Mustafa Türkel ile bir söyleşi

1965 yılından bu yana sürekli işçi sendikaları ile yakın ilişkim oldu. Bu dönem içinde çok değişik insanlar tanıdım. Seyfi Demirsoy, Halil Tunç, Şevket Yılmz gibi Türk-İş Başkanlarını tanıdım, Bahir Ersoy, Abdullah Baştürk, Osman Soğukpınar, Mukbil Zırtıloğlu gibi o zamanların en önemli işçi önderleri ile çalıştım. Onlar zamanında gerçek sendikacılığın eğilmeden, ödünsüz nasıl yapıldığına tanıklık ettim ve katkıda bulundum. Sonra onların ektikleri emek fidanları teker teker soldu veya solduruldu. İşçi hareketinde inanılmaz bir coşku, kelimelere saığmayan bir heyecan vardı. Siyasiler işçi eylemlerinden sakınır ve sendikacılarla iyi ilişkiler kurarlardı. Sendikacılar siyasi partilerden büyük ilgi görür, siyasiler onlara emredemez, onların düşüncelerine, isteklerine yakın durmaya çalışırlardı.1980 sonrası faşizan dönemde devran değişti ve işçi hareketi siyasi iktidara yakın durmak, siyasi iktidara yaranmak isteyen sendikacıların ortaya çıkmasına tanıklık etmeye başladı. Omurgasız sendikacılar, kendi koltukları için işçinin onurunu satan sendikacılar işçi hareketini bugün tanık olduğumuz edilgen, biat etmeyi marifet sanan, üzerine ölü toprağı serpilmiş sendikacılık konumuna getirdiler. 1965 yılından bu yana sendikacılığımızın bir arpa boyu bile ilerleyemediğini ve sendikacıların işverenlerin, siyasilerin karşısında dik duramayacak kadar bitik olduğunu rahatlıkla gözlemek mümkündür.
YENİ NESİL SENDİKACILAR GEREKLİİşçi hareketinin gücü hem sosyo-ekonomik gelişmeler hem de demokrasinin sağlıklı olması için son derece önemlidir. İşçi hareketimizi ve sendikacılığımızı bugünk işlevsiz, atıl durumdan kurtarmak için yeni nesil sendikacılara şiddetle ihtiyaç var. Dikkatle yaklaşıldığında bu yeni sendikacıların filizlerini görmek mümkün. Bunların içinde en önemlisi Tekgıda-İş Sendikası’nın Genel Bakanı Mustafa Türkel. Sayın Türkel her şeyden önce okuyan, araştıran, kendini sürekli yenileyen bir sendikacı. Sendikacılığımızın bugününe ve geleceğine ilişkin önemli görüşleri var. Kendisi ile zaman zaman konuşur, dertleşiriz. Mustafa Türkel bilgili, donanımlı, özgüveni yüksek bir kişiliğe sahip olduğu için sınıfının mücadelesinde asla ödün vermeyen bir yapıya sahip. Sendikaları siyasi iktidar tarafından yönlendirilmesine, sendikaların siyasi iktidara biat etmesine şiddetle karşı. Geleceği çok iyi okuyan bir işçi önderi. Türk-İş Genel Sekreteri iken AKP’nin Türk-İş’i nasıl işlevsiz hale getirip, arka bahçesi yapmak istediğini görüp görevinden istifa ederek biat eden onursuz bir sendikacı olacağına, kendi sendikasının başında onurlu bir mücadeleye kendini adamış birisi. AKP ve Türk-İş yöneticileri bu davranışını cezalandırmak için bu onurlu sendikacıyı bir saray darbesi ile, Tekgıda-İş’in bazı aldatılmış yöneticileri ile anlaşarak yok etmek istemişler ama sendikanın tabanı Başkanına sahip çıkmış, sarı öküzü aç kurtlara teslim etmemiş ve sarı sendikacılara karşı gerçek sendikacılığın nasıl olması gerektiğini tüm ülkeye kanıtlamıştır. AKP yok edemediği bu sendikacının sendikasını yok etmek için özelleştirmeler yolu ile özgür sendikacılığın kalesi ve simgesi Tekgıda-İş’i üyesiz bırakmak istemiş ama sayın Türkel ve arkadaşları özel sektörde, uluslararası federasyonu olan IUF’in de desteği ile,Tekgıda-İş’te müthiş bir örgütlenme çabası gerçekleştirmiş, Tekgıda-İş’i sendikacılığımızın yüz akı ve sendikacıların örnek alması gereken bir sendika yüceliğine eriştirmişlerdir.
TÜRKEL GELECEKTEN ENDİŞELİYaşadığı tüm zorluklar karşın işçilerin AKP’ye destek olmaya devam etmesi ve sendikacılığın üstüne ölü toprağı serpilmiş olması Mustafa Türkel’i müthiş endişelendiriyor. Tünelin ucunda ışık göremiyor. Haksız değil. İşçinin kurtuluşu siyaseten bilinçlenmesinde ve buna ne sendikalar, ne CHP ne de Vatan Partisi gerekli katkıyı yapmıyor. Türkel şube başkanlarını, işçi temsilcilerini yoğun eğitim ve dış ülkelerle temasa geçirerek bu karanlıktan kurtarma çabasında. Aydınların ve işçi sınıfına sevdalıların sayın Türkel’e destek borcu var.