Nobel ödülleri ne kadar güvenilir?

Nobel ödülleri, dünya çapında en prestijli ödüllerden biri olarak bilinse de yıllar içinde bazı siyasi tutumlarından ötürü çeşitli tartışmalara sebep olmuştur. Bununla birlikte içlerinde tartışmasız olarak Nobel ödülünü hak edenler de vardır.

Mesela Albert Luthuli, Güney Afrika'daki ırk ayrımcılığına karşı barışçıl direnişi savunmuş ve apartheid karşıtı mücadelenin küresel önemini vurguladığı için 1960’da Nobel Barış Ödülü'nü kazanan ilk Afrikalı olmuştu. Yine 1994’te Nobel Barış Ödülüne layık görülen Nelson Mandela 27 yıl hapsin ardından ülkesine demokrasi getirebilmiş gerçek bir liderdi.

Yine Senegal'in ilk Cumhurbaşkanı Senghor, "Negritude" felsefesini geliştirme, Afrika kültürünü ve kimliğini kutsayan şiirleri nedeniyle 1960 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştü.

Kenyalı çevreci ve aktivist Wangari Maathai, sürdürülebilir kalkınma, demokrasi ve barışa yaptığı katkılardan dolayı 2004 yılında Nobel Barış Ödülü'ne hak kazanmıştı.

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Eritre ile barış sağlama çabalarından dolayı 2019 senesinde Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. Etiyopya ile Eritre arasındaki uzun süredir devam eden çatışmayı sona erdiren bir barış anlaşması yaparak ve bölgesel dinamiklerde önemli bir değişim çabalarıyla dikkat çekmişti. Daha bunlara benzer dünyada başarılarından ötürü Nobel’e layık görülen herkesin mutabık kaldığı kalburüstü şahsiyetler vardır.

BİR DE DİĞER ÖDÜL SAHİPLERİNE BAKALIM

Bunların aksine mesela ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger, 1973 yılında Vietnam Savaşı'nı sona erdiren barış görüşmeleri için Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmüş ancak Kissinger'in Kamboçya'daki gizli bombalama, 1973 Şili darbesine müdahale ve Latin Amerika'daki otoriter rejimlere desteği nedeniyle Barış Ödülü verilmesinin Nobel'in insani değerleriyle çeliştiği iddialarına sebep olmuştu.

Myanmar'daki askeri rejime karşı gösterdiği direniş nedeniyle ev hapsindeyken 1991 yılında Nobel Barış Ödülü verilen Aung San Suu Kyi, iktidara geldikten sonra Rohingya krizini ele almadığı için yoğun eleştirilere maruz kalmış, Rohingya Müslümanlarının zulmünü engellemeyi reddetmesi ise, ödülün geri alınması çağrılarına neden olmuştu.

Yine 2009 yılında Barak Obama, ABD Başkanı olarak ilk döneminin başında, "uluslararası diplomasi ve halklar arası işbirliğini güçlendirmek için gösterdiği olağanüstü çabalar" nedeniyle Nobel Barış Ödülü'ne layık görülse de Obama'nın o dönemde somut bir barış elde etmediği, özellikle Irak ve Afganistan'daki askeri operasyonlarını sürdürdüğü Nobel’in haksız yere verilmiş siyasi bir jest olduğunu ortaya koymuştu.

Avrupa Birliği, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'yı birleştirme ve istikrarı teşvik etme rolü nedeniyle 2012 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görülse de bazı eleştirmenler, AB'nin iç politikalarının, birçok ülkede önemli sosyal ve ekonomik huzursuzluklara yol açtığını savunmuş ve ödülü daha çok siyasi bir hareket olarak görülmüştü.

Avusturyalı yazar Peter Handke'ye 2019 yılında Nobel Edebiyat Ödülü verilmesi, özellikle Yugoslav Savaşları sırasında Sırbistan'ı desteklemesi ve 1995 Srebrenitsa katliamını reddetmesi nedeniyle büyük öfkeye yol açmış ve bu sebeple ödül, pek çok insan hakları grubu ve hükümet tarafından kınanmıştı.

PAMUK VE ACEMOĞLU

Bunun aksine mesela Afgan-Amerikalı yazar Halid Hüseyini’ye Nobel Ödülü verilmediği için sıkça tartışma konusu olmuştu. "Uçurtma Avcısı" adlı eseri, Afganistan'ın içinde bulunduğu durumu geniş bir kitleye tanıtsa da Nobel komitesinin, Hüseyni’nin eserlerini göz ardı ettiği tartışmalarına sebep olmuş, bu durum, Nobel Ödülü'nün Batı dışı ülkelerden gelen yazarlara yeterince yer vermediği konusunda bir tartışma başlatmıştı.

Benzer örnekler, Nobel Ödülleri'nin prestijli olmasına rağmen, zaman zaman son derece politik, sosyal veya ahlaki tartışmalara yol açabileceğini göstermektedir. Bizde de nedense daha çok Ermeni diasporasının methiyeler düzdüğü Orhan Pamuk ve yakın zamanda Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen Daron Acemoğlu’nun aldığı ödülü bu mikyasta yeniden değerlendirmekte fayda vardır…