Meşru demokratik muhalefet aranıyor

Bilindiği üzere Suriye’nin bir uçağımızı düşürmesinden sonra “Angajman Kuralları” konmuştu. Yani önlemler “düşman” Esad rejimine karşı alınmıştı. Tek yanlı olarak ilan ettiğimiz angajman kurallarını ihlal ettiği için de, Suriye’nin bir uçağını ve helikopterini düşürmüştük.Ancak 30 Eylül’den sonra Suriye’de çok başka bir durum ortaya çıktı.Dünyanın tanıdığı yani bir anlamda meşru Suriye Hükümeti’nin daveti üzerine Rusya, Suriye’ye bir kısım hava kuvvetini gönderdi.Yani, artık Suriye hava sahasında müttefik olmasa bile “düşman” olmayan bir devlet hava kuvvetleri daha faaliyet gösteriyordu. Bu durum da Türkiye’nin yapması gereken, Rusya ile temasa geçerek, aynen Rusya’nın, Suriye hava sahası içinde yapacağı uçuşları hakkında ABD’ye bilgi verdiği gibi Türkiye’ye de bilgi vermesini, koordinasyon sağlanmasını istemek olması gerekirdi.Hükümet, bölgeye Rus hava kuvvetlerinin de intikal etmesinden sonra, daha farklı önlemler uygulanmasını, yani engelleme, hava sahası dışına itme gibi caydırıcı önlemlerin de uygulanması konusunda Silahlı Kuvvetlere talimat verilebilirdi. Anlaşılıyor ki böyle bir talimat da verilmemiş. Uluslararası ilişkiler hükümetlerin işidir. Hükümet bunların hiçbirisini yapmayarak, sanki böyle bir olumsuzluğun yaşanmasına çanak tutmuş gibidir.Bu olaydan hemen sonra da efelenme, babalanma başlamıştır. Baksanız dünyanın ciddiye bile almadığı “İşgüder” Davutoğlu, bile “emri ben verdim” diye aradan kafasını uzatmaya çalışmıştır.Angajman kurallarında bir değişiklik yapılmadığından, Rus uçakları da bölgede uçarken IFF Sistemiyle (Tanıma ve tanıtma sistemiyle) kendisini tanıtması gerekirdi.Bugüne kadar böyle bir tanıtımın yapıldığına dair Rusya tarafından da bir açıklama gelmedi.Bu durum karşısında “dost” olarak kendisini tanıtmayan, angajman kurallarına uymayan, bir hava unsurunu vurmak, uluslararası hukuka uygundur. Türk Hava kuvvetlerinin bu konuda bir emir beklemesine de gerek yoktur.Bu olayla, Ege’de FIR hattından kaynaklanan “İt dalaşlarını” mukayese edemeyiz. Ege’de Yunanlılar veya Türkler birbirlerinin egemenlik alanlarına girmemekte, sadece ihtilaflı FIR hatlarında sorun yaşanmaktadır.İhlaller ve “it dalaşları” FIR hattında olmaktadır.Siyasi iktidar, Rusya ile koordinasyon sağlamamaktan kaynaklanan bu olumsuz durumu, aynen 1 Kasım seçimleri öncesi, yıllarca yurt içinde tahkimat yapmasına göz yumduğu PKK’ya karşı mücadeleyi yeniden başlatarak, yarattığı korku havasının işine yaradığını görünce, bu defa da, uluslararası bir ihtilaf ve düşman yaratarak, hayalindeki başkanlık için yeterli parlamento ve halk desteğini arkasına almayı amaçlamış olabilir.Dikkat edilirse bu olayda, dünyada Başbakanı ciddiye bile alan yoktur. Yabancı basın Tayyip Erdoğan’ı takip etmektedir. Durum böyle olunca da insanın aklına, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hayalini hayata geçirme arzusu gelmektedir.Recep Tayyip Erdoğan amacına ulaşmak yolunda, eline geçen fırsatı kullanacak bir adım atmıştır.Medya ve propaganda gücünden de yararlanılarak “kahramanlaştırılacak” bir Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında muhalifler ve halkın durması sağlanacaktır.Böylece, ülkeyi bir tek adam rejimine götürecek başkanlık sistemi ile ilgili referandumun da halkın önüne konması için uygun bir zemin yaratılmış olacaktır.Ancak buradaki hesap yanlış çıkabilir, yaratılan ihtilaf ve düşman, bundan önce yurt içinde yaratılan “paralel yapı”,ve PKK gibi iç düşmana benzememekte, ciddi bir dış “düşman” olacaktır. Türkiye’yi felakete sürükleyebilecek olan bu gidiş, ancak sert bir demokratik, toplumsal muhalefet yaratılarak önlenebilir.Duyarlı halk kesimleri bu noktada ana muhalefet partisine bakmakta ama oradan gelen açıklamalar suya sabuna dokunmayan, ABD’den gelen açıklamalarla neredeyse bire bir örtüşmektedir.Yani ülke büyük bir maceraya sürüklenmek tehlikesiyle karşı karşıyayken buna dur diyebilecek bir meşru, demokratik muhalefet aranmaktadır.