Molla Nasreddin İran ve Arnavutluk’ta

Bugün yine geçen haftaki gibi Nasreddin Hoca’nın kişiliğinin evrenselliği konusuna İran ve Arnavutlukla devam edeceğiz: “Molla Nasreddin İran’da Farsça ve Türkçe konuşan halkın ortak edebi kişisidir. Azeri Türkçesi ve Fars fıkralarından dil ve ifadeyi aynen koruyarak bazı örnekler şöyledir:

“Açlık Merezi - Molla bir gün hekimhanaya gelip, deyir: Hekim, her gün bu vaht olanda menim başım gicelir, gözlerim garalır, ayaklarım takatdan düşür: Meni bir muayene eyle, gör ne merezim var. Hekim mollanı muayene edip deyir: Senin merezin açlıktan savay, ayrı bir şey değil. İndi nahara (öğle yemeği) bir o kadar galmış, buyur naharı birlikte yeyek. Molla naharı yeyir, giderde deyir: Hekim, Allah senin balanı saklasın menim derdimin davasını yahşı tapdın. Bundan sonra her vakıt başım gecelse, gözlerim garalsa, ayaklarım takatdan düşse, bir başa senin yanına geleceğem.
“Bir Saniye Sabreyle- Bir gün Molla mescidin güldestesinde münacat verirdi. Güldestenin aşağısında birisi ellerin göye tutup soruşur: İlahi, min il senin nazarında ne kadardı? Molla yukarıdan deyir: Min (bin) il (yıl) menim nazarımda bir saniye hökmündedir. O adam yalvarır ki onda mene bir dinar bağışla! Molla cevap verir: Bir saniye sabreyle! Şehrin Böyükleri: Bir gün Molla Nasreddin hamama gedir. Hamamcı onun gabağını (önünü) kesib deyir: Bugün hamam şehrin böyükleri üçündür. Molla soruşur: Şehrin böyükleri kimlerdir? Hamamcı: Tanımırsan? Onlar ki şehre çıhanda hamı onları barmakla nişan verirler. Molla bu sözleri işitince, hiç bir şey söylemeden eve gayıdır. O eşeğini ahırdan çıkarıp, üstüne bir tirme şal salır, boynuna büyük bir zıngırov (çan) bağlayır, özü de ona ters binip, şehrin ortasından geçerek hamama yürür. Molla’yı ve eşeğini görenler barmakla birbirbirlerine nişan verirler. Molla bu kebkebe ile hamama yakınlaşıb, hamamın gapısında dayanıb durmuş, hamamcıya deyir: Çekil dalı. Şehrin barmakla nişan verenlerinden lap yekesi (çok büyüğü) gelir hamama!

“Yuhuda Horuldama - Molla geceler yatanda berk (güçlü) horuldardı. Bir gün Molla’nın arvadı ona deyir: Ay kişi, geceler ele horuldarsan ki, adamın yuhusu gaçır. Molla cevap verir: Sen Yalan deyirsen .Bu sözü gabahta bir defe de mene demiştin. Onda men iki gece sehere kimi gözümü yummadım; görüm doğrudan da horuldaram ya yoh, heç bir ses eşitmedim. Ele bilirem sen yanılırsan, özün yuhuda horuldarsan. Amma ele hıyal edirsen ki men horuldaram (Hem Azeriler hem de Farslar bu fıkrayı anlatır). Farsça anlatılan iki fıkra ise şöyledir: Molla Nasreddin’in Hediyesi - Bir gün Molla Nasreddin eski Pantolonunu dilenciye verip şöyle dedi: Bu pantolon rahmetli atamdan galmış, adam onu geyip gezmeyi çok severdi. Şimdi bu pantolonu sana veriyorum ki Tanrı da bana ondan yüz kat daha eyisini versin. Dilenci pantolondaki yırtık söküklere ve yamalarına bakıp şöyle cevap verir: Allah atana rahmetsin. O nedense cennete gitmek için acele etmiş; çünkü bu pantolonu birkaç yıl daha geyip gezebilirdi. En doğrusu atanın aziz yadigarının yerine bana bir dinar ver, hem atanın mirası evinde kalır, hem de benim işim olur.

“Çirkin Kadın -Molla Nasreddin’e çirkin bir kadın kısmet olmuştu. Bir gün bir güzel kadına hayli temaşa ettim, ne kadar çalışsam da ondan gözlerimi ayıramıyordum. Ona göre karar verdim ki, günahımın bağışlanması için bir şey yapayım. Şimdi o kadına baktığım kadar sana baktım” (Cevat Heyet, İran-Tahran, Varlık Dergisi Başyazarı, Nasreddin Hoca’nın Dünyası, Unesco 1996 Nasreddin Hoca yılı, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, 1996: 121-124).

ARNAVUTLUK VE KOSOVA’DA NASTRO(YA)

Türklerin Balkanlara gelmesiyle birlikte Nasreddin Hoca fıkralarının Balkan ulusları arasında yayılması 14. ve 15. yüzyıllara rastlar. “Hocayı Arnavutlar olduğu gibi benimser. Her zaman akıllı ve alçakgönüllü bir halk insanıdır. Bilmece yoluyla beklenmeyen çıkışlar bularak, benzer durumlarda insanın nasıl davranacağını belirtmektedir. Her zaman olumluyu tutmakta; kişi, aile ve toplumun günlük hayatında gereken davranışları açığa vurmaktadır. Evrenselliğinin yanısıra, bu fıkralarda Arnavutların yöresel yaşam örnekleri sergilenir. Hoca’nın temsil ettiği tabaka çileli, yoksul ve yaşamını zorluklarla sağlayanların toplumdur. Nasreddin Hoca onların demokratik anlayışını yansıtır. Onun gülmecesi toplumun ve kişinin olumsuz yanlarını şiddetle eleştirirken; onun fıkraları dalkavuk kadıları, rüşvetçileri, insandan çok cüppeyi ve kürkü sayanları küçük düşürerek, daima onların üstesinden gelir. Ağır koşullarıda bile her zaman galip bir kahramandır. Halk yaratıcılığının temeli olan iyimserlik, Hoca’nın fıkralarını nitelendirir. Hoca, davasını kaybettiği zaman bile eğiticidir çünkü insanlara herkese gücenmemeyi öğretir. Arnavutlukta da anlatılan “Yorgan gitti, kavga bitti” gülmecesi buna en güzel örnektir.