MTV derseniz: yanlış politikanın bedelini halk öder!

Hükümetin 2018-2020 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı'nda (OVP) en çok tartışılan konu Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne (MTV) yapılan zam oldu. Ekonomiyi yüzde 5 ve üzerinde büyütmeyi vadeden Hükümet'ten vatandaşın beklentisi daha çok istihdam ve refah seviyesinin artması iken birden bütçesini sarsacak vergi artışlarının geleceğini öğrendi. Bu yıl milli gelirinin yüzde 2'si kadar bütçe açığı verecek olan kamunun vatandaşın tepkisine neden olacak bu türden bir vergi düzenlemesini neden yaptığını iyi anlatması gerekirdi. Ancak bugüne kadar tatmin edici bir izahat gelmedi.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da Salı günü TBMM'de yaptığı konuşmada vatandaşın bu bedeli neden ödeyeceğinin iyi anlatılmasını ve bu kaynakların nereye gideceğinin açıklanması gerektiğini söyledi.

NE OLACAK BU ARABA SEVDAMIZ?

Bu MTV meselesine ben herkesten biraz farklı bakıyorum doğrusu. Neden derseniz açın ODD'nin verilerinden yılın ilk 9 ayına ilişkin Türkiye otomotiv pazarındaki satışlara bakın derim. Ben ne mi görüyorum? Toplam satışların yüzde 65-70'inin ithal araçlardan oluştuğunu görüyorum. Türkiye'de üretimi olmayan ve son dönemde dünyada emisyon skandalıyla gündeme gelen markanın pazar lideri olduğunu görüyorum. Ben böyle bakınca bizim Türklerin ithal otomobil sevdasını görüyorum. Bunu gördükçe de ithal araç kullanacak kadar zenginiz madem kazık gibi vergiyi de güle oynaya ödeyebiliriz diyorum. O Alman arabalarını satın alıp hasbelkader! Alman firmalarını zengin ediyoruz madem; bize yollar, köprüler yapan devletimize de zeval gelmesin diye biraz daha fazla vergi ödeyebiliriz diye düşünüyorum.

Böyle düşünmeme neden olan ise ithal ettiğimiz o otomobillere doldurduğumuz yakıtı da ithal ediyor olmamız. Bitmedi, hani o otomobiller ayağımızı yerden kessin diye yaptığımız ve hükümetimizin de miting meydanlarında övündüğü duble yollar var ya, işte o asfaltı da ithal ettiğimiz için böyle düşünüyorum. Benim ne düşündüğüm çok önemli değil aslında ama 150 milyon dolarlık enerji tasarrufu yapalım da cari açığımız biraz kapansın diye çocuklarımızı karanlıkta okula göndermeyi marifet sayanların dönüp şu ithal araç sevdasına biraz kafa yormalarını isterim.

KİMSE BOŞUNA AĞLAMASIN!

Açıkçası en azı yüzde 40 olmak üzere bu MTV'de yapılan zammı ilk duyduğumda benim tepkim 'hayırlı bir iş yapılıyor' şeklinde olmuştu. Fakat sonradan tabiri caizse su koyverildi.

Ben neden otomobilde özellikle de ithal otomobilde yüksek vergilendirmeyi savunuyorum, biraz daha eskilere gidip anlatayım. Yattığı yer nur olsun, Cumhuriyetimizin kurucusu, velinimetimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk göçüp gidince biz Anadolu'yu demir ağlarla örmek şiarından vazgeçtik. Düşman işgalinden kurtardığımız topraklarımızı Arab'ın, Rus'un, Acem'in petrolü, Amerikalı'nın Alman'ın otomobiliyle doldurduk. O yüzden şimdi bizim Anadolu Kaplanı adı verilen iş insanlarımız, nakliye giderleri pahalı diye ağlanıp duruyorlar.

