Mehmet Cengiz’in arkasında kim var?

Herhangi bir kente gidiyorum; karşıma o kentte daha önce görmediğim büyük ve son derece pahalı bir bina çıkıyor... Soruyorum:
“Bu ne, sahibi kim?”
Ya hastane çıkıyor o bina, ya rezidans ya da AVM...
Ama sahipleri hiç değişmiyor:
Hep iktidar partisinin önde gelenlerinin ismi sayılıyor!
***
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de aynı durum geçerli:
“Şu gökdelen kimin?”
“Aslında müteahhit bilmem kimin ama falanca bakanla ortak oldukları söyleniyor?”
***
“Peki; şu sağlık tesisi?”
“Onun sahipleri şunlar ama arkasında Sayın Hanımefendi var!”
“Hangi Sayın Hanımefendi?”
“E canım orasını da siz tahmin edin artık!”
***
“Şu lokantalar zinciri kimin?”
“Görünürde şunun ama onun ortağı da beyzade...”
***
“Ya şu büyük araziyi kim aldı da etrafını böyle telle duvarla çevirdi?”
“Katarlı o meşhur firma... Ama o firmanın gerçek sahibi Sayın bilmem kimmiş?”
“Pardon; nereden duydun bunu? Ortalık yıkılır yahu böyle bir şey olsa?”
“Herkes biliyor ama kimse konuşamıyor? Konuşanı mahvediyorlar!”
***
“Şu üniversite kimin? Adını daha önce hiç duymamıştım?
“Sayın üçüncü büyüğün!”
“Hadi canım... Hem arkasında bir vakfın ismi yazıyor.”
“Vakıf kime ait?”
***
“Peki; şu televizyon, gerçekten bir zamanlar elinde mikrofonla dolaşıp ona buna abuk sabuk sorular soran o çocuğun mu?”
“O nereden bulacak o kadar parayı? Üstelik eski sahibi neden o kadar ucuza satsın ki? Onun ortağı da bizzat beyefendinin kendisi!”
***
Son günlerde Artvin’de yaşananlara bakıyorum da polisin çevrecilere uyguladığı şiddete inanamıyorum.
Neymiş; iktidara yakın müteahhit Mehmet Cengiz, altın çıkaracakmış!
İyi de bunun için mahkeme kararlarının uygulanmaması...
Kente giden yolların kesilmesi...
İnsanların gaz manyağına çevrilmesi mi gerekiyor?
Mehmet Cengiz bu kadar güçlü mü; yoksa başkasının gücünü mü kullanıyor?
***
Kısacası... O pis kokular bu kez Artvin’den geliyor...
Herkes aynı soruyu soruyor:
Mehmet Cengiz’in arkasında kim var?
Eminim siz biliyorsunuzdur...
Bana da söylesenize!

İSİM!
AKP iktidarının, ülkenin dört bir yanında yıkıp yenisini yaptığı stadyumların ortak bir özelliği ortaya çıktı:
Yıkılmadan önce hepsinin adı “Atatürk”tü; yeni yapılan statların hiçbirinde bu isim kullanılmıyor.
Konya’da, Kayseri’de, Antalya’da, Bursa’da, Rize’de, Sakarya’da, Eskişehir’de, Afyon’da, Giresun’da hep aynı şey olmuş...
Dikkat edin; bir tane futbolcu, teknik direktör ya da kulüp başkanı çıkıp da bu çirkinliğe tepki göstermiyor...
Varsa yoksa hakem eleştirisi!
***
Atatürk’ün ismi kaldırılırken dut yemiş bülbülü oynayan futbol dünyası:
Elbette sizin de aklınız başınıza gelecek ama korkarım iş, işten geçmiş olacak!

GÜNÜN SORUSU
Kayseri’de intihar eden Cansel Buse K.’yi (18) istismar etmek iddiasıyla tutuklanan matematik öğretmeni Bayram Ö.’nün altı ay önce Sabancı Üniversitesi’nin BM desteği ile düzenlendiği bir seminerde “cinsel şiddet ve cinsel taciz vakaları” konularında eğitim gördüğü ve sertifikalandırıldığı ortaya çıkmış... Sorum size:
Neden şaşırıyorsunuz ki? Bu ülkede adalet dağıtmak için 4 yıl hukuk okuyan bazı hukukçular da hukuka tecavüz etmiyor mu?

Şimdi de ‘ak bacı’ çıktı!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, dini siyasete alet etmekte adeta kendisinden önceki Başbakan’la yarışa girdi.
Önce bir cemevi ziyareti sırasında tüm ülkeyi “dergah”a çevirdiklerini söyledi; dün de partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, bir grup başörtülü kadını, “O ak yazmalarınıza kurban olalım. Allah razı olsun. Bütün ak bacılara selam olsun” diyerek selamladı.
İsteyen istediği şeye kurban olur... Ancak her iki günde bir kadının öldürüldüğü ya da tecavüze uğradığı bu ülkede bir Başbakan, ille de bir şeye kurban olacaksa; kadınların yaşama hakkına kurban olmalıdır!
Senin iktidarında kadınlar her türlü işkencenin, şiddetin ve aşağılamanın hedefi olacak; sonra sen iki tane tülbentli kadın görünce şov yapıp kadınları “ak bacılar”, “ak olmayan bacılar” diye ikiye ayıracaksın; yandaşın olan kadınlara yaranmak için de “O ak yazmanıza kurban olalım” diyeceksin...
Hadi canım sende!

156+243!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Gıyap Eligüzel’de... Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Her gün Aydınlık’ın üçüncü sayfasını büyük bir heyecanla açıyorum ve Mustafa Bey’in pes edip etmediğine bakıyorum.
Ne yalan söyleyeyim; Huber’le ilgili bölümü görünce mutlu oluyorum.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü sizin masum olduğunuza inanmıyorum.”

GÜNÜN İSYANI
Devlet Bahçeli dün partisinin grup toplantısında konuşurken önündeki metni okuduğu prompter arızalanmış... Bunun üzerine yanındakilere dönüp sormuş:
“Bu, kapandı mı ya?”
İsyanım, kendisine:
Yok, kapanmadı... Sadece senin söyleyeceklerin bitti! Bu yüzden aletler bile isyan ediyor!