Nabza göre şerbetin bulunmadığı koşullara doğru-(TAMAMI)

Türkiye 2007 seçimlerine giderken, ABD’de Rand Corporation’ın etki alanı içindeki “düşünce kuruluşları” arasında ilginç bir işbölümüne gidildi. Bazıları Türkiye’de AKP iktidarı ile devam edilirse ne olacağı sorusuna yanıt ararken, bir bölümü de olası bir CHP-MHP iktidarının ABD açısından getiri ve götürülerini incelemeye koyuldu. Bu arada bir iki tanesi de, “Türkiye’de ordu darbe yapar mı, yaparsa ne olur?” sorusunu ele aldı.

İktidar ihalesi

Bu durum, ülkemizde iktidar olmanın Amerika’nın icazetine bağlı olduğunu düşünenler açısından, bir tür “ihale” olarak algılandı. Sanki “kabul edilebilir iktidar seçeneklerinin” bir listesi veriliyor, düşünce kuruluşları da, kabul için gerekli koşulları belirleyen “teknik “şartname”leri hazırlıyordu. Daha sonra da sıra,”teklif” aşamasına gelecekti. İktidar formüllerinde adı geçenler, verecekleri tekliflerle, neden kendilerinin ABD ve Batı’nın beklenti ve amaçlarına daha uygun olduklarını kanıtlamaya çalışacaklardı. Böylece iktidar partisi de dahil, seçim başarısını bu ihaleyi kazanmaya bağlayan partiler, bir “hizmet yarışı”na sokulmuş oluyordu.

Tabii bu hizmet yarışında halkın kendisi değil, ama halkın gücünün denetim altına alınarak etkisizleştirilmesi önemli bir unsur olarak yer almaktaydı. Milyonları seferber eden Cumhuriyet Mitingleri’nin gücünün eritilip etkisizliştirilmesinde, bu ihale yarışı, “saray darbeleri” kadar önemli bir rol oynamıştır.

Herkese farklı hiza

“Nabza göre şerbet vermek” herhalde geleneksel tıbbın gelişiminde önemli bir aşamaya karşılık gelir. Düşük nabza erik şerbeti, yüksek nabzı düşürmek için de nar şerbeti önerilmesinin ardındaki bilgi, uzun deneme yanılma süreçlerinin sonucunda sistemleştirilmiştir.

Egemen bir gücün, ister dünyada, ister bir ülkede olsun, değişik toplumsal sınıf ve güçlerin hepsini “aynı hiza”ya sokması mümkün değildir. “Herkese aynı hiza” hedefi, hiza dışı kalanı yok etmeyi gerektirir. “Yok etmek”emperyalizmin vazgeçebileceği bir araç değildir. Ama sadece yok ederek ulaşabileceği sonuçlar sınırlıdır. O zaman “herkese aynı hiza” yerine, “nabza göre hiza” yöntemi, hele bir de “yok etme” etkili bir tehdit aracı olarak elde bulunduruluyorsa, istenen sonuçlara ulaşmada daha yararlı olabilir.

Ancak ne “yok etme” araçlarının, ne de nabza göre belirlenmiş “hizalar silsilesi”nin sonuç alamayacağı tek güç, mücadele sahnesine çıkmış örgütlü halktır. Çünkü parmakla sayılmayan, kırmakla tükenmeyen bir güç yok edilemez. Emperyalizmin, kendi bağımsız hedeflerine yönelik mücadele eden örgütlü bir halkın nabzına uygun düşecek bir şerbeti de mevcut değildir.

İktidar ihalesi yerine muhalefet ihalesi

2007’den bu yana, bir yandan hizaya sokulamayanlar Silivri ve Hasdal’a sokulurken, öte yandan da meclis içinde yer alan muhalefet partilerini hizaya sokmak için artık sözde iktidar ihalesi açmaya bile gerek kalmamıştır. “Muhalefet ihalesi” yeterli hale gelmiştir. Bu partiler, yazılan “muhalefet şartnamesine” uymak için birbirleriyle adeta yarış halindedir. Muhalefetin kendini iktidara benzetmeyi varlık nedeni haline getirdiği böyle bir durum, herhalde siyaset tarihinde bir ilktir.
2012 yılı, ülkemiz, bölgemiz ve dünya açısından çok önemli altüst oluşlara gebedir. Halkın gücünün denetim altında tutulmasına yarayacak bir şerbetin henüz keşfedilmemiş olduğu koşullara doğru hızla ilerliyoruz.