Menderes’in fedaisi
Babamın Ankara’daki ilk işyeri Cihan Palas’ın bodrum katında, köpük köpük sular sabunlar içinde bir çamaşırhaneydi. Zaman zaman babamı görmeye gelirdim. Yıkanmayı bekleyen kirli çamaşırlar bir köşede kocam harman olurdu, bunların üstünde oynardım. Çamaşır harmanından beyaz garson ceketlerini çekip çıkarır, ceplerine bakardım. Hepsi boş, boş, boştur da, tam umudumu kesecekken, küçük bir buluntunun sevinci doldururdu elimi yüreğimi; ya beş on kuruş para, ya küçük renkli bir sabun ya da küçük bir düğmedir bulduğum. Küçük renkli sabunları şeker gibi yiyesim gelirdi. Sabun niyetine kullanamazdım. Böyle güzel bir şeyin ellerimin içinde köpük köpük eriyip gitmesine gönlüm razı olmazdı. Bu küçük buluntuları cebime koymadan önce babama gösterir, “Benim olsun mu?” diye onayını almayı unutmazdım. Öteki işçiler de bulduklarını getirip bana verirlerdi.
Babam, “Ciğerlerim çürüyor!” diye yakındığı bu işyerinde tam altı yıl çalıştı. 27 Mayıs Devrimi’nden sonra bir işsizlik başlamıştı ülkede. Patronla müdür, işçilere karşı birden değişiverdiler. Çamaşırevine iş veren eğlence yerlerinin, pavyonların çoğu kapanmıştı, patronlarının ise Yassıada mahkemelerinde yargılandıkları konuşuluyordu. Bu patronlar arasında o günlerin gazinocular kralı, ünlü kabadayı Gazi Avşar da vardı.
BULUNTULAR AVŞAR’IN GAZİNOSUNDAN
Gazi Avşar’dan ilkin Veresiye Defteri (İmge Y., 2011) adlı romanımda söz ettim. Aslında Gazi Avşar bir iki satırla geçiştirilecek biri değildi, çok partili hayata geçiş yıllarında ortaya çıkmış, DP döneminin önemli bir figürü. Menderes’in fedaisi diye de bilinir. Güneş çarığı, çarık ayağı derler ya... Babamın yukarıda anlattığım, Cihan Palas’ın bodrum katında, sular, buharlar içindeki o rutubetli işyerinden atılması, bu gazinocular kralının tutuklanıp Yassıada’ya götürüldüğü günlere rastlar. Gazi Avşar gibilerin işleri bozulunca, çamaşırhanedeki işler de bozuldu. Benim üstünde oynadığım, ceplerinde küçük buluntular aradığım çamaşırlar onun gazinolarından gelirmiş meğer.
PAPELCİLİKTEN İŞ ADAMLIĞINA
Gazi Avşar hemşerimizdi, evimizde zaman zaman kabadayılığı konuşulurdu, hep yazmayı düşünürdüm onu. Sonunda bu fırsatı Neşter ve Madalya romanında buldum, Gazi Avşar’ın Celal Atik’le gazino ortağı olması bana bu olanağı verdi. Böylece romanım DP döneminin, 27 Mayıs Devrimi’nin romanı oldu.
Demokrat Parti mitinglerinin militanları Gazi Avşar’ın adamlarıydı, DP’nin Altındağ teşkilatını çekip çeviren oydu. Papelcilikle hayata başlamıştı, DP iş başına geçtiği günlerde “Tutkun Kardeşler” diye Dışkapı’da kumar oynatılan bir kahvehanesi vardı. DP’ye girdikten sonra birden gazinocular kralı oldu; onun bu alanda nasıl hızla yol aldığını, özellikle keman sanatçısı Naci Tektel’le ilişkisini, kavgasını ve diğer bağlantılarını, Vatan Cephesi saflarındaki eylemlerini Neşter ve Madalya’da uzun uzun anlattım. Gazi Avşar’ı, Celal Atik’i ve o dönemin gazinolarını araştırırken, görüştüğüm yüzlerce kişi arasında, ceplerinde küçük buluntular aradığım beyaz ceketleri giyen garsonlar da vardı. Papelcilikle hayata başlayan bir kabadayı, çokpartili hayatın getirdiği fırsatlardan yararlanmış, Ankara Palas’taki Cumhuriyet balolarına katılan, smokinli bir işadamı olmuştur. Buralarda kendisine gerekli olan görgüyü, bilgiyi de radyo sanatçısı Suzan Güven’in kardeşi Melike Güven’den öğrenmiştir. Ermeni kökenli Melike Güven, dostuydu.
‘BAŞ EDEMEZSENİZ BİZE BIRAKIN’
Yakın tarihimizde 555K parolasıyla simgeleşmiş 27 Mayıs’tan önceki gençlik hareketlerini bastırmak için devlet güçlerinin yanında Gazi Avşar da Vatan Cephesi militanlarını örgütlüyordu. Kızılay’da kimi gençlerin Menderes’in yakasına sarılması üzerine, başbakana şu telgrafı gönderir: “Bu gençlerle devlet baş edemeyecekse, bize bırakın!” İhtilal de işte bu günlerde oldu.
27 MAYIS’IN ADALETİ
27 Mayıs Devrimi’nin ardından, Gazi Avşar, Yassıada’ya götürüldü; burada hesap veren yüzlerce DP’li gibi, karıştığı olayların yanı sıra, mal varlığının hesabı da soruldu. Mal varlığıyla ilgili rapor devlet arşivlerindedir. Bu rapora göre servetinin % 35’inin kaynağı açıklanamamaktadır. Gazi Avşar bir buçuk yıl kadar tutuklu kaldıktan sonra bırakıldı. Hakkındaki raporu inceleyince şunu anladım: İdamları bir tarafa bırakırsak, 27 Mayıs mahkemeleri, bugünkü mahkemelerden çok daha tarafsız ve adilmiş.