’Milli koalisyon’un ayak sesleri
Seçime iki gün kaldı. Sokakta insanlarla sohbet ediyorum. Tercihler büyük ölçüde belirlenmiş. Ama, “Tercihinizi neye göre yaptınız” diye sorulunca verilen yanıtlar çok garip. Cumhurbaşkanı adayları için de, partiler için de durum aynı.
Vaatlerini mi beğendiniz? Doyurucu bir yanıt vermiyorlar.
Aday mı birikimli? Umurlarında değil.
Ekonomiyi kurtarır mı? Umutları yok.
Türkiye’yi ayağa kaldırır mı? Beklentisi bulunmuyor.
İşsizliği çözer mi? İnanmıyor.
Türkiye’ye yönelik tehditleri önler mi? Aklına bile gelmiyor.
...
Suriye politikası,
Komşularla ilişkiler,
ABD ve AB’ye karşı tavır,
Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de yaşananlar,
Avrasya ile ilişkiler,
FETÖ ve PKK ile mücadelede kararlılık,... gibi konular ise hak getire...
ERDOĞAN OYLAMASI
Bütün hesaplar Erdoğan üzerine. Öyle bir hava oluşturuldu ki AKP’nin Meclis’te çoğunluğu sağlayıp sağlamaması, iktidarda kalıp kalmaması bile ikinci planda. Sanki seçim “Erdoğan gitsin mi, kalsın mı” referandumu.
Muhalefet bütün stratejisini bunun üzerine kurmuş görünüyor. AKP de buna uydu. Bütün hesaplar Erdoğan’a göre...
Genel seçimler için kapalı salon toplantıları, Cumhurbaşkanı seçimi için meydan mitingleri yapılıyor. Ülke sorunları, Türkiye’nin etrafında yaşanan yangın, ekonominin durumu, işsizlik,... gibi temel konular seçim konuşmalarında sadece aksesuar konumunda.
GERİLİM POLİTİKASININ SONUCU
Cumhurbaşkanı Erdoğan her seçimde gerilime oynadı. AKP’ye oy veren seçmeni kemikleştirme taktiği izledi. Toplumu kamplaştırarak AKP seçmenini birlik içinde tuttu.
Bu taktik daha önceki seçimlerde başarılı oldu. Ama bu kez iş karışık.
Geçmişte yüzde 40’ın üstündeki bir oran tek başına iktidar için yetiyordu. Ancak Bahçeli’nin hamlesi sonrası çıta yüzde 50+1 oldu. Çıta yükselince iş de değişti.
Erdoğan’ın gerilim politikası şimdi aleyhine dönmüşe benziyor. Erdoğan AKP seçmenini birlik içinde tutayım derken, karşıtlarını birleştirdi. Buna bir de ekonomide yaşanan kriz eklenince hesaplar tersine döndü.
ERDOĞAN’IN SUÇU
Bu nedenle seçmen kimin ne dediğine bakmıyor. “Erdoğan karşıtlığı veya yandaşlığı” öne çıktı. Türkiye’nin yarısı tercihini, “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” anlayışına göre belirler hale geldi. Durum bu olunca da birçok iyi niyetli vatandaş, Erdoğan gitsin diye PKK ve FETÖ’den medet umar oldu.
Bunda muhalefetin yanlış politikalarının etkisi büyük. Ama Erdoğan’ın payı da yüksek. Hem de çok yüksek!
Atatürk’e karşı izlenen sinsi düşmanlık, Cumhuriyet devriminin izlerinin silinmeye çalışılması, yolsuzluk, hukuksuzluk, laiklik karşıtı eylemler, yandaşların korunması, saltanat, devlette yönetiminde liyakatin rafa kaldırılması,...
Kurtuluş Savaşı vermiş bir halk bunları kabul etmez. Bu politikalar PKK ve FETÖ’nün ekmeğine yağ sürer.
MİLLİ KOALİSYON
İlk olarak, Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Doğu Perinçek dile getirdi. “Cumhurbaşkanı seçilirsem Demirtaş dışındaki adaylara cumhurbaşkanlığı yardımcılığı önereceğim. ‘Gelin ülkeyi birlikte yönetelim’ diyeceğim” dedi.
Daha sonra CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce seçilirse hükümete AKP’den de bakan alacağını ilan etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Çarşamba günü yaptığı açıklamada koalisyona yeşil ışık yaktı.
TEK BAŞINA ZOR
Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya. AKP süresinin dolmasına 1,5 yıl varken erken seçim kararı aldı. 24 Haziran’dan sonra kim seçilirse seçilsin 5 yıl iktidarda kalamayacağını görmek için kahin olmaya gerek de yok.
Bütün adaylar ve partiler bugünkü koşullarda Türkiye’yi tek başına yönetemeyeceklerinin farkında. Açıklamalar da “Milli Koalisyon”un ayak sesleri...
Ne diyelim; hayırlara vesile olur inşallah!