Ne ekersen onu biçersin! ZORLUKLARIN KAYNAĞI

Ekonomide yaşadığımız zorlukların dünya çevriminden kaynaklanmayan veçhesi var.

Kaldı ki zorlukları aşmak ve ağırlığı altında ezilmemek için de denklemi doğru kurmalıyız.

Yatırım yapmak kaynak meselesi. Kaynağı toplamanın iki yolu var: Vergi ve tasarruflar.

Vergiyi “dolaylı” yoldan alıyor, kayıp-kaçağı engelleyemiyor, yeterli tasarruf yapmıyoruz.

İşte bu noktada devreye “borçlanma” giriyor, ne ki, kısa vadeli ve yüksek faizle borçlanmışız.

Devletin bütçesi açık, halkın cebi delik; devlet yabancıya, halk, bankalara borçlu yaşıyor…

Bu aşamada savunma mekanizmamıza bakacağız! Tarımsal üretim, ulusal enerji ve endüstri?

Ne yazık ki, yabancılaştırmaya varan özelleştirmeler yapmış; tarımda istihsali nadasa bırakmışız…

DENK BÜTÇE, KAMU YATIRIMLARI

İnsanımızın çalışkanlığıyla piyasanın akışkanlığı örtüşmüyor, planlama yok, rekabet, aksak!

Açık bütçeleri adeta ‘kanıksayınca’, Yap-İşlet-Devret (YİD) gibi modelleri de sulandırmışız.

YİD modeliyle köprüler, yer altı tünelleri yapılıyor, yatırım sürecinde garantiler veriliyor.

Hazine garantisi devlet demek, kreditörün iştahı kabarıyor, parasıyla adeta işe ortak oluyor.

Roller karışıyor! Elektrikte bir türlü normalleşmeyen dağıtım fiyatları bu tabloyu çağrıştırıyor.

Sonuçta devlet KDV’den vazgeçiyor, hesaplı tarifeyi yükseltiyor, ancak, fatura düşmüyor.

Köprü geçişleri, elektrik fiyatları hatta marketteki kağıt hep aynı yanılgıların yangınlarıdır.

Bütçeyi denk tutmadan, borçlanmayı azaltmadan, kamu yatırımları ve enerjiden ulaşıma, sağlıktan imara devletçi politikalara yönelmeden, bu karabasandan çıkış yok.

TARLADA İZİ OLANIN HASATTA SÖZÜ OLMALI

Bu gerçeği vatandaş çoktan kavradı. Çıkın sokağa anlarsınız. “Kamucu olmayana oy yok!”.

Böyle diyor yurttaşlarımız, iş arayan gençlerimiz, müreffeh bir hayat finalini düşleyen emeklimiz, tarlasını sürmek, ekini dermek, ocağını tüttürmek isteyen çiftçimiz, işçiyle el ele değişim değeri olan mallar üretmek isteyen sanayicimiz… Dünya “yanıyor”, dünya yeniden kuruluyor; bir Millet uyanıyor ve haykırıyor: Üretim ekonomisine geçelim; Güçlü Türkiye, Güçlü Millet olalım! Tarlada izi olanın hasatta sözü olsun, ekonomimiz kadar demokrasimize de sahip çıkalım…

HAKÇA BİRİKİM İNSANCA BÖLÜŞÜM

Öncelikle geniş tabanlı, yaygın, kayıp kaçağı en aza indirecek bir sistemi, o arada üretimi öldürmeyen, aileleri ezmeyen bir vergi düzeni yapılanmalı. KDV indirimlerini pekala yapabiliyoruz, yanı sıra ÖTV’ler de ‘tırpanlanmalı’, bu da yetmez; kayıtlı-kurallı bir piyasa için eğitim ve sağlık harcamaları başta, “vergi iadesi sistemi” ihya edilmelidir.

Öte yandan gelir dağılımını düzeltici araçlara ihtiyacımız vardır, bugün, servet dağılımı infial uyandırıcı, gelir bölüşümü ise neredeyse tiksindirici bir durumdadır. Türkiye bu paylaşıma layık değildir. Birikim ve bölüşüm meselelerini revize etmek; hakça ve insancıl bir düzeni kurmak için en temel konudur.

KALKINMADA İSTİKRAR

İşte o zaman çarşı-pazar canlanır, TL değerini bulur, güven endeksleri artar, kalkınma istikrara kavuşur… O zaman ne borçlanmaya ne de köprü, otoyol, feribot taşımacılığında geçiş ücretlerine gerek bile duyulmaz. Devlet kazançtan vergisini alır, bütçe toparlanır, yatırım öz-kaynaklara, üretim yerli hammaddeye dayanır. O arada, enerji tüketim birim fiyatlarında, dahası ithal ara malı spot alımlarında görülen kur baskısı, yurttaşı da yatırımcıyı da pek etkilemez.

PLANLAMA VE KAYNAKLAR

Türkiye, planlamaya, kamuculuğa, öz-kaynaklarıyla gelişmeye, teknoloji üretmeye, tarıma, tasarruflara ve yatırıma önem vermeli; üreten, hakça bölüşen, kalkınan ve gelişen bir ülkenin tohumları bu verimli topraklarda yeniden yeşermelidir.

Direnmenin, dayanışmanın, dinamizmin tohumlarını ekersek, her zorluğu birlikte aşabiliriz. Unutmayalım ki, ulus devletimizin ve halkımızın esenliği birdir.