MHP muhalefeti siyasetin önünü açma yolunda ilerliyor
Kamuoyu MHP muhalefet hareketini büyük bir ilgiyle izliyor. Çünkü, AKP`ye başından beri en zor durumlarında can simidi olan Devlet Bahçeli’ye, vakur bir başkaldırı var. Çünkü, Bahçeli parti tüzüğünü ve yargı kararlarını bir kenara iterek, yeterli sayıdaki delegenin olağanüstü kurultay girişimini kabul etmiyordu. Çünkü, Türkiye’de siyasetin önü tıkanmış, seçmende giderek artan bir umutsuzluk yaygınlaşıyordu. Çünkü, ülke AKP yönetimine adeta mahkum edilmiş gözüküyordu. Çünkü, muhalefet Türkiye’de demokrasi, yargı bağımsızlığı ve hukuk devletinin giderek yok edilmekte olduğuna artık yeter demeye kararlıydı. Çünkü, Parlamentoda yaptırım gücünü kaybetmiş muhalefet partilerine, yeni bir direniş örneği gösteriliyordu. Çünkü, ana muhalefet partisinde beklenen muhalefet hareketi, milliyetçi ve geleneklere bağlı (konservatif-tutucu) olan bir partide oluyordu. Ve çünkü, seçmen artık AKP yönetimine son verebilecek yeni bir koalisyon alternatifi doğabilme şansını ve umudunu, bu muhalefet hareketinde görüyordu.
AKP’DEN MERKEZ SAĞI KOPARMA GİRİŞİMİ
AKP’nin 14 yıldır iktidarda kalabilmesinin temel nedeni, Türkiye’de Merkez Sağ’da, bir siyasi hareketin bulunmayışıdır. Demokrat Parti ve ANAP, birleşerek Merkez Sağı temsil etmeyi sürdürmek istiyorlardı. Seçim tahminlerine göre bu birleşik hareket yüzde 20’nin üstünde oy alabilecekti. Birleşme çalışmaları tamamlanmış, bu hareketin başkanlığına Erkan Mumcu getirilmesi planlanmıştı. Merkez Sağ oyları alabilecek bu hareketin oluşumu, “kasıtlı olarak” engellendi (Milliyet, 13.8.2015). Parti başkanlığı için öngörülen Erkan Mumcu, iddialara göre yüklü para alarak, aniden ortalıktan kayboldu. Böylece Merkez sağ oylar da AKP ye yöneldi.
MHP muhalefet hareketinin liderleri bu gerçeği çok iyi bilmektedirler. MHP’nin yalnız “Milliyetçi ve Konservatif” oyları almakla yetinmeyeceği, iktidar ortağı olabilmek için, öteden beri Merkez Sağ’a oy veren seçmenleri de kazanmayı amaçlamaktadırlar. Merkez sağ eğilimliler, Türkiye’nin kuruluş felsefesine, laikliğe ve Atatürk’e bağlı, demokrasi, hukuk devletini ve liberal ekonomiyi savunan, ancak geleneklere ve dini inançlara da referans veren, bir siyasi hareket olarak tanımlanabilir. Günümüze değin bu eğilimdeki seçmenler, kanımca bu görüşleri savunan bir siyasi hareket olmadığından, yeni ve alternatif (seçenekli) bir oluşum olarak gördükleri AKP’yi seçmişlerdir.
MHP muhalefet hareketinin liderleri yaptıkları açıklamalarla ve doğru bir yaklaşımla, bu eğilimdeki seçmenleri kazanmayı amaçlamaktadırlar. Erdoğan ve AKP’nin, Bahçeli`ye bu denli sarılmalarının ve muhalefeti engellenmeyi istemelerinin nedeni budur. Bu yöndeki tüm yasa dışı girişimler, özellikle Meral Akşener, Prof. Ümit Özdağ ve Sinan Oğan’ın inançlı, kararlı ve dik duruşları karşısında boşa çıkmıştır.
