Netanyahu’nun insanlığa hizmeti

Netanyahu gibi birinin insanlığa bir hizmeti mi olurmuş? İbret ve ders alırsan olur. Amaçlarını bilirsen olur. Dünyayı ve kendi yöneticilerini tanıman için olur. Medyanı ayıklaman için olur. Tüccarların ahlakını ölçmen için olur. Din siyasetini net görmen için olur. Etnik siyaseti kaşıyanları tanıman için olur. Özgürlük, halkların demokrasisi ve insan hakları söylemlerini ağızlarından düşürmeyenleri deşifre etmen için olur.

Kıssadan hisse Netanyahu birçok şeyin aynası olur. Yüzlerdeki maskeyi indirmek için mükemmel bir laboratuvar örneğidir. İblisi habaset, aldatma, yalan, dolan, talan, savaş, işgal ve katliam olmasaydı; insanlık, dürüstlük, barış, adalet, eşitlik, kardeşlik, cömertlik, sevgi ve rahmetin bir kıymeti harbiyesi olur muydu?

Kötülüğü tanımasaydık iyiliği bilir miydik? Şerri bilmeseydik hayır işler miydik? Karanlığı yaşamasaydık gökyüzünün şaheserini, yıldızların, ayın nurunu, şafak vaktinin emsalsiz şaheserini yaşayabilir miydik? Yaşam olmasaydı ölümün, ölüm olmasaydı yaşamın bir medlulü olur muydu?

YILMAZ ÖZDİL’İN DAHİYANE KEŞFİ

Bir kripto-para tarafından sponsorluğu yapılan Yılmaz Özdil, bir arkeolog titizliğiyle İran’ı tehdit eden Netanyahu’nun en son açıklamasında dâhiyane bir mesaj bulmuş: Çağımızın büyük filozofu Netanyahu sayesinde İran (Farisi) halkı kölelikten kurtulacakmış. Vekalet savaşlarına milyarlar harcayan ama kendi halkını açlığa ve ambargolara maruz bırakan “Molla Rejimi” altında bunalmış olan Farisi halk özgürleştirilecekmiş. Farisi halk ile İsrail kardeşçe bir arada yaşama imkanı bulacakmış.

Tek sorun demokrasi ve özgürlük savaşçısı Netanyahu’nun insanlık için tasarladığı eşi benzeri yaşanmamış bölgesel nizama çomak sokan İran yönetimi. Bir de İran’ın kendi halkından daha çok önemsediği ve uğruna kendi halkına zulmettiği Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve başka yerlerde besledikleri vekilleri sıfatında olan örgütlermiş.

Netanyahu, İran halkını önce bu vekil örgütlerden kurtaracak, ardından Fars (Pars-Pers) halkı Netanyahu’dan gelecek mesajla üzerindeki ölü toprağı atacak ve bu köhnemiş zalim rejimi ortadan kaldıracakmış. Netanyahu mesajının kaşifi Sayın Yılmaz Özdil’in dahiyane keşfi olmasaydı biz Netanyahu’nun bu katliamları asil bir amaç için yaptığını, nihai hedefinin İran halkının özgürlüğü olduğunu nasıl öğrenecektik?

Bush da Netanyahu misali Irak halkını Saddam Hüseyin’in zulmünden kölelikten kurtarmıştı. Bush, Obama, Trump, Biden da Netanyahu misali Suriye halkını Beşar Esad’dan kurtarmak için savaştılar. Kimlik bile alamayan, tüm haklardan mahrum, memur bile olamaz, anadilini bile konuşamaz Suriye’nin Kürt halkına özgürlük getirmek için çalıştılar ve bıkmadan usanmadan bu ulvi insanlık hedefi için çalışıyorlarmış. Zira bu iblislerin tek amacı insanın hür, bağımsız ve onurlu yaşaması içinmiş.

SURİYE DE BÖYLE HEDEF ALINMIŞTI

Netanyahu, NATO, CIA, MOSSAD, Batılı devletlerin istihbaratları, petrol ve askeri holdingleri, ilaç ve gıda tekelci holdinglerin tek gayesi insana hizmetmiş. Bu yalanlar Suriye’nin Türkmen asıllı vatandaşları ve Sünni mezhebi mensupları için 7/24 kullanıldı. Ve Şam’ı, Halep’i, Lazkiye’yi, Humus’u bombalayan Trump, Biden ve Netanyahu’yu ‘Allah-u Ekber’ sloganlarıyla alkışladılar. Suriye muhalefetinin en önemli temsilcileri Netanyahu’nun seçim propagandası döneminde İsrail'e gittiler ve seçim kampanyasına katıldılar.

Netanyahu’ya “diktatör, zalim” Esad’a karşı savaşn Suriyelilere destek verdiği, Suriyeli savaşçıları silahlandırdığı ve hastanelerinde tedavi ettiği için minnettarlık gösterdiler. Netanyahu’ya muhalif olan İsrailli politikacıları eleştirdiler. Gül-Erdoğan-Davutoğlu hükümetleri döneminde bu inanılmaz mezhepçi söylemler tahripkar neticelere vesile oldular.

FETÖ propagandalarıyla, Suriye’de Türkmen kardeşlerimiz memur bile olamazmış. Bu hikayeler, Hasan Türkmeni (Ateşoğulları) Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı iken, hem de Saliha Sonkar Yüksek Eğitim Bakanı iken, hem de Naci Otri Başbakan iken, hem de Esad’ın eşi Esma için Türk asıllı güzel, İstanbul güzeli yayınları yapılmış iken tedavüle soktular.

