Nankör Avrupa bizi kıskanıyor

Hz. Muhammed’in Kâbe duvarına yaslanarak şimale, kuzeye, sola yani Şam’a (günümüzde Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Filistin toprakları) ve yemine, güneye, sağa yani Yemen’e, ‘’Allah’ım bu yerleri koru ve bereketlendir’’ duasını abesle iştigal olsun diye yapmadı. Bu coğrafyaya özel ilgi duymasının sebebi dünyanın diğer bölgelerini önemsemediği için de değildir.

İnsanoğlu tarihi ve medeniyetine müdrik olduğu içindir. Uygarlık tarihi ve ona ait olan dili, alfabesi ile tüm keşiflerin Yemen ile Şam arasında yaşandığını biliyordu. Tekil ve çoğul olarak kullanılan ve yerküremizdeki ilk akıllı varlık olan İnsan ve Human kelimesinin anlamını anlatmıştık. İnşa eden, üreten, yaratan, yaratıcısının emsali olan, bilge insan İns-İnş kelimesinden türetildi.

KRAT İLE TİK

Avrupa dillerinde sıkça kullanılan ve Türkçemize de değişmeden intikal eden siyasi terimleri takdim edeceğiz; 4 Mayıs 2024’te yayımlanan ‘İnsan, Adam, Demokrat, Diktatör’ yazımızda başlıktaki terimleri izah etmiştik. Krat ve Tik ile biten demokrat, bürokrat, teknokrat, aristokrat, otokrat, taktik, stratejik, teknik, scientifik (bilimsel), aristokratik, bürokratik, otokratik, kritik ve benzer veya telaffuzu değiştirilmiş tüm terminolojiler de Arapça-Süryanice kökenlidir. İlk kez bu lisanların sahipleri tarafından kullanılmıştır.

Filozof Aristo’nun da adını taşıyan Aristokrat terimi, Yunanca-Latince Aristokratyo kelimesinden türetildi. Ristok-Krat, Restak-Rezdak yani Türkçemizde de kullandığımız rızk, rezzak kökenlidir.

‘Life After Power, Saltanattan Sonraki Yaşam’ kitabının da yazarı olan Amerikalı nörolog Profesör Richard Restak da aynı soyadı taşıyor. Taşra, köy, çiftlik, zirai bölge demektir. Krat ve Kratyo kayıtlı, müseccel, sahip demektir. Aristokrat, bu arazilerin, mülklerin sahibi demektir. Mora Adası ve Yunan karasına yerleşen kadim Suri, Suriyeli, Süryaniler ilk çiftçilerdir. Tarım kültürünü götürenlerdir ve bu üretim çiftliklerinin de ilk sahipleridirler.

Bu mülklerin evlatlara miras yoluyla geçmesi için bugün Polis olarak bildiğimiz kelimenin kökenini de oluşturan Poli/Boli yani Melikler (Mülk sahipleri) Meclisinde bu mülklerin mirasçıları kayıt altına alınırdı. Bu işten sorumlu memura bürokrat denilirdi. Bhoro büro tetkik eden, kayıt altına alan ve krat kayıt, bürokrat bu işlemin doğruluğunu tetkik eden ve kayıt altına alan kişi demektir. Bu işi yapanın ismi çalıştığı yer ile özdeşleşmiştir.

Batılılara öğretilen family, fam-il (aile), mother (anne), pader veya father (baba), sister (kız kardeş), brother (erkek kardeş) İngilizcedeki Son veya Rusçadaki Sin (oğul), Grekçe, Rusça ve tüm Slav dillerinde kullanılan dada ve diadia (amca, aziz, dayı, sevgili) kelimelerin tümü Arapça-Süryanicedir.

