Millet, vekili, dava, değerler...

Kişi herkesi kendisi gibi sanırmış! Siyasetin yozlaşması ve bir çıkar ortaklığına dönüşmesi bazılarının hücrelerine ve beynine o kadar derin işlemiş ki siyasette ulvi amaçların da olabileceği akıllarının ucundan bile geçmiyor... Maddi dünyanın kölesi olan, değerleri olmayan, güçlüye yaslanarak çıkar bekleyenleri Erasmus (1466-1536), “Deliliğe Övgü” adlı eserinde şöyle betimliyor: “Sıradan insan sadece maddi olana hayranlık besler, sadece maddi olanın gerçek olduğunu sanır. Çünkü sıradan insan önceliği paraya pula, sonra bedensel zevklere verir; onun için ruh en sonda yer alır, hatta çoğu, ruhun gözleri ile görmediğinden, kendi varlığına bile inanmaz!”

MİLLETİN VEKİLİ NE YAPIYOR?

Bir davası olan, uğrunda öleceği değerleri için yaşayan bir insanı, değil milletvekilliği hiçbir mevki ve makamla satın alamazsanız. Dünyaları verseniz davasından bir milim bile geri gitmez! Aslında ortada bir bedel yoksa değer de yoktur! Bazılarının ömür boyu yağlı börek olarak gördüğü milletvekilliğini bakın Soner Yalçın nasıl anlatıyor (Sözcü, 22 Ekim 2014): “Yan ödemelerle milletvekili maaşı 23 bin 200 liraya geliyor. Birilerinin bu ayıba ‘artık yeter’ demesi gerekiyor. Son 30 yıldaki siyasi kirliliğin sebebi paranın hegemonyasıdır. Hayatın merkezine parayı koydular; neoliberalizm politikayı paraya bağladı. Kimileri sırf gelecek kaygısıyla milletvekili olmak istiyor. Öyle ya; TBMM’ye adımı atar atmaz emekli oluyorsunuz ve milletvekilliğiniz sona erince, her ay 8 bin 190 lirayı cebe indiriyorsunuz. Özlem Türköne bugün 36 yaşında ve milletvekilliği emekli maaşı alıyor.”

Soner Yalçın araştırmacı kimliği ile bizlere bir mukayese zemini sunmak için dünyaya ama özellikle demokrasi şampiyonu ülkelere bakıyor. Soner Yalçın’ı dinlemeye devam edelim: “Peki... Bu iş dünyada nasıl? Avantaya hayır! İngiltere’de milletvekillerine kıyak emeklilik var mı? Yok. Fransa’da milletvekili memur gibi 55 yaşından sonra emekli olabiliyor. Yan ödeme filan yok.
İtalya, İspanya, Hollanda’da böyle! Norveç’te 65 yaşında emekli oluyor. Yan ödeme yok.

İsveç’te, Danimarka’da, Avusturya’da milletvekillerinin emeklilik hakkı yok.”
Soner Yalçın, bu verileri ortaya koyduktan sonra bir analiz yapıyor: “Bir gerçek var ki milletvekilinin bu paralarla midesinden kurulu düzene bağlı hale getirildiği ortadadır. Biliniyor ki bu çarpık düzen sonucu onlarca milletvekili seçildikleri bölgeye adım atmıyor. Niye atsın, milletvekili seçilmenin yolu belli; listeyi yapan lidere biat etmek! Evet, para siyaseti zehirliyor. Bunlar, demokratik rejimin çürümüşlüğünü gösteriyor. Siyaset paranın gölgesinden kurtarılmalıdır.”

MİLLET NE YAPIYOR?

Bu değerlendirmeyi okuduktan sonra günümüz Türkiye’sini gözümüzün önümüze getirelim. Sorunlar karabulutlar gibi ülkeyi sarmış. Boğazımızı sıkan hayat pahalılığı her geçen gün yaşamı daha da çekilmez hale getiriyor. Ülkede iç barış bozulmuş, huzur ve istikrar Kaf Dağı’nın ardında! Peki, bütün bunlardan birinci derecede vekillerimiz sorumlu değil mi? Yasaları kim yapıyor? Bu durumda mebuslardan milletin kaderine ortak olmaları beklenmez mi?

Ülke ve içinde yaşayan insanlar, yozlaşan sistemin baskısı altında onlarca ağır sorunla boğuşurken ve fakirlik yaygınlaşırken, bir kesim halkın parasıyla ödüllendiriliyor. Burada tam anlamı ile bir ters orantı, bir asimetri var. Bu durum ise Soner Yalçın’ın işaret ettiği gibi sistemin tıkandığını gösteriyor.

Meclis sıralarını, bütün ayrıcalıkları elinin tersiyle iten ve kalpleri bu topraklar için çarpan milletin gerçek vekilleri ile doldurmadan bu sorunları çözemeyiz! Bu bozuk düzenin parçası olanlar, yeteneklerini sadece kişisel çıkar alanını genişleterek sergiliyor... Saadet zincirinin baklaları olan bu kişilerin, ülkenin yüz akı olan namuslu, onurlu ve erdemli insanları karalama çabaları beyhudedir. Güneş balçıkla sıvanamaz! Ülkeler büyük evlatları ile nefes alır. Büyük evlatlar enerjilerini çıkar kuyruğunda bekleyerek değil ülkelerinin hayati davaları için verdikleri kavgada harcar. Ruhun gözü ile görmeyen ve maddi dünyanın esiri olan sıradan insanların bunu anlaması imkânsızdır.