MOODY’S bankacılık sektörünün notunu neden yükseltti?
14-28 Mayıs seçimlerinden sonra ekonomide ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bir tarafta toplumda mutlak bir yoksullaşma var. Üst gelir grupları ile alt gelir grupları arasında uçurum oluşuyor. Orta direk olarak adlandırılan, esas olarak doktor, mühendis, bankacı, avukat vb. gibi üst eğitim grubu çalışanların yer aldığı ve ekonominin dönmesinde önemli yer alan grupta büyük yoksullaşma var. Bu grup tüketimde önemli bir yer alıyor. Tüketimde büyük yer alarak ekonomide talep yaratıyorlar. Yaratılan bu talep ile tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe büyük üretim motivasyonu oluşturuyorlar. Bu grup da yoksullaşma, gelir düşüşü önemli ekonomik sorunları beraberinde getiriyor.
ARTAN MALİYETLER ÜRETİMDEN UZAKLAŞTIRIYOR
Artan maliyetler özellikle tarım üreticisinin üretimden uzaklaşmasına neden oluyor. Avrupa’da başlayan durgunluk emek yoğun sektörlerimizden ve çok önemli istihdam yaratan tekstil sektöründe şirket kapanmaları ve iflasları beraberinde getiriyor.
Velhasılı kelam başlıkta müjdesi verilen bankacılığın artan notunun neden arttığını anlamak gerekliliği ortaya çıktı.
Çünkü bankacılık yukarıda saydığımız tüm gelir ve meslek gruplarının tasarruf ve kredileri ile çalışan ve kar eden sektördür.
Bu sektörde mevduat bir cepten diğer cebe geçer. Yukarıda saydığımız gelir gruplarının kaybettikleri üst gelir gruplarının cebine gitmiştir. Onların mevduat hesapları da bankalarda, orada eksilme olmaz. Ancak bankaların para kazanması için topladıkları mevduatı yukarıda saydığımız gelir gruplarına kredi olarak vermesi gerek. Ama bu grupların, bırakın kredi alarak mal ve eşya sahibi olma şansını, kendilerini çevirme olanakları dahi neredeyse bitiyor.
İyi de Moody’s neden bankaların kredi notunu “negatif’”ten “durağan’”a yükseltiyor.
6 KİŞİDEN 1’İNİN BORSA HESABI VAR
Öncelikle bir bilgi vererek durumumuzu anlatmak istiyorum. Çarşamba günü açıklanan bir veri ile Türkiye’de açılan borsa yatırımcı hesabı rekor kırarak 5.630.160 kişi olmuş. 85 milyon nüfusa baktığınızda bu çok önemli bir orandır. 30 milyon çalışan insanımız olduğuna göre her 6 kişiden birinin borsa hesabı var. Bu rakamlar bazıları için çok müthiş toplumsal gelişmeyi temsil eder. Bunu anlatırlarken “finansal okur yazarlığımız çok önemli şekilde gelişiyor” diyerek bu gelişmeye, sanki tüm toplum bilimsel çalışma yaparak doktora tezi hazırlıyor gibi bir anlam yüklemeye çalışırlar.
Halbuki olan şudur; toplumumuz çalışmadan, emek vermeden, ter dökmeden para kazanma peşine düşmüştür. Öğreniliyor denilende, kumar masası kurallarının öğrenilmesidir.
İnsanlarımız borsaya Londra tefecilerinin parası girecek ve borsa yükselecek diye, nesi var nesi yoksa satıp paralarını yatırmaktadır.
EKONOMİK BAĞIMLILIK SİYASİ BAĞIMLILIĞA DÖNECEK
Halbuki tefeciler bugün verilenlerle yetinmemektedir. Daha fazla taviz beklemektedir. Bugün istedikleri tavizler faizlerin artması gibi ekonomik tavizlerdir. Ancak bugünün ekonomik tavizleri, ekonomik bağımlılık arttıkça yarın siyasi tavizlere dönecektir.
Suriye’nin kuzeyinden askeri çekmek, Kıbrıs’ta taviz, Ege denizinde, Doğu Akdeniz’de taviz. PKK, FETÖ’de taviz vs.
BANKALAR ESKİ PRESTİJİNE KAVUŞTU
Bankalara ne oldu? Olan şudur; seçimden önce izlenen ekonomi politikasının kısmen milli politikalar olduğunu söylüyorduk. Ekonomi yönetimi ”Liralaşma” adı altında, doları sistemden olabildiğince temizlemek için politikalar geliştiriyordu. Bu politikalar kapsamında bankalar zorlanıyor ve düşük faizli hazine bonoları almaları yönünde sıkıştırılıyor ve dolar hesapları için resmi ve gayriresmi baskı uygulanıyordu. Devlet tahvillerinin faizleri yüzde 10 dolaylarında idi. Liberal ekonominin lokomotifi olarak düzenlenen bankalar, yeni ekonomi politikaları ile eski prestijlerine kavuştu. Devlet tahvili faizleri yüzde 20’lere yaklaştı. Bankaların üzerindeki önemli regülasyon yükleri hafifletildi. İşte bunları takip eden Moody’s bankaların notunu yükseltti. Yoksa vatandaşın halinde yeni ve iyi bir gelişme yok. Piyasalarda iyileşme ve düzelme yok. Bankalar ellerindeki paraları ticarete ve sanayiye değil, devlete borç olarak verip en sağlam yerden faiz geliri elde edecekler. Aynı zamanda yükselen devlet tahvili faizlerinden Londra’lı tefeciler de faydalanarak, Türkiye’nin ürettiği artı değeri emperyalist merkezlere taşıyacaklar.