Milli siyaset, Milli iktisat
KOZMOPOLİT MUHALEFET
Meclis’teki muhalefet evlere şenlik! Atlantik’le “mesajlaştıkça” halktan kopuyor.
Türkiye’yi “fili tuttuğu yerden tarif eden görmezler” gibi tanımlamaya çalışıyorlar.
Karabağ’da Azerbaycan ‘Soros’u yeniyor’, bölge ülkeleri, Suriye’de aynı işbirliğini öngörüyor.
KKTC halkı refah ve yurttaşlık haklarının garantisini ulus-devletine sahip çıkmakta buluyor.
Meclis’teki muhalefet hala “S-400’lere”, SİHA’lara karşı çıkma ufuksuzluğunda direniyor.
Dahası kimi “yeni” muhalefet partileriyle birlikte bir siyaset mühendisliği sahaya sürülüyor.
Geçmişteki yanılgılarından arınmaya çalışan iktidarla cebelleşen “kozmopolit” bir muhalefet beliriyor. Siyaseten kozmopolit olanların iktisaden kompradorlara çalışmasıysa, kaçınılmaz!..
TÜRKİYE’NİN KALESİ: VATAN PARTİSİ!
Ne ki, köprülerin altından çok sular aktı…
Türkiye, 2014’den bu yana “eski” Türkiye değil!
PKK terör örgütü hendeklere gömüldü, 15 Temmuz’da ‘gldayonun’ defteri Ankara’da, İstanbul’da dürüldü…
Bu süreçlerdeki katkılarıyla ve yanı sıra “Mavi Vatan” kavramıyla, 'Ermeni soykırımı' yalanını çöpe atmasıyla, bölge merkezli dış siyasetin önünü açmasıyla ve “üretim devrimini” gündeme taşımasıyla; Vatan Partisi, halka umut oldu…
Dahası dünya alem biliyor ki, Vatan Partisi varken, Türkiye kalesi teslim alınamaz; vatan bölünmez!
Vatan Partisi, üreticilerin milli hükümetinin harcını çoktan kardı;
artık siyasette iktidarıyla muhalefetiyle “milli” olan kazanacak; ötesi, zaman meselesi!
BİRİNCİ MESELE İSTİHDAM VE ÜRETİM
Gerçekten Türkiyemizde siyasi anlamda bir “milli bilinç” uyanıyor; bunun ekonomiye yansıması, üretim burçlarına istihdam sancağının çekilmesine bağlı…
“İnsanımıza iş sağlamak” birinci önceliğimiz ve bu yolu açacak olan da üretken yatırımlar..
Salgınla depremle savaşan kamunun gücü bu noktada bir kez daha belirleyici olacak…
Bacası tüten her fabrika, kapısı açılan her atölye, çarkları işleyen her makina, ekmek teknesini koruyacak;
o arada tasarrufunu artıran Türkiye el oğluna avuç açmadan, rekabet denizlerine açılacak.
Bu denklem hayatın mecburiyetlerinin bir sonucudur.
İktidar çevreleri de bu gerçekliği giderek kavramakta; “istihdam ve üretimin” ikame edilemez öneminden söz etmektedirler.
Bu noktaya gelinmesinde de Vatan Partisi'nin büyük emekleri vardır ve buğday başaklarının çevrelediği çoban-yıldızı zorlukları aşmadaki samimi duruşuyla,
“Türkiye’ye Türkiye’den seslenişiyle”, halkımızın gönlüne yerleşmektedir.
BÜYÜK ÇINAR AĞACI: KARMA EKONOMİ
Ekonomide, cari açık, ödemeler dengesi, bütçe dağılımı gibi güncel;
dış borçlar ve faizleri gibi devrevi;
‘işsizlik’, ‘vergi adaletsizliği’, ‘gelir dağılımı çarpıklığı’ gibi süreğen meselelerimiz vardır…
Bütün bunlarla doğmadık elbet ve bu sorunlara mahkum değiliz ilelebet…
Çıkış yolu, karma ekonomidir.
