‘Ne o ne bu, yeter artık’ diyenler ‘İşte bu!’ seçeneğinde birleşeceğiz

AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” toplantısı 28 Ekim günü yapıldı. Programdan önce canlı yayınlara konuşan AK Parti yöneticileri ve bakanların hemen hepsi bir değişiklik vurgusu yaptı. Alışılmış AK Parti toplantılarının “tersinin” görüleceği söylendi. “Sadece AK Parti’yi değil Türkiye’yi, herkesi kucaklayan bir program olması” istenmiş.

Salonun tam ortasında “Türkiye Yüzyılını zamanla buluşturmayı” simgeleyen dev bir “güneş saati” vardı. Konuşan AK Partililer, oturma düzenine özellikle dikkat çektiler. Alışılmışın dışında davetlilere spor salonun platformunda yer ayrıldı. Partili milletvekili ve yöneticiler de tribünlerde oturdular. Müzikte Cem Karaca’dan “Deniz üstü köpürür”, Aşık Veysel’den “Uzun ince bir yoldayım” türküsü de vardı. Türkiye’nin savunma sanayisi vurgusu Atatürk, Cumhuriyet ve emperyalizme karşı duruş göndermeleriyle anlatıldı…

GEÇMİŞ DEĞİL GELECEK

Gerçi Cumhurbaşkanı konuşmasında özellikle “Seçim tarihine kadar elbette milletimizle paylaşacağımız yeni projelerimiz olacaktır. Bugün sizlere sadece, Türkiye yüzyılı vizyonumuzun ruhunu, felsefesini, özünü anlatmak istiyorum” dedi ama hemen bütün konuşmanın içeriği ağırlıklı olarak 16 başlık neredeyse bütünü geçmiş icraat, şunları yaptık, bunları yaptık üzerineydi.

20 yıl.

“Yaptıklarımız yapacaklarımızın kanıtıdır”, önümüzdeki dönem artık geçerli değil. Tersine milletimizin yüzde elliye yakını, sanayicisi, çiftçisi, esnafı, tüccarı, kadını, erkeği, genci, emeklisi… artık “böyle gitmez” diyor.

Bu ne demek?

Bugüne kadar süre gelen sistemin dışında şiddetli bir çözüm talebi giderek yükseliyor.

DEVRİM YAPACAKLARIN KANITLARI

“Yaptıklarımız yapacaklarımızın kanıtıdır” sözünü bir tek Vatan Partisi söyleyebilir. Nesnel gerçek.

Geçmişte devletin bile olmaz dediğinin olabileceğini kanıtladı. Örneğin kendi devletimizin çıkardığı engelleri bile aşarak “Sözde Ermeni Soykırımı” silahını emperyalist devletlerin elinden aldı. Kendi mahkemelerinde kabul ettirdi. Artist savunmacıları bile işe yaramadı.

PKK ve FETÖ’ye karşı doğru mücadeleyi daha ana rahmine düştükleri andan başlayarak verdi, önerdi. 15-16 Temmuz’da tam zamanında uyarısını yaptı, gladyo kalkışmasının başarı şansını yok etti.

Ekonomide cesaretle “Üretim Devrimi” diye adını koyarak çözüm sundu.

Dış politikada yönü ta en baştan, güneşin doğuşunu zamanında bildi, Asya yönünü gösterdi.

“Gözü parada pulda, ülkeden kaçmakta, dumanda, LGBT’de bir Z-kuşağı” gençlik tanımını yerle bir etti. Geleceğimizin sigortası vatansever o bilgili, birikimli, cesaretli müthiş gençlik kitlesine önderlik etti.

Kadınlarımız her zaman devrimler tarihimizin en önünde yer alır. Üretici kadınlarımız, Diyarbakırlı annelerimiz, Büyük Türkiye ailesine sahip çıkan Saraçhane’deki, İzmir’deki, Konya’daki, Ankara’daki kadınlarımız büyük çatının altında el ele veriyorlar.

İŞTE O GÜNLER DAYATTI

Biz şimdiye kadar kendimizi “devrimci” diye tanımlardık.

Ayırt edici özelliğimiz buydu.

