Müslüman Kardeşler belası (3) -(TAMAMI)
Hürriyet gazetesi yazıcılarından Taha Akyol âlem adamdır. Eşeğinizi boyayıp size satar. Dünkü yazımı hatırlayalım. Müslüman Kardeşler’in (İhvan’ın) ambleminde “Allah hedefimiz. Kuran anayasamız. Muhammed liderimiz. Cihad Yolumuz. Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur” yazmıyor muydu?
Taha Akyol ise tam tersi iddiada, şunları yazıyor:
“İhvan ve Nahda gibi ‘Ilımlı İslam’ hareketlerinin de programlarında hilafet değil, kendilerince ulus devlet ve demokrasi vardır. Yolun başındaki demokrasi anlayışlarında elbette eksiklikler mevcuttur, bizim kaç yıllık demokrasimizde eksiklikler yok mu?
Ortadoğu’ya huzur ve barış gelmesini, İslami duyarlıkla daha bir arzu ediyorsak, demokrasiyi daha bir vurgulamak gerekir.” (Hürriyet, 19.08.2013)
***
Taha Akyol da R.T. Erdoğan gibi. Ne yazsan boşuna! İslami duyarlık dediğin şey, huzur ve barış gelmesini arzu etmiyor. Dünyada herkesin Müslüman olmasını istiyor. Herkes Müslüman olsa, “Neden benim gibi Müslüman olmuyorsun!” diye hır çıkarır.
Türkiye eğer biraz adam olduysa, İslami duyarlık sayesinde değil, laik cumhuriyet devrimleri sayesinde olmuştur.
Bende İhvan ve Nahda’nın parti programları yok, bu nedenle bu partilerin programlarında “ulus devlet” ile “demokrasi”nin yer aldığını kanıtlamak iddia sahibi Taha Akyol’a düşer.
“Hilafet” sözcüğü bir kandırmacadır. Programlarında yer almayabilir ama iki partinin de Mürşidi Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” (Hicret Yayınları) adlı kitabında ne türlü mücevher bulunduğuna bir göz atalım:
“Bugün insanlık, cehennemî bir uçurumun kenarında duruyor. Başının üzerinde asılı duran yok oluş tehditi yüzünden değil. Çünkü bu tehdit, hastalığın kendisi değil, onun belirtisidir. İnsanlığın uçurumun kenarında bulunması, hayatın normal şekilde gelişmesini sağlıklı bir biçimde ilerlemesini sağlayacak «değerler» açısından iflâs etmiş olması yüzündendir.
Bu durum, Batı dünyasında apaçık bir şekilde görülüyor. O Batı dünyası ki, artık insanlığa verecek hiçbir «değerler sistemi» kalmamıştır. Daha doğrusu, uyguladığı «demokratik düzen» iflâsla yüzyüze geldikten sonra öz varlığını devam ettirmeye kendini bile ikna edecek bir şeyi kalmamıştır. O kadar ki, şimdi yavaş yavaş Doğu blokunu taklit etmeye, bilhassa Sosyalizm adı altında o âlemin bazı değer unsurlarını iktibas etmeye koyulmuştur.”(age. s.3)
Görüyorsunuz: Seyyid Kutub’un defter ve kitabında demokrasi diye bir şey yazmıyor. Demokratik düzenin artık iflas ettiğini yazıyor.
Bu nedenle, hiçbir Müslüman Kardeşler siyasal partisi Seyyid Kutub’u çöpe atmadan programında demokrasiden söz edemez.
Şu anda Mısır’da direnişte olan Müslüman Kardeşler mensupları demokrasiyi değil, askerin müdahalesi sonucu yitirdikleri iktidarı geri istiyorlar. Yitirdikleri iktidarın ise demokrasi ile uzaktan yakından ilişkisi yoktu.
Şu anda Mısır’da iktidarı elinde tutan askeri yönetimin de Müslüman Kardeşler cephesinin de demokrasi ve özgürlüklerle en ufak bir ilişkileri bulunmamaktadır. İkisi de İslamcıdır ve İslamcıların demokrasi ve özgürlüğe gereksinimi yoktur.
Bana kimse maval anlatmasın!
***
Seyyid Kutub’tan bir alıntı daha:
“Arkasından ferdiyetçi nizam ile sosyalist nizam da işin sonunda başarısızlığa uğramıştır. Şimdi en zor, en şaşkın ve en bunalımlı bir sırada ‘İSLAM’ ve ‘ÜMMET’ dönemi başlamıştır. Allah’ın insanoğlunu yeryüzüne halife olarak görevlendirdiği andan beri madde alanında gelişme göstermeyi onun ilk görevleri arasında saydığı için, hiçbir zaman bu sahada ilerlemeye karşı durmayan, hatta bazı şartlar altında bu uğurda emek vermeyi Allah’a ibadet ve insan varoluşunun amacını gerçekleştirmek olarak kabul eden İslam’ın dönemi başlamıştır.” (age. s.4)
Taha Akyol, “İhvan ve Nahda gibi ‘Ilımlı İslam’ hareketlerinin de programlarda hilafet değil, kendilerince ulus devlet ve demokrasi vardır” demiyor muydu?
Oysa Seyyid Kutub, “İslam” ve “Ümmet” dönemi başlamıştır diyor.
N’olacak şimdi demeyin: İslamın dönemi başlamış ise demokrasi Kaf dağının arkasına atıldı demektir. “Ümmet dönemi”nde ise ulus devletin lafı mı olur?
Bu nasıl atmasyonculuktur?
Taha Akyol’un palavralarından habersiz okurlarına acıyorum. İhvan ve Nahda’nın ılımlı İslam partileri olduğu mavalını da yutacaklar.
***
“Medeniyet sadece İslamladır” (age. s.71) buyuran Seyyid Kutub, insanlığa çıkış ve kurtuluş yolun da gösteriyor:
“İrfan sahibi her Arabın anladığı bütün lügat manaları ile ‘Lâ ilâhe illellah’ sancağını. Yani, hakimiyet sırf Allah’a mahsustur. Allah’tan gelenin dışında hiçbir şeriat, hiçbir hukuk düzeni yoktur. Hiç kimse diğer bir kimse üzerinde egemenlik kurmaya yetkili değildir. Çünkü hakimiyet yetkisi tümü ile Allah’a mahsustur. Çünkü İslamın insanlar hesabına kabul ettiği ‘milliyet’, Arabı, Bizanslıyı, diğer bütün milliyet ve renklerdeki insanları Allah’n sancağı altında eşitleştiren inanç milliyetçiliği idi.
İşte çıkar yol budur.” (age. s.17)
***
AKP tarikatı hükümeti başvekili R.T. Erdoğan, son seçimde seçmen oyunun %50’sini aldıkları için milli iradenin tamamını temsil ettiklerini söylüyor. O halde kendi ağzından çıkan söz, halkın irade ve taleplerinin karşılığı olmalıdır. Bunu söylüyor, sonra da “Ben diktatör değilim!” diyor.
R.T. Erdoğan ve partisinin siyasetten anladığı bu kadar işte! Sandıktan çıktı, seçim kazandı, hükümet oldu, o halde her şey tamam sanıyor.
Tamam değil ağam, tamam değil! Cumhuriyet’in gövdesi nakledilen organ olarak seni reddediyor, kabul etmiyor.