Hiç kuşkusuz, Erdoğan, AKP, Bahçeli ve çevresindekiler, MHP muhalefet girişiminin başarısızlığa uğramaları yönündeki uğraşlarını sürdüreceklerdir. Bunun en etkin aracıda, muhalefet liderleri arasına ikilik sokarak veya liderlerden birini Bahçeli’nin yanına çekerek, hareketi bölmek olacaktır.
Dört liderin kendi aralarında açık ve samimi olarak, 10 Temmuzda yapılacak olan başkanlık seçimine ilişkin bir uzlaşmaya varmaları gerekir. Muhalefet liderlerinden birinin önerisi; ilk oylamada en çok oyu alan aday yararına, diğer adayların ikinci tur oylamada, adaylıklarını geri çekmeleri, en doğru yöntem olacaktır. Bu durumda diğer üç adayın genel başkan yardımcılıklarına getirilmeleri de, daha baştan konuşulabilir. Bu görüşme sonucunun, başkanlık seçimi öncesi kamuoyuyla paylaşılması da, izlenen politikanın şeffaflığı bakımından son derece yararlı olacaktır.
AKP’Yİ SEÇİMLE YÖNETİMDEN UZAKLAŞTIRMAK
20 Mayıs 2016 tarihli bu köşedeki yazım “MHP muhalefeti siyasete yeni bir ivme kazandırabilir” başlığını taşıyordu. MHP muhaliflerinin gerçekleştirdiği olağanüstü tüzük kurultayı ve yapılan tüzük değişiklikleri, bu görüşümü daha da güçlendirdi.
Türkiye yıldan yıla artan ölçüde daha da despotça bir yönetimi asla hak etmiyor. Demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, ülkenin çimentosu laiklik, basın ve ifade özgürlüğü, en aza indirilmiş durumdadır. İzlenen tamamen yanlış politikalar sonucu, terör kontrol edilemez duruma gelmiş, Güneydoğudaki bazı illerimiz Irak/Suriye görüntülerini anımsatmaktadır. Komşu ülkelerle Türkiye’nin ilişkileri kopmuş, bir kısmıyla da kopma noktasına getirilmiştir. Türkiye’nin demokratik ülkelerdeki itibarı ve onuru, çok büyük ölçüde yara almıştır. Avrupa Parlamentosu ve Almanya Parlamentosu’nun sözde soykırım kararı alabilmeleri, ancak böyle bir ortamın beklenen sonucudur.
Taşeroncu politika anlayışı, 17 saniye sınırımızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülen Rus uçağı ve öldürülen pilottu, Rusya ile var olan iyi komşuluk ticari ve ekonomik ilişkilerini tamamen bozmuş, Türkiye ekonomisi ve turizmi büyük zarar görmüştür. İstanbul ve Ankara’da engellenemeyen ve tekrarlanan terör saldırıları, Batı Avrupa ülkelerinden gelen turist sayısının dibe vurmasına neden olmuştur.
İşte tam da bu nedenlerden AKP iktidarını, en geç önümüzdeki seçimde, belki de öne alınabilecek tarihte, sonlandırmak büyük bir yurtseverlik görevidir. MHP muhalefeti, Türkiye için önemli bir umut kaynağı oluşturmaktadır. Oylarını yüzde 20’lerin üstüne taşıyacak MHP ve yüzde 25 ve üstünde oy alabilecek ana muhalefet Partisi CHP koalisyon hükümeti, artık çok gerçekçi bir umut durumuna gelmektedir.
Yaşamı boyunca eserleriyle, TV konuşmaları ve konferanslarıyla İslam Dininin yanlış yorumuna ve istismarına karşı çıkarak, laikliğin vazgeçilemez önemini israrla belirterek, Dünya`da ve Türkiye`de unutulmaz bir saygnlık kazanan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk`ü, rahmet ve şükranla anıyorum. Yakınlarına ve hepimize başsağlığı diliyorum!