Muaviye ile Hz. Ali’yi aynı programda buluşturmak!

Değerli sosyalbilimci ve araştırmacı Doğu Perinçek, İslam tarihini sosyal açıdan yorumladığı Pazar günkü yazısında diyor ki: “O savaşı Hz Ali de kazansa, Muaviye de kazansa, kuracakları toplumlar arasında bir fark bulunmuyordu. (...) Hz Ali kazansa, yine Muaviye’nin programını uygulayacaktı. O program, Hz Muhammed’in Medeniyet Devrimi programıydı.”
Hz. Ali ile Muaviye’yi aynı programın iki elemanı gibi gösteren bu değerlendirmeler, ne yazık ki yaşanmış tarihe uymamaktadır. Bu iddialar; o dönemdeki emek-sermaye çelişkisini, yöneten-yönetilen çelişkisini, ezen-ezilen çelişkisini ve bunlar kadar önemli olan “emperyalist devlet-sömürgeleştirilen çevre halklar” çelişkisini yok sayıyor. Tıpkı Karl Marks’ın İngiltere’nin Hindistan’ı sömürgeleştirmesini medeniyet projesi sayması gibi, Emevilerin yağma seferlerini, medeniyet projesinin parçası yapıyor... Türklerin, Emeviler tarafından medenileştirildiği iddiasını da kapsayan bu değerlendirme, Oğuzların MÖ 3.-2. Yüzyıllarda Sirderya boylarında kurduğu şehirleri açıklamaktan uzak kalıyor.
Sayın Perinçek’in bu yaklaşımı, Spinoza’nın “her şey mantıksal zorunlulukla olup biter” görüşüne benzer. Rastlantısalı yok sayan bu anlayışa göre; İstiklal Savaşı’nı Mustafa Kemal Paşa değil de Kuva-yı İnzibatiye’nin komutanı hain Süleyman Şefik Paşa da yönetse idi yine aynı sonuç alınırdı. Veya 3 Kasım 2002 seçimlerini Erdoğan değil de Baykal da kazansaydı, Türkiye bugünlerde yine beka sorunu yaşar hale gerecek ve vatan savaşı yürütmek zorunda kalacaktı...
ARAB’IN KİSRASI
Tarih, yaşanmış olayların anlatımıdır. Onu yorumlarken olayları sosyoekonomik düzlemden uzaklaştırıp kendimizce tasarımlar yapamayız. Sayın Perinçek de çok iyi bilmektedir ki Hz. Muhammet, eski bir sosyoekonomik düzene karşı 610 yılından itibaren başkaldırdı ve düzenin lideri Ebu Süfyan ile hem kılıçla hem sözle savaştı. Hz. Ali, çocukluğundan beri Hz. Muhammet tarafından yetiştirildi ve halife seçildiğinde de alt katmanların temsilcisi olarak Muhammet devrimini sürdürmeye çabaladı. Bu yüzden önceki halifelerin cihad adı altında düzenlediği yağma savaşlarına katılmadı. Başa geçince de beylerle köleleri bir saydı. Derebeyleri bu yüzden kılıca sarılıp saldırdılar: Cemel Savaşı budur... Çağımızda onu ilk komünist yönetici sayan sosyologlar vardır.
Bütün uzmanlar biliyor ki Muaviye, Hz. Muhammet’in medeniyet projesine feodallar adına isyan etmiş bir derebeyidir. Onu iktidara hazırlayan aslında, Seyyid Kutub’un deyişi ile amcası 3. Halife Osman’dır. Muaviye’deki bu zihniyeti daha başlangıçta sezen Halife Ömer, ona Arab’ın Kisrası demek zorunda kalmıştır ama Şam Valiliği’ni de elinden almamıştır.
Hz. Ali’nin 661 yılında Haricilerin suikastiyle ortadan kaldırılmasından sonra yönetime zorla el koyan Muaviye, halkçı bir yeni dünya kurmak yerine eski imparatorluk geleneğini canlandırmıştır. Muaviye’nin oğlu Yezit, Ali’nin oğlu Hüseyin’i Kerbela’da 10 Ekim 680’de katlettirdiğinde “Atalarının öcünü almakla” övünmüştür.
ALİ’NİN KADERİ İLE TÜRK’ÜN KADERİ KESİŞTİ
Bu zorba ve yağmacı yönetim hemen peşinden Türk illerine saldırmış ve oraları yağmalamış, atalarımızı toplu katliamla yok etmiş, satılabilecekleri de köleleştirip Arabistan ve Şam’a taşımıştır. Bu yüzden de Emeviler tarafından katledilen Türkler, kendi kaderleri ile Ali ailesinin kaderini aynı saymış, o aileyi sevmiş, Muaviye ile oğlu Yezit’i de lanetlemiştir. Ta ki AKP’ye hizmet eden saltanatçı ilahiyatçılar ve dinini paraya satmış tarikatçılar (Örneğin Işıkçılar) ortaya çıkıp Muaviye hainine hazret diyene kadar.
MUAVİYECİLİK, IŞİD’CİLİKTİR
Hz. Muhammet’in ticareti öne çıkartan reformları ile filizlenen İslam medeniyeti, Şam sarayından değil daha çok Basra kaynaklı Mutezili felsefesinden can alarak ilerlemiştir. Halife Memun zamanında saraya girebilen bu akılcı akım kısa süre sonra düşmanlaştırılarak kenara itilmiş; yerine Sünni Eşari felsefe oturtulmuştur. Yani, Muaviye çizgisi Abbasiler zamanında da var gücüyle devam etmiştir. Ve bugün de İslam dünyasında egemen olan proje işte bu Emevi İslam projesidir. Günümüzde, kendilerini “ehl-i Sünnet” gösteren tarikatçilerin en şiddetli saldırdığı felsefe de Mutezili anlayışıdır...
2018’DE KÖLE PAZARLARI
İslam devrimi, sonraki dönemde Muaviye ve ardıllarınca kuşatılıp saltanat ideolojisine çevrildiği içindir ki 2018 yılında Afganistan’dan Irak’a kadar İslam ülkelerinde kadınlar köle pazarlarında satılmaktadırlar. Müslümanlar, mezhep adına birbirlerini katletmekte, zenginliklerini de başka milletler yağmalamaktadır. Muaviye çizgisinin yarattığı medeniyet olsa olsa işte bu köleleştirici ve bölücü IŞİD medeniyetidir.
Bugün Muaviye’yi büyük devlet adamı sayan ve ona hazret diyenlerin ABD’ye hizmet eden gruplar olması rastlantı olabilir mi? Oryantalistlerin Muaviye hayranı olmaları boşuna mıdır? Çünkü Muaviye, Hz. Muhammet’in medeniyet projesini yıkan ve İslam ikliminde bugünkü geri, yoksul ve çatışmacı ortamın temelini atan kişidir.
Yarın: Şah İsmail-Yavuz Sultan Selim