Muhteşem Süleyman ne kadar muhteşem? -(TAMAMI)

AKP’nin anayasa ve yasa tanımaz başkanı R. T. Erdoğan gene dünyanın üzerine yürüyor ve “Muhteşem Süleyman” dizisi hakkında kadılara hüküm bildiriyor:

“Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz, ilgileniriz. Ama bunlar televizyon ekranındaki Muhteşem Yüzyıl belgeselindeki gibi tanıyorlar. Bizim öyle ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni, öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti.

Sarayda o dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmemiz, anlamamız lazım. Ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonların sahiplerini de milletimin huzurunda kınıyorum. Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyoruz. Böyle bir anlayış olamaz. Bu milletin değerleriyle oynayanlara milletçe gereken dersin, cevabın hukuk içinde verilmesi gerekir.” (26.11.2012 tarihli gazeteler).

Bilmediğini bilmemek

Başbakan bildiğini sanıyor ama ne yazık ki tarih bilmiyor. Televizyon işini bilmesi zaten olanaksız. Ama bir özelliği çok belli: Anayasa, yasa, yönetmelik, tüzük falan tanımıyor:

1. “Muhteşem Süleyman” Başbakan’ın sandığı gibi bir belgesel değil. Süre olarak evrensel ölçülere uymasa da bir televizyon filmi dizisi. Bir televizyon dizisi, kahramanının meslek hayatındaki başarıları ele aldığı gibi aşk hayatını da ele alabilir. Bir başka şirket çıkıp Muhteşem Süleyman’ın seferlerde at sırtında geçen hayatını dizi haline getirebilir. Bir üçüncüsü Muhteşem Süleyman’ın saltanat döneminin sefalet sahnesinde halkın hayatı üzerine dizi yapar. Bu işlere sanat ve edebiyatta “kurgu” (“fiction”) denir.

2. Dikkat! 36 Osmanlı padişahı arasında Başbakan’ın göğsünü kabartacak 5 padişah çıkmaz. Demek ki Deli İbrahim hakkında film yapılamayacak.

3. Kanuni Sultan Süleyman’ın (1495-1566), 45 yıl 11 ay 7 gün süren saltanatı döneminde 13 sefer yapıldı. Bu 13 sefer, Reşat Ekrem Koçu’ya göre (“Osmanlı Padişahları, Ana Yayınevi, s.143) 10 yıl 3 ay 5 gün sürmüş. Bu 13 seferin tamamında ordunun başında olsa bile, Başbakan’ın atış hızına yetişemez.

Başka işler

Muhteşem Süleyman 45 yıl 11 ay 6 gün süren saltanat döneminde (30 Eylül 1520 - 6 Eylül 1566) ata binmekten başka işler de yapmış: Dört kadın (Birincinin adı bilinmiyor, Mahidevran Haseki, Gülfem Hatun ve Hurrem Sultan), sayısını bilmediğimiz kadar cariye ile yatağa girmiş; kadınlarından 15 oğlu, 2 kızı (Mihrimah Sultan, Raziye Sultan) olmuş. 15 oğlundan 7’sini “Muhteşem” öldürttü, birisi padişah (II.Selim) oldu, ötekiler küçük yaşta hastalıktan öldü.

Muhteşem Dönem’in ihtişamını biraz silkelemek için iki yazarı yardıma çağıracağım:

Dirlik ve düzenliğin bozulması

Prof. Dr. Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, “Celalî İsyanları” (Bilgi Yayınevi, 1975)

“Gerek köylerde kıymetli tarlaları zapdetmek suretiyle ve gerek elverişli yerlerde müstakil çiftlikler kurarak, “raiyyet” (vergi veren halk) denen insanların teşkil ettiği köy toplumunu hayli derecede bozan, çoğu resmi hüviyetli bu yeni üretici zümre” (s.68) yüzünden toprak sahibi köylüler topraklarından olmuş ve tahıl üretimi azalmıştı. Bu yeni zümreyi kadılar, müderrisler, yeniçeriler, sipahiler, zaimler, çavuşlar ve nüfuzlu timar erbabı kimseler oluşturuyorlardı. Ekonomik darlık ve vergilerin artması sonucu yoksullaşan köylüler topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Bu insanlara “Çift bozan” denir. Bunun sonucu olarak “levendât” (köyü terk eden gençler) ve işsiz “suhdevât” (medrese öğrencisi) kitleleri ortaya çıktı. Bu insanların gruplar halinde harâmiliğe çıkmaları birkaç yüzyıl sürecek olan celâlî isyanlarının başlangıcı sayılır. “Muhteşem”in döneminde başlayan bu isyanlar Osmanlı düzenin de yıkılışının başlangıcıdır. (s.69 ve sonrası)

1535’te Fransızlarla Osmanlı Devleti arasında imzalanan antlaşmayla kurumsallaşmaya başlayan ve ancak Lozan’da kaldırılan kapitülasyonlar Osmanlı’nın sonunu hazırlayan bir başka etkendir.

“1564’te, Anadolu’da büyük bir kıtlık çıktığı görülüyor. Çeşme’den yollanan bir arzda, açlığın dehşetinden bahsolunurken, halkın ekserisinin ‘ot otladıkları’ kaydolunmuştu.” (s.78)

Rüşvetin saltanatı

Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Osmanlı Devletinde Rüşvet (Özellikle Adlî Rüşvet) (İnkilap Kitabevi, 1985)

“Kanunî Sultan Süleyman’nın son devirlerinde rüşvet devlet mekanizmasının hemen her koluna hâkim olmuştur. Fakat, bundan bir süre sonra Kanunî Süleyman devrinin rüşvetçiliği dürüst bir yönetime eş tutulmuştur... Zira çeşitli sebepler artık rüşveti devlet yönetiminin zorunlu parçası haline getirmiştir.” (s.85)

“Kanunî Süleyman’ın ölümünden birkaç yıl sonra bir batılı yazar, Osmanlı devletinde rüşvetçi olmayan tek mahkemenin Divan-ı Hümayun olduğunu yazar. Bu hüküm mubalağalı olmakla beraber o devrin başka gözlemcileri, devletin pek çok iyi yanlarını belirtirken oy birliği ile, mahkemelerde rüşvet verilmeden dava kazanmanın pek mümkün olmadığını genel yargı halinde tekrarlarlar.” (s.129)

Hangi ihtişam?

“Ömrünün 30 yılını at sırtında seferlerde geçirmek”, ancak ezik ve engelli (frustré) bir imgelem için ihtişam simgesi olabilir. Böylesine bir eziklik ancak böbürlenmeyle, habbeyi kubbe yapmakla, ortalıkta hindi gibi kabarmakla tamir edilebilir. Bu eziklikten Cumhuriyet kurtulmuş ancak karşıtlarının ezikliği ve eksikli durumu daha da koyulaşmıştır.

Diyelim ki zamane kadıları, Başbakan’ın hükmü üzerine Muhteşem’in dizisini yasakladı. Ama “Muhteşem Dönem”in muhteşem “Sefalet”i gerçek tarih kitaplarında duruyor!

Peki, Muhteşem Süleyman kanun çaldığı için mi kanunî idi?