Milli sporcular, milli ayıplar

Ülkemize dünya şampiyonluğu gururunu yaşatan kadın milli voleybol takımımıza teşekkür ederiz. Dünyanın en başarılı takımlarını dize getirerek alınan, her adımı hak edilmiş bu şampiyonluk hiç de sıradan bir başarı değil. Kızlarımız, Ay Yıldızlı forma ile beraber isimlerini Dünya spor tarihine altın harflerle kazıdılar.

Ay yıldız demişken…

Kocaman Vestel yazısının yanında ay yıldızı seçebilmek için formaya biraz dikkatli bakmak, hatta mümkünse büyüteç kullanmak gerekiyor. Başka milli takımların formalarında sponsor reklamı ya hiç yok ya da makul ölçülerde yer alıyor. Bizim takım ise adeta Vestel Manisaspor gibi giyinmiş. Sponsor adı o kadar büyük ki milli sembolümüzü bile geride bırakmış. Yabancılar Vestel yazısını Türk devletinin özel bir işareti sanıyor!

Bu konudaki sorumluluk ise Vestel’e değil federasyona ait. Reklamcılar ne kadar yer verilirse onu sonuna kadar kullanırlar. Standartları koymak, sınırları çizmek sponsorun değil, sponsorluğu alan kurumun görevidir.

***

Voleybolcularımızın başarısını ideolojik saplantılarına meze etmeye kalkan hadsizler oldu. Kimi gazeteci, kimi profesör, görsen bir şey zannedeceğin tipler.

Öyle bir konuşuyorlar ki sanki takım, devlete ve Erdoğan’a rağmen şampiyon olmuş. Oysa adı üzerinde milli takımdan söz ediyoruz, yani tüm sorumluluğu Spor Bakanlığına ve federasyona ait olan bir ekip.

Acaba Erdoğan hükümetlerinin bunca yıllık iradesi olmasa böyle bir şampiyonluk mümkün olur muydu? İşte spor kayıtları, spor istatistikleri orada duruyor. Eski Türkiye’de kaç kadın sporcu varmış, kaç spor tesisi varmış, milli sporcuların hakları nelermiş, kaç uluslararası başarı elde edilmiş, açın bakın. Bakın da bu haksız sözlerinizden, yalanlarınızdan utanın.

***

Son seyahatimde İstanbul - Porto seferini yapan THY uçağında Genç Milli Güreş Takımımızla beraber uçtum. Santiago de Compostela’daki Avrupa Şampiyonasına gidiyorlardı.

Her biri birer şampiyon adayı olan bu gençler, maalesef alelade yolcular gibi taşındı. Uçakta bir moral anonsu bile yapılmadı. Porto’ya indiğimizde üzerlerinde ay yıldızlı formalar olduğu halde, herkes gibi pasaport kuyruğuna girdiler. Yüzlerce Türk yolcu içinde onlara başarılar dileyen sadece bir-iki kişi vardı. Ne bir tezahürat, ne bir alkış. Havalimanı çıkışında da sessiz sedasız servis otobüsüne binip gittiler.

Hadi yolcuların duyarsızlığını bir yana bırakıyorum, iyi niyetli düşünüyorum, “kibirlerinden değil utangaçlıklarından gençlerle temas kurmadılar herhalde” diyorum. Peki Portekiz’deki dış işleri görevlilerimiz ne iş yapıyordu acaba? Bir trampetçi bir akordeoncu tutup gençleri marşlarımızla, Türk bayrakları ile karşılamak çok mu zordu? Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar utanç verici bir manzara! Biz bir kabile devleti miyiz ki milli takımlarımıza azıcık moral destek bile veremiyoruz?

***

Ben bunlara hayıflanırken daha beterinin dönüş yolunda yaşandığını bizzat şahit olan yolculardan öğrendim. Porto - İstanbul seferini yapan uçakta Kadın Genç Milli Takımımız var. İçlerinden biri, Tuba Demir kızımız, boynunda altın madalya ile ülkemize dönüyor. Avrupa üçüncüsü olan milli takım yine sıradan yolcular gibi uçağa biniyor.

Tuba’nın hocası, şampiyon kızımızın adını bir kağıda yazarak hostese veriyor, “pilot anons yaparsa büyük moral olur, çok memnun oluruz” diyor. Hostes notu kokpite iletiyor, “söyledim anons yapacaklar” diyor. Ancak beş saatlik yolculuk boyunca pilot hazretleri(!) on saniye lütfedip şampiyonumuzun adını anons etmiyor.

Pes yahu! Pes yahu sizin duyarsızlığınıza! Pes yahu sizin kibrinize!

Bu çocuklar 4’ü altın 15 madalya kazandılar. İstiklal Marşımızı defalarca okuttular. Destan yazdıkları milli üniformaları ile uçağa biniyorlar. Ama evlenme tekliflerini, doğum günlerini bile anons eden “milli taşıyıcımız” THY pilotları, kuzularımıza iki kelime tebriki çok görüyor!

Milli sporcularımızın her biri, üzerinde milletin namusu ay yıldız işli forma taşıyor. Yani milletin namusunu, onurunu temsil ediyor. Tüm yetkililerden buna göre bir hassasiyet beklemekte haksız mıyız?.