Nereden nereye Tayyip Bey

Bir zamanlar "Yeni Türkiye" diye belli dönemlerde bir kitap yayımlanırdı.

Her görüşten insan burada kısa yazılar yayımlardı. Bana göre de iyi bir kitaptı.

İşte onun 1997/13 sayılı nüshasının 981-982. sayfalarında Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kapalı Toplum-Açık Toplum Ekseninde Siyasal Yozlaşma" başlıklı bir makalesi yayımlanmış.

Bu makalede bakın Tayyip Bey neler söylemiş: "...Siyasi gücü elde edenlerin, bu konumlarına paralel bir kişisel çıkarı edinmekten geri durmayacaklarını, hatta mevki-makam sahiplerinin kendi keselerini doldurmak, yakınlarına kaynak aktarmak gibi davranışlarının adeta bir doğa yasası gibi tekrar ettiğini ortaya koymaktadır" diye yazmıştır.

Doğrudur, sanki bugünü görmüş de yazmışsın gibi.

Kaynak aktarımını mı engellemeye çalışıyor?

Bugün yaşanan yolsuzluk depremine bir bakanın doğrudan kendisinin, üç bakanın da kendilerinin ve çocuklarının adı karışmış. İki bakanın çocuğu tutuklanmıştır.

Elbette tutuklanma masumiyet karinesini ortadan kaldırmaz. Suçluluğu kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Ama iktidar sahibi olarak, böyle bir operasyondan sonra, bir şeylerin üstünü örtmek istercesine bir cadı avı başlatırsan, bütün yazdıklarının, söylediklerinin sen iktidar sahibi oluncaya kadar olduğunu, iktidar sahibi olduktan sonra değişmiş olduğunu insanın aklına getiriyor.

Aynı yazında: "Tek parti döneminde bir kişinin elinde toplanan kayıtsız ve denetimsiz güç, sanki demokrasiye geçilince parti başkanlarının eline geçmiştir" diye yazmışsın.

Bu cadı avının dayanağı, senin TBMM AKP Grubu üstünde sahip olduğun kayıtsız ve denetimsiz güç mü?

Hangi demokratik ve kuvvetler ayrılığının egemen olduğu bir ülkede, bir savcının bir soruşturma için kolluğa verdiği emrin ta valiye kadar intikal ettirilmesine rastlanmıştır.

Tek parti döneminde bile böyle bir fütursuzluğa rastlanmamıştır.

Yine o yazında yazdığın "Devlet ricali, hesap vermez hesap alır" cümlesi aynen bugün senin yaptıkların için söylenebilir.

Bugün senin yasama üstündeki egemenliğine Tek Parti döneminin yöneticileri bile sahip değildi.

Bu başlattığın cadı avının sebebi, çocuklarının yöneticisi oldukları vakfa kaynak aktarılmasının ortaya çıkmasını engellemek istemen mi?

Bu vakfa kaynak aktarımı, yazında sözünü ettiğin "yakınlarına kaynak aktarmak" olarak nitelenmez mi?

Yukarıda belirttiğim yazında söylediklerini içselleştirmiş olsaydın, döner o soruşturmayı yürütenlerin işlerini sağlıklı olarak yapabilmeleri için gerekeni yapar ve adı yolsuzluğa karışan bakanları azlederdin.

Onlar da siyaset kurumuna zarar vermemek için istifa etmediler.

Kent rantını vergilendirmedi

Evinde ayakkabı kutusunda para saklayan banka genel müdürüne sadece zavallı denir...

Şimdi kalkıp "Faiz haram, onun için paraları evinde saklıyordu" demeyeceksin herhalde.

Ama banka müdürün bu yolu denemiş, gazetelerin yazdığına göre, ayakkabı kutusundaki 4.5 milyon doların, Makedonya'da kurulacak Balkan Üniversitesi ve Osmancık'ta İmam Hatip Lisesi'nin yapımında kullanılacağını söylemiş.

Dediğim gibi herhalde "faiz haramdır" diye düşünmüş olacak ki, paraları evinde tutmuş. Eğer paranın kaynağı belli ve meşru ise bankaya yatmasında hiçbir mahzur yoktu ve bunu da en iyi bilecek kişi de kendisidir.

Tayyip Bey gene o yazında, "Her türlü yozlaşmanın temelinde gizlilik vardır" demişsin.

Yolsuzlukların üstü örtülsün, daha ileri gidilmesin diye idari tedbirler alma.

Belediyecilikten geldiğin için, en büyük yolsuzluğun, hırsızlığın kent rantında yapıldığını bilebilecek durumdasın.

Bu iktidar gücünle, bir yasa çıkartmak iki dudağının arasındayken, niye kent rantını vergilendirme yoluna gitmedin.

Bir dönem açık toplumu savunurken, kendin iktidar olunca, bırak bunu yasal olarak düzenlemeyi, seni eleştiren gazetecilere bile tahammülün kalmadı. Onlarca gazeteciyi işinden ettin, zindanlara tıktırdın.

1997'de açık toplumdan söz ederken, bugün yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışan muktedir oldun.

Nereden nereye Tayyip Bey.