Türkiye ulusal birliği için Atatürk devrimlerine nasıl sarıldıysa, iktisadi bütünlüğü için de karma ekonomiye öyle sarılacaktır.
Karma ekonomi bir büyük şemsiye olarak, liberal tezleri veya ticari kapitalizmi savunan muhafazakar ve özünde milli çevrelerin kalkınma tercihleri için bile ferahlık sağlayacak bir büyük çınar ağacıdır.
Bir güven kapısıdır.
Gönüllerinde Türkiye olanların bu şemsiyenin, bu ağacın altında, kamucu, planlamacı, sanayileşmeci iktisadı savunanlarla bir uygulama sentezinde “buluşma ihtimali” dikkate alınması gereken bir ihtimaldir.
TİCARETTEN SANAYİYE BAĞIMSIZLIK…
Dünyanın çivisinin çıktığı, emperyalizmin ‘petrol içip’ insanlara kan kusturduğu bir devranda; “bir duruşumuz”, bir meydan okuma tavrımızın olması elzemdir…
Kendi cephanemizle meydan okumak için, geleneğimizi geleceğimize bağlamamız gerekir…
Ahilik, seymenlik, usta-çıraklık ne kadar bizimse; fabrika yapan fabrikaları kuran endüstri mühendisliği de, tarımda ürünü deren traktörleri tarlalara süren kooperatifler de bir o kadar bizimdir…
Ticaret de bizdendir, sanayi de bizimledir!
İşte bu anlayışla “vuruşa vuruşa” koruduğumuz siyasi bağımsızlığımızı, “emek emeğe” yükselttiğimiz iktisadi bağımsızlıkla bir arada düşünmek ve bu iki olguda fikren “birleşmek” zorundayız…
YOL KAZALARINI AŞMAK
Zaman alması muhtemel bir yolu tarif ediyorum; bir diğer yandan “hayat devam ediyor”… Bazen yeterince danışılmadan gündeme getirilen ve ‘sorun teşkil eden’ yasal düzenlemeler de var..
Deneyim yoksunluğundan gündeme alınmayan, oysa hemen yanı başımızda duran ‘çözümler’ de var.. Örneğin, Vatan Partisi'nin önerdiği gibi: elde bulunan atıl yapı stokunun belli bir kira karşılığında depremzedelere tahsis edilmesi yalnızca biraz cesaret işi…
Diğer örnek: “Kıdem Tazminatından”.. Son virajda ilgili maddeleri geri çekilmese “yok yere sorun yaratacak olan” bu gibi düzenlemelerin daha başında “topluma danışılması” gerekiyor..
İşte gerçek ve yapıcı muhalefet bu alanlarında beliriyor ve hayatın içinden yükseliyor…
MİLLİ GÜÇLER MİLLİ HÜKÜMET
İçinde bulunduğumuz ve “7 cephede 7 düvelle” namlu namluya geldiğimiz koşullardayız.
“Milli” duranla, gayrı milli olan tarihsel bir şekilde ayrışmaktadır.
Borçlanmanın batağına saplanmadan, bölünmenin tuzağına düşmeden, geleceğe yürümeliyiz.
Türkiye, sorunların altında ezilmeden, geçmişin yanılgılarına saplanmadan ekonomisini güçlendirmeli, bağımsızlığını taçlandırmalıdır.
Bu bağlamda önünde sonunda “üreticilerin Milli Hükümeti” sandıktan çıkacaktır…
Bu, tüketen değil üreten, bölünen değil birleşen, bağımsızlık ve özgürlük idealinde
buluşan, aynı zamanda gelişme yolunda kültürel birikiminden güç alan bir Türkiye demektir!.
Yusuf Akçuralarla Nazım Hikmetleri, Attila İlhanlarla Cemil Meriçleri, Sultan Galiyeflerle Uğur Mumcuları “buluşturmak”; ülkesinde güçlü bir toplum, bölgesinde etkili bir ülke ve dünyada daha saygın bir Türkiye demektir.. Bir gün, elbet kurulacaktır!..