Muhammed İkbal’den Dini molla ve dini kâfir
Geçende Pakistan’ın önemli bir işadamı ve aydını ile tanıştım. Bu tür uluslararası tanışmada âdettir, sohbetler ülke tarihlerinden ve edebiyatından başlar. Ben de Pakistan deyince, siyaset adamlarından önce büyük şair ve düşünür Muhammed İkbal’i hatırlarım.
CAVİDNAME İLE TANIŞMA
Daha lise öğrencisiydim, sevgili arkadaşım Adil Özkol sözünü etmişti Muhammed İkbal’in. Cavidname adlı kitabını hemen almış ve okumuştum. İş Bankası Kültür Yayınları 1958 yılında basmış.
Muhammed İkbal’in dizesini okudum Pakistanlı dosta:
Dini molla küllî fitne ü fesat
Dini kâfir ilm ü cehd ü içtihat
Türkçe olarak da anlaşılıyor elbette, ama günümüz diliyle de yazalım:
Mollanın dini külliyen fitne ve fesat
Kâfirin dini ilim ve çaba ve görüş
ZAMANA YENİLMEMEK
Muhammed İkbal, İslâmı tarihin duvarlarına hapsetmeyen, İslâmın tarihselliğini anlamış, zamanın İslâmı mağlup etmesine razı olmayan önemli bir İslam şairi ve düşünürüdür.
Bizim Yusuf Has Haciblerimiz, Hacı Bektaşlarımız,Yunus Emrelerimiz ve Hataîlerimiz, o tavrı daha İslam Medeniyetine adımlarımızı attığımız yüzyıllarda aldılar. Yakın dostum, rahmetliProf. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de Muammed İkbal gibiydi. Toplumun “Allah ile aldatılmasına” karşı ilim ve içtihad bayrağını açarak savaştı.
İLİM FESATÇININ CEBİNDE DEĞİL ALİMİN ARAŞTIRMA VE BULUŞLARINDA
Sözü şuraya getirmek istiyorum. Hiç kimse Molla sıfatıyla zırhlanarak kendi fitne, fesat ve safsatasını artık toplumumuza kabul ettiremez.
“İlim Çin’de olsa bulup getiriniz” diyen bir Hazreti Muhammed’in “Allahın kulu ve resulü” olduğuna inanan bir toplumun mensubuyuz. Yedinci yüzyılın Çininde ne İslâmiyet vardı, ne Kuranı Kerim vardı, ne de mollalar vardı. Ama ilim neredeyse, Müslümanların o ilmi bulma görevi vardı.
BİLİMİN ADRESİ EVRENDEDİR
Hazreti Muhammed’in o hadisi, aynı zamanda bilimin adresinin laik olduğunu bildirir. Bu dünyada yaşayanlar, dünyevî olmayan bir hakikati keşfedemez. Çünkü hakikatin kendisi dünyadadır, daha doğrusu evrendedir.
Bilim ve içtihat ile safsata arasındaki mücadele tarihseldir.
İslâm medeniyeti de o mücadeleyi yaşamıştır. Cebir ve Logaritmayı Batılılara öğreten El Harezmiler, Biruniler, Farabiler, İbn Rüştler, Ebubekir Raziler, El Kındîler, Kaşgarlı Mahmutlar, Ali ŞirNevaîler, İbn Haldunlar, Ali Kuşçular,Kâtip Çelebiler,İslâm Medeniyetini çağlar ötesine bilimle ve içtihatla taşıdılar.
DİN KİSVESİ ALTINA SAKLANAN 15-16 TEMMUZ
Bakın bugün fesat ve fitne mesleğinin mensubu olan Fethullah Gülen gibilerden hiç İslam Medeniyetinin matematik, cebir, tarih, toplum bilimi, kimya, fizik, hendese, mimarlık, tıp, coğrafya, astronomi, biyoloji, müzik ve felsefe alanındaki büyük bilimsel buluşlarından söz ettiklerini duyuyor musunuz?
Unutmayalım onlar bütün fesatlarını, en son 15-16 Temmuz’da yaptıkları gibi, din kisvesi altında tezgâhlamışlardır.
İslâmı kendi fitne ve fesatlarına alet etmelerine izin vermeyelim.
Müslümanları onların hurafesinden, safsatasından, üfürüklerinden ve muskalarından kurtarmak, kutlu bir görevdir.