Nixon, Watergate ve Türkiye
1969-1974 yılları arasında görev yapan Amerika’nın 37. Başkanı Richard Nixon hakkında The New Yorker'ın 21 Kasım 2016 tarihli sayısında George Packer tarafından yazılmış çok önemli bir makale yayınlandı. Türkiye’de yaşanan başkanlık tartışmalarına ve başkanın nasıl denetlenebileceğine dair (siz bunu başkan’ın nasıl denetlenemeyeceğine dair diye de okuyabilirsiniz) bilgiler içeren yazıya değinerek açıklık getirmekte yarar var.
NİXON VE DEMOKRATİK MUHALEFETİN GÜCÜ
Richard Nixon, başkanlık döneminin sonunda yeniden seçilebilmek için akıl almaz yöntemler kullandı. Muhaliflerini ezmek için hükümetin siyasi mekanizmalarını harekete geçirdi, parasal yolsuzluklarını gizlemeye çalıştı, Vietnam Savaşı konusunda halkını yanılttı. 1972 yılında Başkanı Yeniden Seçtirme Komitesi'nin Nixon’un emri ile Demokrat Parti'nin Watergate binasında bulunan Genel Merkezi'ne bazı belgelerin fotokopilerini almak üzere gece vakti gönderdiği beş kişinin suç üstü yakalanması ile patlak veren Watergate Skandalı, Nixon’un Amerikan tarihinde istifa eden tek başkan olması ile sonuçlandı. Nixon’u başkanlıktan istifaya Amerika’da demokratik muhalefetin gücü sağladı. Amerika’da demokratik muhalefetin gücü Kongre, Kongre Hukuk Komisyonu, özgür medya ve bağımsız yargıdan oluşmaktadır. Bu kurumlara FBI’ın Başkanı Mark Felt, Washington Post gazetesi aracılığı ile kendisini açığa çıkarmadan (deep throat) el altından verdiği Nixon ile ilgili bilgilerin yayınlanmasını sağladı. Bu bilgilerden çok etkilenen demokratik muhalefet konuyu enine boyuna irdeledi ve sonunda 1974 yılında kongre, “Nixon bir sahtekardır ve gitmesi gerekir” sonucuna vararak Nixon’un 9.8.1974 tarihinde başkanlıktan istifasını sağladı.
TÜRKİYE’DE BAŞKAN DENETLENEBİLECEK Mİ?
Ülkemizde ısrarla kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan parlamenter rejim değiştirilmek ve tüm yetkilerin tek adama verildiği bir sistem kurulmak isteniyor. İşin en ilginç yanı böylesine güçlü kılınmak istenen insanı denetleyecek bir mekanizma kurulmasından özenle kaçınılıyor. Böylece padişahtan daha güçlü, adeta Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi sayılabilecek yarı ilah bir insan yaratılmak isteniyor. Sınır Tanımaz Gazeteciler'in, basın özgürlüğü konusunda 180 ülke arasında Türkiye’nin 151. olduğunu söylediği günlerde yaşıyoruz. İnternette American İnstitute Site adlı sitede “Erdoğan’a sorulamayacak 12 soru” yayınlanarak daha şimdiden, başkanlığın ne menem bir şey olacağının bilgileri ortaya konuyor. Kamuoyuna yansıyan bilgiler doğru ise MHP’nin ve muhterem Bahçeli’nin ilahi katkıları ile başkanlık sistemi gerçekleştirilebilirse dünyada başka örneği olmayan çok katı, çok güçlü ve asla azledilemeyecek, asla denetlenemeyecek bir başkan yaratmış olacağız. Denetlenemeyecek, azledilemeyecek diyoruz; kurulacak sistemde, bugün zaten yok edilmiş olan, birbirini denetleyen kuvvetler ayrılığı, güçlü muhalefet, özgür basın ve bağımsız yargı olmayacak. Eğer başkanı denetim için kamu vicdanına güveniyorsanuz o çoktan rahmetli oldu. “Çalıyorlar ama iyi işler yapıyorlar” diyen bir halkımız olduğunu asla unutmayın.
İŞÇİ SINIFININ GÜCÜ DEVREYE GİRER Mİ?
Başkanlığın oluşmasını önleyebilecek tek güç işçi sınıfının gücüdür. Bugün ülkemizde işçi, kamu görevlisi ve bağımsız çalışan insanların sayısı 25 milyon dolayındadır. Bunların bakmakla yükümlü olduğu insanları da katarsanız geçimini emeği ile sağlayan 60 milyonluk bir emek gücünden söz ediyoruz. AKP iktidarının emekçilere ne kadar cömert davrandığını(!), özlük haklarının, sendikal haklarının nasıl kısıtlandığını yaşayarak gördük. Sözde demokratik düzende ezilen işçiler acaba yarı ilah bir başkanın ayakları altında nasıl ezileceklerini hiç akıllarına getiriyor mu? Emekçilerin “Başkanlık istemeyiz” diye sokaklara döküldüğünü bir düşünün. Başkanlık sevdalılarının kaçacak delik arayacağına eminim ama nerede o günler?