Suriye’nin resmi dini İslam, resmi mezhebi Sünni-Hanefilik anayasada yazılı ve toplumsal yaşamda referans iken, Alevi Esad’ın vekili ve yardımcı biri kadın dört Sünni iken, Alevi propagandası yapmak, Alevilerin televizyon, radyo veya derneklere sahip olması yasak iken Suriye’de bir Alevi iktidarın Sünniler üzerindeki zulmünden bahsettiler.

Sahi, Bush’un Irak’ı özgürleştirdiği gibi, Netanyahu olmasaydı Yılmaz Özdil’in hayalini kim gerçekleştirecek ve İran halkı nasıl özgürleşecekti, kölelikten nasıl kurtulacaktı? Milyarlarca dolar harcadığı “vekaleten savaş yürüten” örgütlerden İran halkını Netanyahu’dan başka kim kurtarabilirdi?

Oraya harcanan milyarlar artık Netanyahu’nun çok umursadığı İran halkı için akacak. İran’daki yönetimi değiştirmeli. İran halkı uykudan uyanmalı, yüksek dozda aldığı din müptelalığından kurtulmalı ve İran iktidarını yıkarak özgürlüğün şerefine Netanyahu ile kadeh tokuşturmalıdır.

Netanyahu, modern, çağdaş, Amerikancı, Avrupacı, İsrailci İran Şahı’nı yıkan İran yönetiminden hesap sormayacak da kimden soracak? 12 Eylül 1980’de Türkiye’de darbe yaptılar ve cuntayı iktidara taşıdılar. 1979’da Şah yıkılınca Süslüman petro-dolar hanedanlıkları Türkiye’deki darbeden sadece 8 gün sonra, 20 Eylül 1980’de İran’ın üzerine Irak’ı saldılar. Hem İran’a hem de Irak’a büyük zarar veren yıkıcı savaş 8 sene sürdü.

Şimdi ekranların aynı yüzleri, hem de isimlerinin başında ya her konuda uzman, ya profesör ya da general rütbesi varken, İran-İsrail gizli kardeşliğini ispatlamak için 1985’te İran’a satılan silahları bahane ediyorlar.

İSRAİL’İN SİNSİ PLANI

Özetle anlatalım; İran Devrimi’nden sonra ülke silah ambargosu altında. Ne ABD ne müttefikleri Avrupalılar ne de başkalarının İran’a silah satması Büyük Efendi Washington tarafından yasaklanmıştı.

ABD ordusunda istihbarat albayı olan Oliver North adında biri Diktatör Reagan ve Pentagon izniyle Nikaragua ve diğer Latin Amerika devrimini kanla bastırmak için kontra yani devrim karşıtı kuvvetlere silah sevkiyatı yapmaktaydı. Daha fazla silahın temini için kokain ticaretine yol verdiler. Uyuşturucudan elde ettikleri paralarla silah pazarları ve aracı silah şirketlerinden silah temin ettiler.

İşin içinde maruf Ermeni, Yahudi-İsrailli, Arap, Amerikalı, Avrupalı silah kaçakçıları ve istihbarat mensupları vardı. Ambargo altında olan, Irak ve onu silah, gıda ve parayla besleyen Vahhabi-Sünni bölge hanedanlıkları ile savaş halinde olan İran’ın silaha ihtiyacı vardı. Bu silahlar Latin Amerika’dan İsrail’e taşınıyor. Buradan ya direkt İran’a ya da bölge ABD üsleri üzerinden sivil kargo uçaklarıyla İran’a petrol, altın veya dolar ile satılıyordu.

Aynı şey Irak için de yürürlükteydi. Zira bir ABD söylemi ama İsrail uygulaması olan “iti ite kırdırma” stratejisi uygulanıyordu. Asıl amaç İsrail’in uykusunu kaçıran bölgenin en önemli ve en kudretli iki ülkesini tüketmekti. Bunda da Saddam’ın ahmaklığı ve bölge Vahhabi-Sünni rejimlerinin ihaneti ve işbirliği sayesinde başarılı oldular. Bu ticaret ve güzergah bir gün İran’a karşı kullanılmak üzere kayıt altına alındı.

Ve günü geldiğinde sızdırıldı. İran-Gate skandalı olarak pazarlandı. Albay Oliver North tüm sorumluluğu kabul etti. Reagan ve Pentagon’u ve silah holdingleri ve kaçakçılarını akladı. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi de olan Albay Oliver North ödüllendirildi.

Bizim bazı generaller misali, siyasi yorumcu ve ana akım medya televizyon konuğu oldu. Yetmedi, Orhan Pamuk misali hiç okunmayan kitapları sayesinde The New York Times'ın en çok satan ve kazanan yazarı oldu. Netanyahu zekasında olan bizim sinsi medya yüzleri her akşam ellerinde sopalar bu savaş esnasında İsrail, İran’a silah sattı, İsrail’in Arz-ı Mevud (Vaat Edilmiş Toprak) projesi varsa İran’ın da Şii Hilali projesi var. O halde bizim de bir Sünni, Osmanlı veya Turan projemiz bu ikiliye karşı alternatif olsun bari.

Not: Önümüzdeki yazıda ABD’nin petrol rafinelerine saldırıyı arzulamadığını, Avrupa’daki sağın yükselişinden rahatsızlık duyduğu yönündeki iddiaları masaya yatıracak ve Netanyahu ile karara bağladığı bölge askeri-ekonomik planı değerlendireceğiz.