Ne çok şey var ötelediğimiz...

Kavşakta bekleyen ne, bizi durduran eşikler niye; bunu/bunları sorgulayarak yol almak gerek şimdi.

Kendi zamanını arayan bir bakışın gölgesinden kurtulunca, durup sorguluyorsunuz her şeyi. Daha derin bir zaman kavrayışına veriyorsunuz kendinizi.

Bir kıyıdan ötekine geçmenin yeğinliğinden uzaksınız. Değişim olarak da adlandırmamalı bunu. Çağına tanıklığın sorumluluğu demeli... Ne makyavelist olabiliyorsunuz ne de bukalemun!

Görüp ettikçe çoğu şeyi, zaman ürküntülerinden kaçmanın mümkün olmadığını da görüyorsunuz.

Aidiyet sorgusu içinde olduğumuz kesin. Yerlisi olamadığımız bir yurt, yapılanların bedelini istiyor sanki!

Gidip gidip bir kökene bağlanma istemi de bundan biraz.

Yaşadığımız huzursuzluğun nedeni o “olamama” halidir biraz da.

“Kimiz biz” sorusunu sormadan önce, “neyiz/nereliyiz”i sormak gerekiyor sanki!

Bir arayış yerine bağlanışlarımız olsun istiyoruz. Çünkü arayış kuşkudur, sorgudur. Oysa bağlanınca bitiyor iş. Başkaları sizin yerinize düşünmeye başlıyor.

İnsan kendi yaşama yoluna gölge düşürenleri sorgulamadığı ân, karanlığını da adım adım yaratıyor kaçınılmaz olarak.

Kendisini bir anlam sorgusuna yöneltemeyen, geleneksel alışkanlıkların da tutsağı oluyor.

Yüzünü yazıya/edebiyata/sanata dönen bir bakış her zaman kabuk değiştirmeyi de göze alıyor. Başlangıçta sanrı olarak yaşanan, bir süre sonra yeni bir nefese dönüşüyor.

Bir yaşama sığmayan söz bir kitaba nasıl erişsin?!

Yazarın çabası, uğraşı da hep sözü kurmak yolculuğu değil midir? Bunun için göze aldığı her şey gelip onun yaşama/olma/oldurma gövdesinden geçmiyor mu?

“Kırılgan mutlak” dediğimiz, hayatın biraz da bu yanı. Ürküyoruz çoğunlukla bu tür yüzleşmelerden. İçimizde avazlanan bir ses, kurtların koyunları kapma telaşı!

Şunu da unutmamalıyız ki; yersizleştirdikçe kendimizi belki özgürleşiyoruz. Ama gelin görün ki korkularımız, yalnızlıklarımız bir o kadar da artıyor.

Bu nedenle derim ki; işte edebiyat bize çoğu şeye sahip çıkma, aidiyetimizi bilme/kavrama bilincini verir. Özlediklerimizi hatırlatır. İnsanı, yeryüzündeki var oluşunun anlamına doğru benzersiz bir yolculuğa çıkarır.

Yeter ki, bir başlama noktası oluşturun kendinize. Bir yazara bağlanın, bir düşünceye yelken açın, bırakın bir kitap sizi etkilesin, sarsalasın...

Düşmesini bilmeden kalkmanın, ayakta olmanın anlamını bilemeyiz hiçbir zaman...