Merkez Bankalarının faizi: Patlama mı çöküş mü?
Batı’nın üç büyük merkez bankası (ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği) bir araya geldi ve sözde ‘enflasyonla mücadele’ kapsamında politika faiz oranlarını bir kez daha yükseltti. Faiz oranları şu anda son 15 yılın en yüksek seviyelerinde. Buna karşın mali piyasalar, merkez bankacılarının yorumlarını kendi politikalarının işe yaradığı ve enflasyonun düşmekte olduğu şeklinde algıladı. Bu anlayışa göre enflasyon, merkez bankalarının faiz artırımlarını kısa süre içinde durdurmasına yetecek kadar düşecek ve böylece ekonomik bir çöküş önlenebilecekti.
Bu bir hüsnükuruntudur. Banka şefleri, son reel GSYİH verilerinde ekonomik faaliyetin görünüşte daha az kötü olan seviyelerinden çok şey çıkardılar. Ancak bu da yine ya hüsnükuruntudur ya da göz boyama.
BÜYÜMENİN MOTORU ÇİN VE HİNDİSTAN
IMF şimdi bu yıl faizde bir düşüş olmayacağı tahmininde bulundu ve büyüme tahminlerini hafifçe yükseltti. Daha önce yüzde 2,7 olarak tahmin edilen küresel büyümenin 2023’te yüzde 2,9 olacağını öngörüyor ancak bu oran IMF’nin 2022 için tahmin ettiği yüzde 3,4’ün hala oldukça altında. Ve 2023 için yapılan yeni tahmin aslında Çin ve Hindistan’daki büyümenin artmasına dayanıyor. Bu iki ülke bu yıl küresel büyümenin yüzde 50’sinden fazlasını sağladı. Büyük kapitalist ekonomilerin yüzde 1’in üzerinde bir büyüme kaydetmesi beklenmiyor.
Yine de IMF baş ekonomisti iyimserlik teknesini itti. Pierre-Olivier Gourinchas, 2023’ün “bir dönüm noktasını temsil edebileceğini” ve ekonomik koşulların sonraki yıllarda iyileşeceğini söyledi. “Herhangi bir küresel durgunluk belirtisinden oldukça uzaktayız.” diyen Gourinchas, geçen ay IMF Genel Müdürü Kristalina Georgieva’nın durgunluğun küresel ekonominin üçte birinden fazlasını vuracağı yönündeki açıklamalarıyla keskin bir tezat oluşturdu.
ABD RESESYONA DOĞRU
ABD’nin 2022 yılının 4. çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,9 büyüme kaydetmesi, ekonomistlerden oluşan bir koronun bu yıl bir düşüş yaşanacağını kesin bir dille reddetmesine yol açtı. Ancak bu yıllıklandırılmış ölçüm yanıltıcıdır. 2022’nin 4. çeyreğinde ABD GSYH’si 2021’in 4. çeyreğine kıyasla sadece yüzde 1 artmıştır. Daha da önemlisi, stoklar (yani malların stoklanması) 4. çeyrekteki yıllık yüzde 2,9’luk oranın yarısından fazlasına katkıda bulunmuştur. Amerikalılara (tüketicilere ve üreticilere) yapılan satışlar neredeyse sabit kalırken, iş yatırımları yüzde 2’nin altında bir oranda artmıştır. Tüketiciler tarafından yapılan reel harcamalar yüzde 2,1 ile nispeten güçlü seyretmiştir ancak bu durum hükümetin geçtiğimiz yıl yaptığı mali yardımların harcanmasına bağlıdır. ABD’nin reel GSYH büyümesi 2021’in 4. çeyreğinde yıllık yüzde 5,4’ten 2022’nin 4. çeyreğinde yıllık yüzde 1’e gerilemiştir. ABD ekonomisi resesyona doğru ilerliyor.
ABD’nin reel GSYH büyümesi nihayet pandemi öncesi eğilim oranına geri döndü, ancak sadece üç yıllık durgunluk ve eğilimin altında büyümenin ardından. Ve şimdi tekrar düşüşe geçebilir.
