No pasaran -(TAMAMI)

Geçit yok. Böyle diyordu İspanyol devrimciler 1936-1939 yılları arasında yaşanan İspanya iç savaşı sırasında. Seçimle iş başına gelen devrimci Halk Cephesi hükümetine karşı General Franco kumandasında ki milliyetçiler ayaklanmıştı. Franco’yu Hitler ve Mussolini araç, gereç ve askerle destekliyordu. Oluşturulan Uluslararası Tugay’ın varlığına rağmen Franco kazandı ve İspanya insanlık tarihinin yüz karası olan bir savaşın sonunda faşizme teslim oldu.

O yıllarda Avrupa’yı kana bulayan faşizm bugün de değişik bir kimlikle Afganistan, Irak, Suriye ve başka ülkelerde Şili’de, Vietnam’da sergilediği kirli oyunlarını sergilemeye devam ediyor. Amaç emperyal güçlerin çıkarlarını bu ülkelerin sahip olduğu yer altı ve yer üstü zenginlikleri sömürmek, bu ülkelerin halklarını kendi şirketleri için hem ucuz emek hem de pazar olarak kullanmak.

2002 yılından bu yana Türkiye’de bu oyunun bir halkası konumuna getirilmeye çalışılıyor. Bu konuda epey mesafede alındı. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde öngördüğü hususlar maalesef teker teker gerçekleşiyor. Kamunun sahip olduğu üretim değerleri teker teker yok pahasına yabancılara peşkeş çekiliyor. Telekominikasyon, banka ve sigortacılık, yazılı ve görsel medya yabancı sermayeye teslim edildi. Bu konularda bir direnç merkezi yaratacak, yargının, üniversitelerin, işçi sendikalarının özgürlüklerinin üstüne şal örtüldü. Ülkemiz Amerika’nın çıkarı doğrultusunda bölünmek isteniyor. Geldiğimiz noktada ülkemiz ve kaynakları üzerinde Kurtuluş Savaşında yendiğimiz ülkelerin, bizi arkadan bıçaklayan dinci komşuların sermayesi tam bir egemenlik kurmuştur. İç ve dış siyasetimiz bunların beklentilerine göre şekillendirilmektedir. Bu ne zamana kadar böyle gidecek, ikinci bir kurtuluş savaşı başka bir boyutta verilemeyecek mi? Verilmesi gerekmiyor mu? Türk halkı Atatürk’ün deyimi ile bu “müstevlilere” geçit yok diyemeyecek mi?

Elbette bu böyle sonsuza kadar gidemez. Ülkenin kapılarını müstevlilere ve onların yerli işbirlikçilerine açan AKP iktidarına elbette bir gün dur denecektir ama nasıl?

Bu sorunun demokratik yollardan çözümü olasıdır ve bu çözüm mutlaka yaratılmalıdır. İki sene sonra genel seçimler var. Bu seçimi muhalefetteki hiçbir partinin kazanması olanaklı görünmüyor. Türkiye’yi emperyalizmin sömürüsünden kurtarmak, demokrasiyi yeniden tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçirebilmek için AKP’ye karşı yurtseverlerin, devrimcilerin ortak bir cephe kurması ve no pasaran-geçit yok demesi gerek.

Bu ortak cephe kurma düşüncesini 1980 sonrasında Hamzakoy’da gözaltına alınmış Bülent Ecevit’e salıverildikten sonra Oran’da ki evinde başbaşa konuşurken açmıştım. Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı ve Mitterand solun ortak adayı olmaya hazırlanıyordu. Sayın Ecevit’e askeri müdahalelerin sonrasında solun seçim kazanma şansının yüksek olduğunu Güney Amerika’da yaşanmış deneylerle anlatmaya çalışıyor ve onun sosyal demokratlar,marksistler ve diğer yurtseverlerle birlikte ortak bir liste ile seçimlere girmesini önermiştim

Sayın Ecevit bu öneriye ülkenin koşulları dikkate alındığında sıcak bakılabileceğini söyler söylemez Rahşan hanım elinde bulaşık eldivenleri ile salona gelmiş ve Bülent beyi gazete okumamakla suçlayarak bir daha asla böyle bir söylemde bulunmamasını sert bir biçimde ihtar etmişti. Rahşan hanıma karşı bir kelime bile söylemeden sayın Ecevit bu konuyu kapatmış ve bir daha asla ağzına almamıştı. Ama şimdi zamanıdır. Muhalefet yapma yeteneğini kullanamayan, parti tabanını genişletemeyen, Yurt dışında Alevileri ve sosyal demokratı dışlayarak örgütlenmeye çalışan, iktidar olmak için bir kadro ve program çalışması olduğuna halkı inandıramayan ve muhalefetini TBMM de ki grup toplantılarında yaptığı konuşmalara indirgeyen CHP’nin iktidar olma şansı yoktur. Aydın’da başlattığı ve geç atılmış bir adım olan halkla buluşma mitingleri doğru ama yetersiz girişimdir. CHP bu ülkenin Atatürkcü, yurtsever kesimleri ile, TİP ve örgütlü veya örgütsüz tüm sol kesimlerle AKP faşizmine karşı ortak bir cephe kurmak ve seçimlere bu kesimle oluşturacağı bir liste ile girmek zorundadır. Ancak bu yöntemle yurtseverler iktidar olabilir. Bu yapılmazsa bu ülke yakın bir zamanda bizim ülkemiz olmaktan çıkacaktır.