Böyle giderse sistem tıkanacak, mutlaka köklü değişiklikler yapmak gerekir, diyorduk. Ekonomi hastaydı. Herkes ilaç vermeye çalışıyordu. Biz diyorduk ki, ameliyat gerekli.

İşte artık o günler geldi çattı.

Ameliyat dayattı.

Başka seçenek yok mu?

Pentagon’dan PKK-FETÖ tarzı ve içerikte öneriler geliyor. Kimi 13 madde kimi hamburger ilacından medet umuyor.

Artık bitti.

Devrimci olacağız.

Millet geçmişe değil, geleceğe bakıyor.

Yangın var.

Çözüm arıyor.

Hadi bu sefer de böyle idare edelim, bir dahakine bakarız diyecek takati kalmadı.

Yeter artık diyor.

Kökünden kim çözecekse çözecek!

Devrimin ayak sesleri

Atatürk dediğimiz de bir fani değil, bu işte!

Ayak seslerini duyan.

Geleceği gören bir devrimci.

Gelecekte Atatürk olma yolunu gösteren bir devrimci.

YENİ BİR DÖNEMİN DOĞUŞU

Cumhurbaşkanı Erdoğan salona girmeden önce otobüsün üstünde dışarıda bekleyen partililere seslenirken, “Cumhuriyet Bayramı'nın arifesinde, böyle anlamlı bir günde Türkiye Yüzyılı'nı kutluyoruz. Karşımda şu anda Kızıl Elma'yı görüyorum. Öbür tarafta Gökbey'i görüyorum. Laf değil, icraat. Ve bunun yanında zırhlı taşıyıcıları görüyorum” dedi.

Bu 29 Ekim’de gerçekten yeni bir devrimin ayak sesleri duyuluyor.

Onun için de konuşmadaki tüm kesimleri “Türkiye vizyonuna katkı vermeye” çağırdığı şu bölüme özellikle önem veriyoruz:

“Biz Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını, aynı zamanda Türkiye'de siyaseti üslubuyla, tarzıyla, işleyişiyle, sonuçlarıyla değiştirecek yeni bir dönemin de miladı haline getirmek istiyoruz.

“Türkiye yüzyılı için yapılacak her katkı bizim için çok kıymetlidir.

“Gelin, 29 Ekim 2023'e kadar Türkiye yüzyılını konuşalım, tartışalım, tekliflerimizi ortaya koyalım.

“Gelin, Türkiye yüzyılı vizyonunu birlikte oluşturalım, birlikte inşa edelim.

“Gelin, Türkiye yüzyılını yeni bir milli mutabakat zemini haline dönüştürelim.

“Gelin, Türkiye yüzyılında demokrasimizi, katılımcı demokratik bir Cumhuriyet kimliğiyle taçlandıralım.

“Gelin, Türkiye yüzyılında ülkemizi, bir asırdır enerjimizi yiyip tüketen her türlü taassuptan arındırıp, siyasetin eksenini emek ve eser üzerine yeniden kuralım.

“Gelin, Türkiye yüzyılında ülkemizdeki özgürlüklerin çerçevesini, pozitif özgürlük anlayışıyla tekrar çizelim.”

DEVRİMLERİMİZ GÜCÜMÜZE GÜÇ KATACAK

İşte bu nedenlerle geçmişe değil, geleceğe bakacağız.

Geleceği görüyoruz.

Zorlukları yeneceğiz.

Başarmak zorundayız.

Başaracağız.

Güçlü bir devletimiz olacak.

Güçlü bir Cumhuriyetimiz olacak.

Ürettikçe güçlenen, başı dik, ezelden beri hür yaşamış hür yaşayacak bir milletimiz olacak.

Devrimlerimiz gücümüze güç katacak.

Umudunu kaybedenlerin umudu olacağız. Ne o ne bu, yeter artık diyenleri “işte bu!” seçeneğinde birleştireceğiz.

Bu Cumhuriyet Bayramı başka bir bayram.

Gelecek yıl çok daha başka olacak.

Bu Cumhuriyet Bayramı’nı Atatürk’ten alıntı yapmadan, Atatürk gibi kutlayalım.

Ayak seslerine kulak verelim.

Yüzyılın coşkusu ve aşkı bambaşka!