AVRUPA’DA GİDİŞAT BAŞ AŞAĞI
Avro Bölgesi için de benzer bir durum söz konusu. Avro Bölgesi ekonomisi 2022’nin 4. çeyreğinde sadece yüzde 0,1 büyüdü ve İrlanda için kaydedilen yüzde 13’lük gülünç GSYH büyüme rakamı dikkate alınmazsa, Avro Bölgesi üretimi yüzde 0,1 düştü. İrlanda GSYH büyüme oranının bu kadar yüksek olmasının nedeni, çok uluslu şirket karlarının bir vergi cenneti olarak İrlanda’da kaydedilmesidir.
Gerçekten de, Almanya ve İtalya gibi büyük Avrupa ekonomileri 4. çeyrekte daralırken, Fransa daralmadan kıl payı kurtuldu. Avro Bölgesi dışında ise hem İsveç hem de Birleşik Krallık daralmıştır.
İngiltere’ye gelince, ekonomi hızla aşağıya doğru gidiyor. Ekonomi 2022’nin 3. çeyreğinde daraldı ve 4. çeyrekte muhtemelen yatay seyretti. Ancak BoE bile bu çeyrekte ve sonrasında daralmanın muhtemel olduğunu kabul ediyor. Nitekim IMF’ye göre, incelediği 30 ekonomi arasında bu yıl düşüş yaşayacak tek bir ekonomi var, o da İngiltere.
ÇALIŞANLAR İÇİN ‘İKİZ ŞEYTAN’
Geçen yıl oranları yükselten gıda ve enerji fiyatlarının düşmeye başlamasıyla çoğu ekonomide manşet enflasyonun düştüğü doğrudur. Ancak bu fiyatlar hala 2021’in başındakinden çok daha yüksektir. Enflasyonun düşmesinin fiyatların düştüğü anlamına gelmediğini, sadece artış hızının yavaşladığını hatırlamakta fayda var. Nitekim ABD’de fiyatlar son iki yılda yüzde 15 artarken, ücretlerdeki artış bunun yarısı kadar olmuştur.
Büyük ekonomilerdeki ortalama hane halkları üzerindeki etkinin bir ölçüsü de sefalet endeksidir. Bu, çalışan insanlar için ikiz şeytan olan işsizlik oranı ve enflasyon oranının bir toplamıdır. Resmi işsizlik oranları savaş sonrası en düşük seviyelere yakın seyretmektedir (şimdi bu verilerin geçerliliğini tartışmayacağım) ancak enflasyon oranlarındaki büyük artış sefalet endeksini 35 yıldır görülmemiş seviyelere çıkarmıştır.
ÇEKİRDEK ENFLASYON ‘YAPIŞKAN’
Manşet enflasyon oranları düşüyor olabilir ancak çekirdek enflasyon denilen şey ‘yapışkan’ olmaya devam etmektedir. Çekirdek enflasyon oranları gıda ve enerji fiyatlarını içermiyor ve çok fazla düşme belirtisi göstermiyor.
Merkez bankalarını endişelendiren de bu. Ayrıca faiz artışlarının, merkez bankalarının kontrol edemediği gıda ve enerji fiyatları nedeniyle yükselen ve şu anda merkez bankalarıyla ilgisi olmayan nedenlerle düşen enflasyonu düşürmede çok az etkisi olduğunu gösteriyor. Bunun yerine, merkez bankası faiz artışları hane halkının harcama yapmak ve şirketlerin yatırım yapmak için borçlanma maliyetini arttırıyor. Nitekim Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’ın basın toplantısında söylediği gibi, parasal sıkılaştırma reel ekonomiyi sıkıştırmada ‘çok etkili’ oluyor. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, fiyat enflasyonu düştükçe karlar da sıkışıyor. Yükselen faiz oranları da diğer taraftan şirketleri sıkıştırıyor.
Elbette, tüketici harcamaları ve iş yatırımları düşerse, çekirdek enflasyon eninde sonunda düşecektir, ancak sadece ekonomiler resesyona girdiğinde. O zaman bile, büyük ekonomiler bu yıl üretimde bir düşüşe ve işsizlikte bir artışa girebilir, ancak yine de iki yıl önceki seviyelerin çok üzerinde enflasyon oranlarına sahip olabilirler. Bu, muhtemel dünyaların en kötüsüdür.