Modi: ABD'nin Asya'daki Truva atı
Adı Narendra Modi…
Hindistan’ın başbakanı.
Ama aslında o, ABD’nin Büyük Güney Doğu Asya Projesi’nin eş başkanı.
Modi, 2010’da Manmohan Singh’in Obama ile “Stratejik Ortaklık” anlaşması yapması sonrası iktidara geldi.
Faşizme kayan aşırı Hindu milliyetçisi ve neoliberal küresel politikaların taşeronu idi.
2015’te ABD ziyaretinde anlaşmayı yeniledi ve kapsamını genişletti.
Ülkesine en büyük kazığı 2017’de 500 ve 1000 rupilik tüm kağıt banknotları geçersiz ilan edip, ABD ile dijital para sistemine geçiş ile attı.
Tamamen (USAID) Amerikan kontrolünde olan ve adına “Catalyst” (Katalizör) denen bu sisteme göre Hindistan, 2025 yılına kadar 400 milyar doları dijital sisteme aktaracak.
Eski Dünya Bankası üst düzey yöneticisi Peter Koenig, bu durumu “Finansal Soykırım” olarak tanımlıyor. Keza, Keynes Cemiyeti gazetecilik ödülü sahibi Alman ekonomi yazarı Norbert Haring de ücra köşelerdeki küçük bankaları yok edecek bu adımın Hindistan için tam bir felaket olacağını belirtiyor.
Koenig, 2017 yılında kaleme aldığı değerlendirmesinde, milyonlarca fakir Hintlinin bu yüzden açlık, hastalık, işsizlik ve ölümün kucağına itileceğini yazıyor. Bu dijital sisteme entegre Almanya’da İran ile iş yapan bir Alman şirketinin başına gelenler çok çarpıcı. Hiçbir yasadışı işlem yapmamalarına rağmen sırf İran ile ticaret yaptıkları için ”terörist listesine” alınarak resmen batırıldılar.(*)
ABD’nin Avrupa ve Hindistan’da yapmak istediği şey, hızlı bir küresel demonetarizasyon yani parasızlaştırma ve tüm sistemi dolar üzerinden dijital hale getirmek. (Bu Catalyst tezgahını ülkenin başına saranlardan Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan da zaten daha önce IMF Baş Ekonomisti idi. IMF Başkanı Christian Lagarde’ın yerine geçeceği söyleniyordu hatta.)
Böylelikle de ABD istediği ülkeye, şirkete veya kişiye kesin bir finansal yaptırım uygulayabilecekti.
Modi, neoliberal ve Amerikan muhibbi bir siyasetçi.
Çin ile tarihsel düşmanlık ve rekabeti bunda katalizör olarak kullanıyor.
Ülkesinin parasını çöpe atıp, Amerikan dijital para sistemine geçmesi bile başlı başına, BRICS ve ŞİÖ’de bir Truva atı olduğunun göstergesi.
Çünkü, Çin ve Rusya’nın başını çektiği Asya güçleri, en başta ABD emperyalizminin vurucu silahı dolardan kurtulmaya çalışıyordu.
Modi’nin Pakistan ile savaş kışkırtıcılığı işin geldiği son nokta.
Ama ondan öncesi de var.
MONSANTO VE MODİ
Mesela geçen yazımda sözünü ettiğim, kanser yapan glifosat içerikli tarım ilaçlarını dünyanın her yerine satan Monsanto ile ayrı bir ilişkisi var Modi’nin.
O Monsanto ki, Vietnam’da ABD ordusunca havadan köylere atılan ve yüzbinlerce masum insanın ölümüne yol açan oranj gazının üreticisidir.
Sadece Monsanto değil, Türkiye’den de hatırlayacağımız Cargill ve Bayer ile de çok yakın bir kişi.
Daha Gujarat Valisi iken, GDO’lu tohum ve glifosat içeren tarım ilaçlarını bir mucize gelişme kaynağı gibi satmayı iyi becermişti.
Oysa Dr. Vandana Şiva, bu çok uluslu şirketler yüzünden Hindistan’da en az 200 bin çiftçinin intihar ettiğini söylüyor.
GDO’lu tohum ve kanserojen glifosatlı ilaç almak için borca giren çiftçiler, hibrid (melez) tohumlar girdikten sonra Hindistan’da Monsanto Roundup tarım ilacı kullanımı yüzde 2000 arttı.
