Neye göre adalet?
Başlangıcından bu yana insanlığı yönlendiren amaçlardan birisi adaletin egemen olduğu bir dünya yaratmak olmuştur. Ancak adalet konusunda aykırılıkların aklın alamayacağı boyutlarda olması nedeniyle tartışmalara öncelikle felsefe girer. Fakat adalet ilkelerine ilişkin felsefi bir tasarıda uzlaşmaya varılamaz. Daha sonra adalet düşüncesi bilime bırakılır. Hans Kelsen gibi ödünsüz hukuk pozitivistleri de bilime bırakılmasından yanadır. Ama zamanla adaletin gerekliliği bilimsel bir kararın silemeyeceği bir beklentiye dönüşmüştür. Bu beklenti de şudur: Dünyada kaba gücün, mutlak keyfiyetin ve yalın faydacılığın egemen olmaması.
ZORLUK NEREDE?
Adalet, çıkarları, gereklilikleri ve rekabet dayalı yükümlülükleri bakımından insanlar arasındaki ilişkileri kapsar. Bu ilişkilerde oluşan sürtüşmeler adaletin kapsamındadır. Uygulama alanı kişisel ilişkiler, iş ilişkileri, kurumlarla ve devletle olan ilişkilerdeki sürtüşmelerdir.
İşte adaletin temel görevi sürtüşme içindeki çıkarlara bir denge bulmaktır.
Genel olarak bu dengenin tatmin edici biçimde bulunduğu söylenemez. Bu nedenle dengenin kurulamadığını düşünenler adaletsizliğe güçlü bir ses ile yanıt verir: Bu itiraz etmektir.İşte bu itirazın dayanağı ise adaletsizliklere karşı beslenen his diyeceğimiz adalet duygusudur.
Hukuk ise bir insan topluluğu tarafından benimsenmiş olan ve toplum içindeki kişilerin hayatını düzenleyen kurallar bütünüdür. İşte bu hukuk sisteminde adaleti sağlayan, mağdur durumda bulunan kişi değildir. Adaleti sağlayan kamu düzenine ya da yerleşik sosyal düzene aykırı davranışları cezalandıran ve ardından mağdurun zararını karşılamayı üstlenen kollektivitedir.
Bu tanımlar ve beklentiler şunu gösteriyor ki adalet devamlı değişen bir beklentinin ve duygunun karşılığıdır ki bunu da istenilen bicimde tesis etmek büyük zorluklar içerir.
YÜRÜMEK BİR İTİRAZDIR
Adaletsizlik duygusuna kapılan kişiler tepkilerini itiraz ederek verirler dedik. Dava açmak, toplanmak, yürümek, oturmak, konuşmamak, açlık grevi yapmak, bir şey yapmamak gibi eylemler itirazın türlü türlüsüdür.
İtiraz adaletsizlik duygusuna kapılanın tepkisi ise bu itirazın haklı olup olmadığının tespiti de yine adaletin konusudur. İtiraz edenlerin itiraz ederken gerçekten samimi olup olmadıkları itiraz ettikleri şeyin durumu, itirazın zamanı, itiraz ettiği şeye karşı başka itiraz edenlerin çokluğu veya azlığı ve kimler olduğu belirleyici olabilir.
İtiraz edenlerin itiraz eylemlerine katılmalarında farklı amaç gütmeleri de mümkündür. Kötü amaç da benimsemiş olabilirler. Ama neticede bir itiraz vardır.
Bunun yanında adaletsizlik itirazına olan itirazlar da olacaktır. Bunu da doğal karşılamak gerekir.
ADALET ANLAYIŞI
Ülkemizde adalet anlayışında çok çeşitli farklıklar var. Bu da normal kabul edilmelidir.
*Kimine göre vatan bütünlüğünü tehlikeye atmaya yönelik her türlü eylemlere karşı hukuk sistemindeki mücadele temel adalet anlayışı olarak öncelikli ve önemli sayılabilir.
*Kimine göre OHAL yasası kapsamında yapılan yasal düzenlemelerle adaletin bozulduğu ve birçok mağdur yaratılmasına sebebiyet verildiği nedeniyle adalet sistemi eleştirilebilir
*Kimi dinci eğitimin yoğunlaşmasına, güven vermeyen bir yönetim anlayışına ve kadı hikâyelerinde olduğu gibi “Allah insanı ne hekime ne de hâkime düşürmesin” sözünde anlam bulan güvensizlik nedeniyle adaletin olmadığına inanabilir.
ÇÖZÜM
Bırakalım itiraz eden etsin. İtirazını nasıl yapıyorsa yapsın…
Bırakalım itiraz edenin eylemine itiraz eden de itiraz etsin. Uyarısını kendine özgü itiraz biçimi ile yapsın…
İtiraz eden itiraz biçimi ve amacı ile haksız bir şey yapıyorsa, yaptığı ortaya çıkarsa bu itiraz edenlerin adalet duygularını ve eylemlerini o zaman sorgulayalım ve adalet tesisi için bu sefer buna itiraz edelim.
Felsefenin, bilimin, dinin henüz çözemediği adaletin varlığını ve yokluğunu bizim gibi henüz kültür gelişimini tamamlamamış milletler için tek kalemde ortaya koyabilmek çok iddialı bir durum olsa gerek.
SON SÖZ
Bizce Türkiye’de adalet ve iyi bir hukuk sistemi yok. Ama şu dönemde ülkemizin başına büyük belalar açan ve açacak FETÖ ve PKK terörü karşısında iyi bir mücadele örneği veren ve gelecekte iyi bir adalet tesisi için umut yaratan yargıçlarımız, savcılarımız, polislerimiz, avukatlarımız, hukuk çalışanlarımız var. Onlara vefalı olmamız ve çabalarını desteklememiz gerekiyor. Ama bir şey daha var ki bu saygın mücadele ülkemizde tam bir adaletin varlığının da kanıtı sayılmamalı…