Nasıl aydınlanırız

“Adıyaman aydınlanması” yazıma itirazlar geldi. Özetle “Eğer bir aydınlanma olacaksa bu en son Adıyaman’da olur” deniyor. Aydınlanma, insanlığa Fransız Devrimi’nin kazandırdığı bir kavram. Genellikle de laiklikle yan yana kullanılıyor. Doğaldır, Fransız devrimcileri, aristokrasiyi temsil eden monarşi ve bağlaşığı kiliseyle savaştılar. Henüz dünya bir sömürgeler denizi değildi, emperyalizm vücut bulmamıştı.

20. Yüzyıl devrimleriyse bambaşka. Türk, Çin ve Rus devrimleriyle başlayan süreç Fransız Devrimi’nden önemli bir fark gösteriyor. Biz İngiliz ve Fransız emperyalizmiyle karşı karşıya geldik, Çinli devrimciler önce Japon sonra Amerikan emperyalizmiyle, Bolşevikler de İngiltereABD-Fransa koalisyonuyla savaştılar. Ardılları da benzer. Hindistan’ın önderi Gandhi İngilizlerle, Vietnam’da Ho Chi Minh önce Fransızlar sonra ABD, Küba’da Castro ABD’yle dövüştü. Geçen yüzyılda kuralın istisnası yok: Bütün devrimler vatan savaşında gerçekleşti.

Neredeyse bütün devrimler iki kelimelik basit sloganlarla ifade ediliyor. Bizimki şiirsel de: Ya İstiklal ya Ölüm! Mutlaka tamamlayan unsurlar var. Onlar da mecburi. Kurtuluş Savaşı ve devamında yalnızca emperyalistlerle uğraşmadık. Gerici isyanların haddi hesabı yok. Bağımsızlığımızı ve devrimi korumanın olmazsa olmazı, çağdaş bir toplum yaratmaktı. Elbette bu o sırada keşfedilen bir gerçek değil. Laikliğe mecburiyet, Namık Kemallerle başlayan sürecin içinde oluştu. Vatan Yahut Silistre’nin kahramanı Zekiye’yi analım. Daha önemlisi, modern bir ordunun inşasıdır. Balkan savaşlarında rezil olan değil, Çanakkale’yi yedi düvele geçilmez yapacak modern bir ordu...

Bağımsız olacaksak laik olacaktık. Ancak her çelişmenin sıra numarası var. Bir numara bağımsızlık. 20. Yüzyıl’ın, emperyalizm çağının yasası buydu.

21. Yüzyıl’ın ilk çeyreğindeyiz. Yeni bir dünyanın da eşiğinde. Ancak hâlâ emperyalizm çağındayız. Büyük insanlık, emperyalistlerle savaşarak geliyor. Devrim dinamiklerinin geçen yüzyılla aynı kıtada yer bulması bir yana, kendi ülkemize bakalım.

Atatürk Devrimi’nin devamını yaşıyoruz. Peki hangi koşullarda? Yine vatan savaşındayız. Türk-Amerikan savaşının içindeyiz. Devrimin yolu böyle... Amerikancı 15 Temmuz darbesini, Gladyo’yu ezerken tarikatların en büyüğünü de tasfiye ettik. Rastlantı mı, hayır!

Vatan savaşı derinleştikçe, Diyanet’in tarikatlar raporu hazırlaması, müritten yurttaşa giden yolun büyümesi rastlantı mı? O da değil. ABD’yle savaş ancak bütün milleti seferber ederek, aydınlatarak olur. Gelelim Adıyaman’a...Genel Başkanımızın “Suvarlı’da analar aslanlar doğuruyor” yazısı, beldede Vatan Partisi’nin aldığı oyun sırrını anlatıyor. Yine kendisinden dinlediğimiz İzmir’e benzer Suvarlı insan manzaraları ise, Türkiye’nin yaşadığı olağanüstü değişimi.

Öncünün önündeki büyük sorun önyargılar. Kendini laik sayan ama Halkçı ve Devrimci olmayan bir tür “Atatürkçülük”ten uzun yıllardır biriken tortular. Halkı küçümseyen aydına karşı Vatan Partisi liderlerinden Soner Polat’ın başlattığı mücadele bu bakımdan çok anlamlıydı. Bu tür “Atatürkçü”, kendi küçük çemberinden dışarı baktığında, her yerde gerici görüyor. Oysa asıl gericilik tam da bu. Milletten umudunu kesmenin yarattığı çaresizlik kişiyi en gerici konuma, ABD’nin yanına sürüklüyor.

Vatanın bütünlüğü uğruna neşe içinde ölümün üstüne yürüyen Suvarlı aslanlarıysa devrim yolunu aydınlatıyor. Aydınlanma böyle başlıyor.