Zira aile olmak ve önemini, kimin kimden olduğu belli olmayan aslı-faslı, şeceresi bilinmeyen yani köksüz Batı'nın mağara ilkel mahlûklarına aile olmanın, temiz yani taharetle yaşamanın kıymetini onlara öğretenlerin Şamlı veya onların tercih ettiği ibareyle Doğu’dan geldiklerini biliyorlar ve öğrenecekler.

Zira büyük hacetini yapan Batılının halen su ile temizlenmek yerine ekseriyetle kâğıtla silmeyi tercih etmesi İnsanlık yani Hümanity adına ayıptır. Bu sayede ekonomimize katkıda bulunalım ve girişimci ile sanayicilerimizin hijyen ve donanımlı tuvalet malzemelerini Batı'ya tanıtması ve pazarlamasını teşvik edelim.

ÖLÜMCÜL HATALARIN FARKINDALAR

Rusya, İran, Çin, Avrupa devletleri, İsrail ve ABD, Şam Coğrafyasının medeniyet, zenginlik ve kudret için anahtar kelime olduğunun idrakinde. Öyle olmasaydı Batı ile Doğunun düğümü olan coğrafyamıza tüm alem musallat olmak için canhıraş bir rekabet, çatışma ve savaş halinde olmazdı. Suriye için savaşta ölümcül hatalar yaptığını görmeye başlayan Avrupa devletleri ‘Brüksel İnisiyatifi’ adı altında ispanya, İtalya, Avusturya gibi ülkeler Suriye ile normalleşme çabalarına hız verdi.

Bu çabaları özellikle İspanya’nınkini iyi niyet içinde okuyabiliriz. Ama ve lakin genel Avrupa girişimleri maalesef halen NATO’nun stratejik amaçları içinde yapılmaktadır. Brüksel İnisiyatifi'nin de Türkiye-Suriye arasında olması beklenen normalleşme zaman diliminde ortaya çıkması şüpheleri arttırmaktadır.

Avrupa devletleri sahip olduğu her şeyini Şam’a, onların deyimiyle Doğu’ya borçlu olduğunu biliyor. Avrupa’nın isim atasının, Batı'nın efendisinin, seyidinin, ilk öğretmeninin, ilk çiftçisinin, ilk mimarının, ilk sanayicisi ve ilk sanatçısının (drama, trajedi, tiyatro, müzik ve sanat ile ilgili tüm isimlerin kaynağı coğrafyamızın lisanından öğrenilmiştir), ilk akıllı insanın coğrafyamızdan geldiğini de biliyor ve öğrenecekler. Avrupa’nın coğrafyamızdan bağımsız bir ferah geleceği olmaz.

Şüphesiz ki Avrupa hayatımıza değer katan birçok önemli keşiflere ev sahipliği yaptı. Ancak unutmaması gereken şudur ki, Batı coğrafyasını bereketlendiren nehirlerin kaynağı ve onu besleyen damarlarının esas olduğunu bildiği gibi medeniyetinin kaynağı ve damarlarının anavatanının Şam Coğrafyası veya Doğu olduğunu öğrenmeli ve nankör olmamalıdır.

TEKRAR ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Şam Coğrafyasının anahtar ülkeler konumunda olan Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesini neden bu kadar çok arzuladığımızı, iki ülkenin stratejik dostluğunun neden olması gerektiğini, bunun için harcanacak emeğin neden çok kıymetli olduğunu ve bunun gerçekleşmesi için ortaya koyduğumuz çaba sebebiyle neden bedeller ödediğimizi onlarca yazımızda anlatmaya çalıştık. Bu hedefler hâsıl oluncaya kadar da devam edeceğiz.

Ayrıca Batı'nın bizden öğrendiği, alıp kullandığı tüm terminolojileri izah etmeye devam edeceğiz. Nankörlüğü terk edinceye ve ilk öğretmenlerine saygı duymayı öğreninceye kadar, Türkiye-Suriye normalleşmesinde bozguncu değil yapıcı bir rol üstleninceye kadar Batı'nın kalbinde halen yanan habis ateşi söndüren su olacağız.