2013’te intihar eden çiftçi sayısı 250 bine ulaşmıştı, Hindistan Ulusal Suç Kayıtları Bürosu verilerine göre 6 saatte bir, bir Hintli çiftçi intihar ediyordu.
Borçlarla baş edemeyen çiftçilerin ironik biçimde Monsanto tarım ilacı içerek intihar ettiğini söylüyor Dr. Şiva.
Cargill, Monsanto ve Syngenta gibi dev küresel şirketlerin tohum ilaç ve gübreleri yüzünden hastalanan ve sakat doğanların sayısı ise bilinmiyor bile.
İşte Modi, Amerikan muhipliği adına ülkesinin fakir yığınlarını (tıpkı bizdeki 1980 sonrası sağ politikacılar gibi) yoksulluk ve ölüme sürükledi.
Oysa 1984’te Hindistan’ın Madhya Pradeş eyaletinin Bhopal kentindeki ABD’li Union Carbide Şirketi’nin Böcek İlacı fabrikasından sızan 40 bin metil isosiyanat gazı, 18 bin kişinin ölümüne, 550 binden fazla insanın da zehirlenmesine yol açmıştı.
Modi’nin yatırımcı dostu maskesinin arkasında aslında şirketler emperyalizminin dostu olması var.
MODİ KUŞAK VE YOL’A KARŞI
Ve bu “dost”, tıpkı son Pakistan/Keşmir geriliminde olduğu gibi, ABD adına Avrasya kalesini içeriden çökertmek için uğraşıyor. (Pakistan’ın da sütten çıkmış ak kaşık olmadığını bilerek söylüyorum bunları. Hindistan ile Pakistan arasındaki krizi tetikleyen Cammu Keşmir saldırısını üstlenen Ceyş-i Muhammed örgütünün kurucusu ve lideri Mesud Azhar'ın Pakistan'da olduğu doğrulandı.)
Çin’in Kuşak ve Yol projesini Modi, ülkesi için bir felaketmiş gibi lanse ediyor.
Oysa 70 ülkeyi kapsayan 4 trilyon dolarlık Kuşak ve Yol projesi, tüm Asya’yı kalkındıracak, Asya’nın yanı sıra Afrika ve Avrupa’yı da geliştirip, bölgesel barış dinamiklerini canlandıracak bir girişim.
Modi ise adeta bir Truva atı gibi, küresel Amerikan emperyalizmine yakın durarak iktidarını sağlamlaştırmaya çalışıyor.
Ama beyhude çaba.
10 Ocak 2019’u hatırlayın.
10 sendikanın öncülüğünde yaklaşık 200 milyon işçi ve köylü, iki günlük genel greve çıkmıştı.
Grev ve tepkilerin odağında, ücretlere isyan olduğu kadar Modi hükümetinin neoliberal politikaları, çalışanların haklarını gasp ve sendikaların etkisizleştirilmesi vardı.
İşin daha da ilginci, grevi tetikleyen sendika, güçlü komünist partisi bağlantılı olan değil, Modi’nin sonradan kurulma Halk Partisi’ne bağlı bir sendikaydı.
Güçlü bir sol geleneğe sahip Hindistan, neoliberal ekonomik politikalarla korkunç bir gelir dağılımı bozukluğu yaşıyor.
İşte asıl tehlikeli olan da bu.
Modi sosyal patlamaların eşiğindeki ülkesini, Pakistan veya Çin’e karşı kışkırtarak iktidarını sürdürme gibi tehlikeli bir yolu deneyebilir.
ABD’nin son günlerde sözünü ettiği Truva Atları’ndan biri de işte bu Modi’dir.
Hem de nükleer güçte bir Truva atı.
Tıpkı bizdeki 31 Mart yerel seçimleri gibi, 11 Nisan’da Hindistan genel seçimleri de küresel sonuçlara yol açacak önemde seçimlerdir.
KAYNAKLAR:
https://www.globalresearch.ca/the-seeds-of-suicide-how-monsanto-destroys-farming/5329947
https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201901101037064722-hindistan-200milyonluk-grev-asiri-milliyetcilikle-bezenmis-neoliberal-politikalara-isyan/
(*) The Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) recently reported that Employees of a German manufacturing firm doing completely legal business with Iran were put on a US terror list, which meant that they were shut off most of the financial system and even some logistics companies would not transport their furniture any more.