New York- Berlin ve Hereroların Dramı
Namibya’nın, New York Mahkemesi’nde Berlin’e karşı kitle imha suçları nedeniyle açtığı tazminat davasının kabulü, Tanzanya’nın da benzer taleplerinin önünü açmış bulunuyor.
Geçen hafta Namibya’nın başvurusunu değerlendiren New York Mahkemesi, ataları Alman İmparatorluğu askerlerince soykırıma uğratılan Herero ve Nama kabilesi sözcülerini dinledikten sonra davanın sürdürülmesine karar verdi. 2004 yılında soykırımın sorumluluğunu alarak özür dileyen Berlin tazminat ödemeyi şu ana kadar reddediyor.
İLK SOYKIRIM
Yirminci yüzyılın ilk soykırımı olarak tarihe geçen, Almanların 1904 ve 1907 yılları arasında Afrika’da yaptığı Namibya soykırımı, Herero ve Nama soykırımı olarak da anılıyor.
Sömürge katliamlarının yaşandığı Maji Maji Savaşı’nda 300 bin Afrikalının hayatını kaybettiği, en az 100 bin Herero’nun soykırım kurbanı olduğu söyleniyor.
İSYAN
1890’lı yılların başında hammadde ve işgücü ihtiyacını karşılamak üzere Afrika’ya giden Almanlar, şimdiki adıyla Namibya’yı sömürge yapıyor, verimli topraklar yerlilerin elinden alınarak; altın, zümrüt, elmas dolu maden ocakları kendi hesaplarına işletilmeye başlanıyor. Köleliğe tabi tutulan Afrikalılara getirilen klübe başı vergilerle başlayan direnişler kırbaç cezası veya klübelerin ateşe verilmesi gibi vahşice metodlarla bastırılıyor. Mart 1905’te kişi başına getirilen dört kat artırılmış vergi nedeniyle, Hererolar Alman sömürge idaresine karşı Haziran’da isyan başlatıyor. Ayaklanmaya Güney Tanzanya’dan 20 farklı etnisite katılıyor, daha sonra Ekim ayında Namaların isyanı başlıyor.
YAKILMIŞ ALANLAR
Alman Generaller gittikçe yayılan isyanı bastırmanın sadece silahlı savaşla olmayacağını görünce, 1890 yılından itibaren test ettikleri, “gelecekteki Alman savaş suçlarına” işaret eden “yakılmış alanlar” taktiğini uygulama kararı alıyor. Klübelerin hepsi ateşe veriliyor, tarlalar yakılıyor, gıda maddeleri yok ediliyor, halk susuz bırakılıp çöle sürülüyor, su kaynakları zehirleniyor, imha başlıyor.
Açlık ve salgın hastalıklarla kırılmayanları, ölümüne işkenceler bekliyor...
ADALET UMUDU
Hereroların torunları 21 Haziran’da New York’ta görülecek ikinci duruşmadan umutlular. Soykırım’dan 110 sene sonra Hererolar için adalet yerini bulacak mı?
Daha fazlası için bkz: German-Foregn-Policy.com, son 3 sayısı, Auf dem Weg zum Vernichtungskrieg I-III
FAŞİZM
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kurmaylarının Berlin’i “Nazi metodları ve faşizmle” suçladığı şu günlerde, yukarıdaki ayrıntılı haberi paylaşmada tereddüt ettim. Faşizmi başkalarında eleştiren, kendi faşist uygulamalarını hasır altı eden Ankara’daki “senin faşizmin kötü, benimki iyi” mantığını güden “yasakçı rejime” fırsat sunması amacıyla yazmadım. Faşizmin insan düşmanlığı olduğunu, insanlık için ne denli trajediler barındırdığını hatırlatması açısından yazıyı önemsediğimi belirtmeliyim.
16 NİSAN SONRASI
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in “Erdoğan, Türkiye’nin inşa ettiği her şeyi tehlikeye atıyor”sözlerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan “16 Nisan’dan sonra sürprizlerle karşılaşabilirler.” yanıtını vermiş. Avrupa’yı ne gibi sürprizler bekliyor, bilemeyiz. İçerde kaygı ayrı. Sandıktan büyük olasılıkla çıkacak yenilgiyi saray nasıl hazmeder? Son haftalarda Alman sosyal iletişim ağında bir video dolaşıyor, AKP’nin cihad gibi algıladığı referandum ve sonrasına ışık tutabilir. Videoda Arapça aksanı dikkat çeken zat düzgün bir Almanca ile mealen şu açıklamayı yapıyor: “Erdoğan Arap Emirlerinden de üstün, müthiş biri, çünkü başörtüsünü; müslümanlığı geri getirdi, şeriatı da getirecek. Erdoğan müslümanları seferber ediyor, şeriatın tüm dünyada yayılması için savaş veriyor. Arap emirleri ne yapıyor? Müslümanlığı yok ediyorlar. Erdoğan şeriatı getirmeye hazırlanıyor. İşaret verdiğinde, Avrupa’dan 70 bin kişi şeriatı gerçekleştirmek için Türkiye’ye gideceğiz, orada büyük savaş olacak.”
Nasıl? Tüyleriniz diken diken değil mi? Doğruysa, Avrupa’da bu ümmet ordusu (!) hangi çatı altında, nasıl örgütlüdür? Cemaatler ve bağlantıları başta, sorular çok, yanıtlar açık... Cumhuriyet yerine Ümmet Birliği’ne inanan, şeriatçı İsmailağa Cemaati’nin halk oylamasında evet diyeceği açıklaması yazımı hazırladığım saatlere denk geldi.
Ne tesadüf!
Şeriat özlemi AKP rejiminin gizli gündem maddelerinden sadece biri. Demokrasi faşizmin panzehiridir, islam faşizminin de! Dert büyük! Türkiye Cumhuriyeti bıçak sırtında, varoluşsal önemdeki halk oylamasında hayır çıkması halinde de neler olabileceğine dair şimdiden kafa yormalı. Hepimize büyük görevler düşüyor, zaman daraldı, safları sıklaştırmalı.