Mustafa Kemal’in işçileri

Mustafa Kemal’in askerleri vardı. Yokluk ve yoksulluk içinde vatanın emperyalist güçlerden kurtulması için savaşmış, bağımsızlık için ölmüşlerdi. Mustafa Kemal’in bu askerlerden ve onların inançlı komutanlarından kurulu bir ordusu vardı. Mustafa Kemal’in önderliğinde bağımsızlık savaşını kazanmış ve gene Mustafa Kemal ile birlikte genç Türkiye’yi kurmuş, Cumhuriyeti ilan etmişlerdi. Mustafa Kemal’in gençleri vardı. Cumhuriyeti onlara ve onlardan sonra gelecek genç kuşaklara emanet etmişti. Mustafa Kemal’in işçileri vardı. Siyasal bağımsızlıktan sonra ekonomik bağımsızlık için var güçleri ile çalışmışlardı. Çocukluğumun Cumhuriyet Bayramlarını anımsıyorum; Mustafa Kemal’in işçileri üzerlerinde işçi tulumları, başlarında baretleri ile işçi olmanın gururuyla taşıdıkları bayraklar, flamalar ve bez afişlerle stadyumlardan, şehrin sokaklarından geçerlerdi.

Cumhuriyet’in 90. yılında ülkemiz

Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edildi, yâni tam 90 yıl önce. İktidarda bulunan ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, ulusal ordunun desteği ile, kurdukları Cumhuriyet’in tüm değerleri ABD’nin islamî esaslara dayalı bir devlet kurmak ve Ortadoğu ülkelerine öncülük etmek düşüncesi ile iktidara getirdiği bir parti tarafından “ileri demokrasi” yalanı ve yutturmacası ile yok edilmek isteniyor. Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanması engelleniyor, ulusal bağımsızlık savaşının kahramanı Atatürk’ün adı unutturulmaya çalışılıyor. İleri demokrasi yalanına direnen, Cumhuriyete sahip çıkan tüm subaylar, bilim adamları, gazeteciler ve gençler hiçbir delil olmadan yıllarca hapislerde tutuluyor. Onların hepsi hapishanede bile inandıkları tam bağımsız,demokratik, laik Türkiye ülküsünden ödün vermeden mücadelelerini sürdürüyorlar. Sonunda onların kazanacağına inanarak onları selamlıyoruz.

Mustafa Kemal’in işçilerine ne oldu?

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Cumhuriyet Bayramlarında gururla, onurla bayraklar, flamalar taşıyan Mustafa Kemal’in yiğit işçileri de ABD güdümlü AKP iktidarı ve onun gölgesine sinmiş tilkiler tarafından yok edildi. Mustafa Kemal’in işçilerine özgür, güçlü, demokrasiye ve emeğin gücüne inanan sendikalara üye olmak yakışırdı. Böyle sendikalarda emeğin üretimden gelen gücünü gösterip Cumhuriyet’in değerlerine, demokrasiye sahip çıkmak yakışırdı. Böyle sendikalarda milyonlarla toplanıp ülke siyasetine yön vermek ve ülkenin yönetiminde pay sahibi olmak yakışırdı. Böyle olmadı. Bunun tam tersi oldu. Siyaset işçilerden korktu ve onlara özgür sendikalar yerine güdümlü sendikalara üye olmak seçeneğini verdi. AKP’nin gölgesine sinecek tilkiler bu güdümlü sendikaların yönetimine getirildi. Babamın bana öğrettiği bir halk tekerlemesi vardı: “Geçme namert köprüsünden ko sel götürsün seni, Sinme tilki gölgesine ko aslan yesin seni.” Değişen sosyal, siyasal ekonomik koşullar Mustafa Kemal’in işçilerini bu tilkilerin sendikacılık anlayışına mahkûm etti ve toplumun en güçlü olan kesimi bu toplumun en zayıf halkası hâline getirildi.

Ayağa kalkma zamanıdır

Türkiye hukukun ve adalet kavramının yok edildiği, siyasetin yolsuzluk yapmak olarak algılandığı, işçilerin AKP ve işverenler tarafından düşman olarak görüldüğü, emeğin örgütlenmesinin önünün kesildiği bir ülke konumuna getirildi. İşsizlik sarmalındaki milyonlar, alt işverenlere ( taşeronlara) teslim edilmiş milyonlar ve kayıt altında ki milyonlar... Bunların hiçbiri yaşamından mutlu değil ve geleceğin onlar için hiçbir umut taşımadığı da açık. Çalışanların ve işsizlerin ne iş umudu, ne iş güvencesi, ne ücretinde adalet ve ne de örgütlenme özgürlüğü var. Çalışanlar artık AKP’nin kendilerine hiçbir şey vermeyeceğini görerek siyasete ağırlık koymaları gerektiğine inanmalıdırlar. İşçi hareketi yönetenler, işçiler, işsizler bunların aile efradı şunu çok iyi bilmelidirler ki AKP’nin kendilerine vereceği hiçbir şeyi yoktur. İşçi hareketi mutlaka siyasallaşmalı ve geleceğini, onurunu iki tel makarnaya asla satmamalıdır. Ayağa kalkma ve zincirlerini kırma zamanıdır.