arıyor. Hayatını pahalılaştıran özelleştirmelere lanet okuyor. Her ekonomik darlıkta devlet müdahalesi talep ediliyor. Gümrük Birliği değil, "Üreten Türkiye"nin peşinde. "Destekleyin üretelim" diyor. Halkın Rusya ve Çin'le işbirliği talebi, ABD ve AB'yi çoktan geçti. Etnik ve mezhepsel bölücülükler epeydir mahkum edildi. Ve Türkiye, yeniden Atatürk'ü keşfediyor....

Bu koşullarda Mehmet Altan, köşesine çekilmiş ve İkinci Cumhuriyet hortlağı çağırıyor... Umarım bir gün akıl sağlığını kaybetmez...