Mehmetçik ve Cumhurbaşkanı!

Devlet güç kullanma tekelidir. Devlet teorisini en basit olarak bu cümle ifade eder. Gücün ağırlık merkezi ise ordudur. Hâkimin tokmağı kanun hâkimiyetini sağlamaya yetmez! O tokmağa güç veren asli unsur ordudur. Eğer ordunun manevi varlığı mahkeme salonunda hissedilmeseydi, o tokmak basit bir tahta parçası ile eşit duruma düşerdi. Tarihin seyri içerisinde bu yalın devlet teorisi çeşitli düşünürler tarafından özlü olarak ifade edilmiştir.

DEVLET VE ORDU

Firdevsi’nin Şehname’si (977-1010 arasında yazıldığı tahmin ediliyor), Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’i (10691070), Nizamülmülk’ün Siyasetname’si (1091), İbn Haldun’un Mukaddime’si (1378) devlet teorisini mükemmel nakleder. Her düşünür kendi bakış açısı ile özgün şekilde devleti anlatmakta, ancak hepsi de aynı sonuca ulaşmaktadır.

Dünyada devletin arkasındaki sırları ilk kez Türk ve Müslümanlar’ın sistematik olarak açıklamasına rağmen, Batı dünyası bu konuda genellikle Niccolo Machiavelli’nin (1469-1527) “Prens” adlı kitabını öne çıkarmaktadır. Bu kitapta da devletin ordu ve yasalar olduğu sade bir şekilde dile getirilmektedir.

Dünyanın her yerinde krallar, kraliçeler, cumhurbaşkanları ve devlet başkanları devleti temsil eder. Bu kişiler attıkları her adımda devletin manevi şahsiyetini korumaya özel bir önem atfederler. Çünkü devlet onların velinimetidir. Devletin varlığının esas kaynağı olan organları gözü gibi korumak, devlet başkanlarının en büyük ödev ve sorumluluğudur.

İNDİRİN O AFİŞLERİ!

İran’dan döndüğüm gün (12 Temmuz 2017) gözlerine inanamadım. İlan panoları 15 Temmuz afişleri ile donatılmıştı. Görüntüler, hangi açıdan bakarsanız bakın hem TSK’yı hem de Mehmetçiği rencide eden bir mahiyet taşıyordu. Afişlerin altında Cumhurbaşkanlığı’nın damgası vardı. Şunu düşündüm. Bir devlet çalışması olsaydı, Bakanlıklar, Genelkurmay Başkanlığı işin içine girer, bu afişler basılmadan önce bir denetim ağına takılır ve mutlaka düzeltilirdi. Ama afiş çalışması, belli ki Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yapılmıştı. Koskoca Türk Devleti, Cumhurbaşkanlığı’ndaki danışmanların ufkunun dışına taşacak kadar büyüktü. Devletin birikimini danışman ile ikame ederseniz, sonuç Türk askeri gibi gösterilen Amerikan askeri olur.

Afişler, hem devlet teorisinin kavranamadığını gösteriyor hem de ülkedeki güncel gelişmelere uygun düşmüyordu. PKK’yı hendeklere gömen, Fırat Kalkanı ile hain emperyalist planlara hançer saplayan, Karaçok’ta ABD’nin kara gücüne kurşun sıkan TSK ve Mehmetçik böyle mi resmedilmeliydi? Kaldı ki Türkiye’nin önünde sadece TSK ve Mehmetçik ile çözülebilecek çok ağır sorunlar bulunmaktaydı.

GERÇEKLERDEN KOPMAK

Harp, çatışma, iç savaş gibi karmaşık konuları iyi anlamalıyız. Hiç de basit değildir. Devleti yönetenler ve ona yol gösterenler Atatürk’ü, Clausewitz’i, Sun Tzu’yu fırsat buldukça okumalı! Bir tarafa yazın, belki lazım olur: “Bir askeri güce ancak başka bir askeri güç ile karşı konulabilir!” Bunun dışındaki her yaklaşım bilim dışıdır, safsatadır. Atatürk diyor ki “Kuvveti olmayan milletlerin egemenliği ve bağımsızlığı gasp olunur. Kuvvet ordudur!”

Ordu ve millet bir araya geldiğinde sinerji oluşur; gerçek ve yenilmez bir güç ortaya çıkar. Darbeyi önleyen asli unsur, TSK’nın bu topraklara bağlı kahraman evlatlarıdır. Emir komutada başlangıçta tereddütler olmasına rağmen vatansever TSK mensupları hainlerin karşısına dikilmiştir. Bu yiğit askerlere manevi güç kazandıran, tankların üzerine yürüyen büyük Türk milletidir. Harekete geçen ordu, milleti ile buluşmuş ve hain darbeyi kısa sürede yerle bir etmiştir.

Belki bazılarına acı gelecek ama söylemek zorundayız! Hayallere dalmak güzel olmasına güzeldir de hayat gerçeklerle devam eder. Rüya uzarsa, günün birinde boğazımıza basan düşman postalı ile uyanırız. Ordusu olmayan bir millet, ne kadar cesur, fedakâr ve azimli olursa olsun ayaklar altında ezilir. O afişleri asanlar bu büyük millete önderlik edemezler!

Bundan böyle, haftada üç gün, Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri Aydınlık okurları ile birlikte olacağım...