Neden korkuyorlar?

Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın yardımcısı Jœ Biden, görevini teslim ettikten sonra bilin bakalım evine nasıl dönmüş? Kendisini uğurlayan onlarca lüks arabalı hayranlarının ve de

arkadaşlarının konvoyu ile mi? Yoksa yalnızca korumaları, özel şoförü ve eskortuyla mı?

Hayır, bilemediniz... İkisi de değil... Her sıradan yurttaş gibi bilet alıp trene binerek... Ama Biden’in trene binip evine gitmesi ilk değil. Görevi sırasında tamı tamına 8 bin (yazı ile sekiz bin) kez trene binip evine gitmiş...

Ben bunca yaşıma rağmen bugüne dek, trende, vapurda, belediye ya da halk otobüsünde hiçbir bakanla karşılaşmadım. Bizim bakanlarımız yalnızca hızlı tren ya da metro açılışlarında trene biniyor, o da bedava. Üstelik bindikleri tren ya da metroyu da yalnız onlar kullanıyor. İşte o kadar...

HER YERE GÜVENLİK ORDUSUYLA

Bizim siyasilerimiz, bakanlarımız, yalnızca trene ya da metroya niye binmiyor, demiyorum. Dahası da var. Niye eşleriyle çoluk çocuklarıyla korumasız, makam arabasız ailecek sinemaya AVM’ye ya da bir tiyatroya gitmezler de diyorum. 50 yıldır sinemayla uğraşıyorum ama bugüne dek -kimi festivallerin açılışları dışında- hiçbir bakan ve ailesiyle -ya da başbakanla- normal seanslarda bir sinema salonunda, bir tiyatroda karşılaşmadım. Bundan sonra da hiç karşılaşacağımı ummuyorum.

Acaba neden?

Korkuyorlar çünkü... Hem halka güvendiklerini haykıra haykıra seslendirecekler, hem de o halktan korkup onların arasına eşleri ya da çocuklarıyla girmeye cesaret edemeyecekler. İşte bunun içindir ki bir güvenlik ordusuyla dolaşmak zorunda kalıp halkın gittiği yerlere ailecek gidemezler. Yalnızca sinemaya tiyatroya mı gidemezler? Sokakta da elleri cebinde tek başına dolaşıp, çok sevdikleri halkla içli dışlı olamazlar. Yani hem güvenirler hem de onlardan uzak olurlar. Garip bir paradoks... Sevdiklerinden mi korkarlar, yoksa güvenemediklerinden ötürü mü uzak kalırlar?

HALKTAN KORKMAK

Politikadan pek anlamam. Benimkisi sadece kafama takılan bir soruya yanıt aramak. Üstelik sözünü ettiğim bakan ya da başbakanlar günümüzün siyasal iktidarıyla sınırlı değil. Öteden beri böyle... Ara sıra Ecevit, Özal gibi ezberi bozanlar olsa da yeterli değil.

Bence bu tek başına sokağa çıkmamanın -ya da çıkamamanın- tek bir nedeni var. O da kendisini seçen halktan hem kopmak hem de korkmak...

Almanya’da bir eyaletin önemli ve de en üst düzeydeki bir politikacısıyla sokakta yanyana yürüyüp Fransa’da aynı sinema ya da tiyatronun çatısı altında oluyor ya da Amerika’da bir başkan yardımcısına tarifeli trende sık sık rastlayıp da bunların hiçbirine Türkiye’de tanık olamıyorsanız, o zaman işin içinde bir iş, bizim akıl erdiremeyeceğimiz bir şeyler var.

ÖZGÜRLÜĞÜN SESİ YOK MU?

Bence bir ülkedeki özgürlüğün sesi; başbakan ya da bakanların, merasimsiz, habersiz, makam arabasız ve de korumasız, yalnızca ailesiyle birlikte sinema, tiyatro ya da AVM’ye gidebildiği zaman duyulup hissedilebilecektir...

Yok mu benimle, bizimle, halkıyla aynı sinemada eşi ve çoluk çocuğuyla film izleyecek bir bakan, hele hele bir başbakan? Üstelik -nezaketsizlik olmayacaksa- bilet parası benden...

NOT: İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay da işine trenle giderdi. Nereden mi biliyorum? Fotoğraflı tren pasolarının tümü benim koleksiyonumda. Mini mini valimizin ruhu şad olsun... Kendi küçük ama eylemi büyüktü...