Bu geldiğimiz nokta Türkiye'yi yönetenlerin yanlış politikalarının sonucudur. Bedelini de kimse kusura bakmasın; otomobilini ve onun yakıtını vatandaşın vergileriyle alan devlet büyüklerimiz değil, biz öderiz. TÜİK'in yeni düzenlemesiyle dahi kişi başına düşen geliri 11 bin doları dahi bulmayan ülkemizde, eli avucu azıcık para görenin bu kadar trafik rezilliğine rağmen hemen bir otomobil alması beni hep şaşırtmıştır.

FAKİRİN CİGARASININ SUÇU NE?

İkinci elleri bir yana ülkemizde her yıl 1 milyona yakın sıfır kilometre araç satılıyor. Kimileri gelişmiş ülkelerle kıyaslayarak kişi başına düşen araç sayısının azlığından dem vuruyor. Oysa her yıl zenginleşen belli bir azınlık dışında yine TÜİK verilerine göre ülkenin yüzde 65-70'ı ev dışında borç yükümlüsü. Bunlar içerisinde otomobil alıp yıllarca kredi ödeyen de var. Geçen yılın bütçe verilerine baktım devletimiz 9.9 milyar TL'si MTV, 18.8 milyar TL'si ÖTV olmak üzere taşıtlar sahiplerinden 28.8 milyar TL vergi almış. Tütün ürünlerinden alınan ÖTV ise tek başına 32.2 milyar TL olmuş. Ben tütün ürünleri tüketenlerin bu kadar sesinin çıktığını görmedim. Biri ihtiyaç diğeri keyif işi diyeceklere sözüm yok ama Neşet Ertaş'ın deyişiyle; 'fakirin cigarasının' suçu ne?

ÇEVRE KİMİN UMURUNDA!

Bunun yanında işin çevre boyutu da var. Yakın zamanda Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı'nı ziyaret ettim. Vakfın Başkanı Prof. Dr. Güven Önal hocamızla küresel ısınma üzerine tartışırken, "Herkes kömüre söz ediyor. Bu bizim yerli değerimiz. Filtre taktığınızda sorun olmuyor. Oysa şu yoldan geçen otomobillere bak. Onlar daha çok havayı kirletiyorlar. Kirlilikse mesele..." mealinden bir değerlendirmede bulundu. Şimdi işin çevre boyutu dedim ya tam da buradan bakıyorum. Hazır sürdürülebilir ekonomiyi konuşuyoruz, yazıyoruz, hayal ediyoruz, hazır Avrupa'da yeşil alanlar gündemdeyken biz de bu petrol tüketen ithal araç sevasından yavaş yavaş vazgeçelim.

Ama öyle bir otomobil lobisi de var ki ülkemizde, bir esip gürledi vergi zammını açıklayan Maliye Bakanı Naci Ağbal'ı bile hastanelik etti. Şaka bir yana, ben bu MTV artışını görünce yukarıdaki gerçekleri de dikkate alan Hükümet'in artık Türkiye'de orta halli vatandaşı bir tercihe ittiğini düşündüm. Ya tasarruf yapacaksın ya da otomobile binip cezalandırılacaksın. Bunu niye söylediğimi son dönemde trafik polislerinin ceza kesmek için nasıl yarıştığına tanık olan araç kullanıcıları daha iyi bilirler. OVP'deki bu vergi artışlarının bir başka boyutu daha var. Onu da önümüzdeki hafta yazacağız.

Ben sözü fazla uzatmadan, konuyu da dağıtmadan bu haftaki yazımı ismi mahfuz bir arkadaşımın noktası virgülüne imzamı atacağım sosyal medyadaki şu mesajıyla sonlandırıyorum:

"Motor taşıt vergisine gelen yüzde 40 zam beni üzmedi. Amacı başka olsa da sonuç olarak petrol yakan şeylerin daha az tüketilmesine sevinirim. Kabul edelim ki araba sahibi olmak bu ülkede; 1-Eziyet (trafik), 2-Düzensiz yapılaşma, (park sorunu) 3-Çevre kirliliği, 4- Maddi olarak çöküş demek."

Gelin bu MTV zammını bir de böyle tartışalım.