Meleklerin cinsiyetini tartışır gibi
Son zamanlarda dikkat ederseniz liboşlar, 2. Cumhuriyetçiler, CHP’deki dönüşüme, başkalaşmaya methiyeler düzüyorlar.
Bunlar, CHP yönetiminin, Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkmamasından, ülkenin bölünmez bütünlüğüne hassasiyet göstermemesinden çok mutlu ve memnunlar.
Devamlı olarak, CHP yönetiminin üretimi, dolayısıyla istihdamı artırmaya, yani toplumsal kalkınmaya yönelik olmayan, seçmenden de karşılık görmeyen, “Emekliye iki maaş ikramiye”, “asgari emekli maaşının 1500 TL olması”, “çiftçiye ucuz mazot” gibi söylemlere devam etmesini telkin ederken, ulusalcı söylemlerden uzak durması gerektiğini de özellikle vurguluyorlar.
CHP yönetimi de bunların bu söylemlerinde iyi niyetli olduklarını düşünerek, bundan mutlu oluyor.
Gerek bunlar gerek Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde bulunan Amerika muhipleri için asıl olan Amerika’nın menfaatlerinin savunulması ve korunmasıdır.
Yoksa CHP yöneticisi olan Amerikan muhiplerinden biri çıkıp da, parti suçu işlemeyi göze alarak, “Ben ve yakın çevrem HDP’ye oy verdik” diyebilir mi?
Ama söyleyebiliyor ve grup toplantısında bulunan milletvekillerinden sadece biri tepki verirken, diğerlerinden bu açık parti suçuna ses çıkmıyorsa, durum çok vahimdir.
NE KÜRT HALKI NE İSRAİL
Türkiye’nin güneyinde hem Kuzey Irak’ta ve hem de Kuzey Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti oluşturuluyor.
Özellikle de Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasından sonra “Özerk Kürt Bölgesi” oluşturulmasına CHP tarafından hiçbir tepki verilmiyor.
Aksine sanki teşvik ediliyor.
Hatırlanacağı üzere Kılıçdaroğlu Ayn El Arab’a (Kobani’ye) asker gönderelim bile dedi.
Güney hududumuza bitişik öyle bir “Özerk Kürt Bölgesi” kurulursa bunun burada durmayacağı, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusundan da toprak taleplerinin olacağı tarihi bir gerçektir.
Bu büyük operasyonun nedeni ne Kürt halkına batının duyduğu hayranlık, ne de tek başına İsrail’in güvence altına alınmasıdır.
1973 petrol bunalımından sonra Ortadoğu petrollerine bağımlı olan batılı ülkeler, ekonomik refahlarının ne denli sallantıda olduğunu görmüşlerdir.
Bu tarihten sonra, Ortadoğu petrolü ve doğal gazının güvenli bir biçimde Akdeniz’e akmasını sağlamanın yollarını aramaya başladılar.
İşte ABD bu nedenlerle bu bölgede Musul ve Kerkük petrollerinin Akdeniz’e kendi kurduracağı kukla bir devlet üstünden akıtılmasının en emin yol olacağını kabul ederek “Büyük Kürdistan Projesi’nin” 70’li yıllarda düşünsel olarak hazırlığını yapmaya başlamış, projeyi hayata geçirmek için de 1991’deki “Çöl Fırtınası” hareketiyle düğmeye basmıştır.
ABD’Yİ GÜCENDİRMEMEK İÇİN
Önce Kuzey Irak’da ve şimdi de Kuzey Suriye’de kurulacak bir Özerk Kürt Bölgesi Büyük Kürdistan projesinin ilk iki ayağıdır. Bundan sonra ki hedef üçüncü ve en önemli ayak olan Türkiye’den koparılacak parçadır.
Böylelikle Ortadoğu petrolü ve doğal gazının güvenli bir biçimde doğu Akdeniz’e akması sağlanmış olacaktır.
ABD’nin önce saldırarak Irak’ta kurduğu ve sonrada da taşeronları vasıtasıyla Suriye’de kurduracağı kukla devletleri resmileştirmesi, ülkemizin toprak bütünlüğü açısından son derece önemli olmasına rağmen, CHP ülke açısından son derece tehlikeli böyle bir sürecin başladığını, sırf ABD’yi gücendirmemek ve Kürt nüfusun yoğun yaşadığı bölgelerden oy almak kaygısıyla ülke gündemine taşımamaktadır.
Buna rağmen bölgede oylarda artış olmamış, tam aksine gerileme olmuştur.
Türkiye’nin toprak bütünlüğünü doğrudan ilgilendiren bu konuyu çok az sayıda aydın dile getirirken, asıl bu konuya sahip çıkması gereken siyaset kurumunun sessiz kalması akıllara durgunluk veriyor.
Siyasi partilerin tartıştıkları konulara bakarsanız, zannedersiniz ki, Türkiye’nin hiç böyle bir sorunu yok, bir bölünme tehlikesiyle karşı karşıya değiliz.
Siyasi Partilerin tutum ve davranışları, İstanbul’un fethinden evvel “meleklerin cinsiyetini” tartışan Bizanslı rahipleri andırıyor.
NOT: Murat Özçelik’in söylemini kimse inkar etmesin, o parti meclisinde bunu inkar etmeyecek namuslu insanlar da var.