Musul macerası!

Cuma akşamı Ulusal Kanal’da, Kral Çıplak’ın canlı yayınındayız...Haberi reklam arasında konuğum Birgül Ayman Güler verdi:“Bir tabur Türk askeri tankla topla Musul’a girmiş...”Hoppalaaaa...Ne işimiz var Musul’da?Haberi veren, CNN Türk...İlk haber öyle ki; sanırsınız Musul artık bizim!Devreye hemen Ulusal Kanal’ın uzman muhabirleri girdi. Gelen haber daha da ilginç:“İki yılı aşkın bir süredir Musul’a yakın Başika’da peşmerge ve IŞİD karşıtı güçlere eğitim veren Türk birliğinde nöbet değişimi yapılmış... Bölgedeki Türk askerinin sayısı da artırılmış.”***İyi de Türk askerinin iki yılı aşkın bir zamandır Musul’da olduğunu bilen var mı?Bunu da geçtik; bizim askerimiz neden peşmergeyi ve daha da önemlisi “IŞİD karşıtı güçler”i eğitsin ki?Daha üç-dört yıl önce Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi’ni tanımayan ve böyle bir devletin asla ilan edilemeyeceğini öne süren biz değil miydik?Hangi ara değiştik de bir de peşmerge ordusunu eğitmeye karar verdik?***En ilginci de peşmergeyle kalmayıp bölgedeki “IŞİD karşıtı güçler”i de eğitiyormuşuz!Adını koyalım; kim bunlar?PKK ve onun uzantıları!Hadi; bir siyasi ya da askeri yetkili çıksın da buna “Hayır” desin!***Tuhaflığa bakar mısınız?Terör örgütü PKK, Türkiye topraklarında askerimizi öldürüyor...Ama askerimiz, AKP iktidarının Barzani’yle yaptığı anlaşma yüzünden Musul’da PKK’lı katilleri eğitiyor!İyi de o PKK’lıların sadece IŞİD’le savaşacağının, iki gün sonra kendilerini eğiten, hatta Türk halkının verdiği vergilerle donatan, belki de silahlandıran Türk askerine ateş açmayacağının bir garantisi var mı?***Ben hayatı boyunca sadece “Yurtta barış, cihanda barış” diyenlerden ve  Misak-ı Milli’den yana olanlardanım.Ne kimsenin bir karış toprağında gözümüz var bizim; ne de bir parmak toprağımızı başkalarına veririz!Bu yüzden askerimizin, sadece kendi sınırlarımız içinde, kendi vatanımızı korumak için savaşmasını ya da görev yapmasını kabul ederiz.Onun dışındaki her “görevlendirme”nin, emperyalistlerin piyonu olmayı kabul etmek anlamına geldiğini biliriz.***Türk askerinin iki yılı aşkın bir süredir Musul’da peşmergeleri ve “IŞİD karşıtı güçler”i eğittiğini siz biliyor olabilirsiniz...Ancak ben her gün 13 gazete, yüzlerce internet sitesi ve 2 ajans izleyerek yüzlerce e-posta okuyarak gündemi takip etmeye çalışan bir gazeteci olarak böyle bir şeyi ilk kez duydum.Bu Başika’daki Türk askeri olayını yazın bir kenara...Çünkü bu olay çok yakında fazlasıyla büyüyecek ve Türkiye’nin başını fena halde ağrıtacak...***Allah, Allah...Musul’a girmişiz... 156+184!Dün size  “okurummuş” gibi yapıp “Şu Huber yazılarını kes artık... Kabak tadı veriyor” diyen Ak troller’den söz etmiş ve sormuştum:“Bu arkadaşların oyununa gelip yazıları keseyim mi?”Bine yakın yanıt geldi.Kesme...Bunlardan ikisi çok ilginçti:“Huber’i yazmayı kesersen biz de seni keseriz...”“Huber’i yazmayı keseceğine beni kes!”***Yanmışsın Abdullah Bey...Bir yıl önce sadece ben vardım; bugün “Huber için yanıt bekleyen Mustafa Mutlu”ların sayısı on binlere ulaştı...Bir yıl sonra olacakları var sen tahmin et!


 GÜNÜN SORUSUAKP Gençlik Kolları Ankara İl Başkanlığı’nın resmi hesabından bu fotoğraf paylaşılmış ve şu mesaj yazılmış: “Genel Merkez Kadın Kolları 4. Olağan Kongremiz için hazırız!”İyi de bunlardan hangisi kadın? Anlayın artık hukukçular; bu suçun adı, yargısal tacizdir!Ankara Barosu  önceki gün “Cumhurbaşkanı’na Hakaret Suçunun Anayasa’ya Aykırılığı” başlıklı bir panel düzenlemiş...YARSAV Başkanı Murat Arslan, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde 1,5 yılda tam bin 300 kişi hakkında soruşturma açıldığını, bunun 900’üne yakınının kovuşturmaya dö-nüştüğünü, diğerlerinin ise inceleme aşamasında olduğunu söylemiş...Oysa görevlerinin son bir yılında Ahmet Necdet Sezer’e hakaretten açılan soruşturma sayısı 26’da, Abdullah Gül’e hakaretten açılan soruşturma sayısı da 139’da kalmış...***Recep Tayyip Erdoğan sadece Cumhurbaşkanlığı döneminde değil, Başbakanlığı döneminde de binlerce kişiden davacı oldu.En ufak bir eleştiride ceza ya da tazminat davası açtırdı.Onları da eklerseniz; şikayetçi olduğu vatandaşların sayısı on bine ulaşır...Bunun adı henüz bizim ülkemizde bilinmese de...Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde, “yargısal taciz”dir ve ciddi bir suçtur.Siyasetçilerin, yargıyı kullanarak muhaliflerini sindirme ve etkisizleştirme çabalarını ifade eder.***Keşke barolar şu “Yargısal Taciz” için de bilimsel bir toplantı düzenleyip bu konuda uzmanlaşmış yabancı hukukçuları davet etse de...Cumhurbaşkanı’nın avukatları, işledikleri suçun, gerçek demokrasiye geçildiğinde başlarına nasıl bir bela açabileceğini görse... GÜNÜN İSYANIMemur-Sen, Türkiye’deki dört kişilik bir ailenin açlık sınırını bin 427 TL, yoksulluk sınırını ise 3 bin 940 TL olarak belirlemiş... İsyanım, bin 300 liralık asgari ücrete itiraz eden ve bunun kendilerini batıracağını söyleyen açgözlü işadamlarına: Asgari ücrete muhtaç kalasınız!