Normalleşme...
Seçim sonuçlarının tek iyi tarafı var:
Diktatörlüğe son verildi!
Artık kimse işlediği suçtan kurtulmak için Yüce Meclis’e yasa yaptıramayacak...
Artık bu ülkenin hakim ve savcıları, iktidarların emrine girmedikleri için meslekten men edilmeyecek...
Gazete patronları tehdit edilerek; gerçeklerin peşinde olan gazeteciler işten atılmayacak...
“Diktatör” ün hoşuna gitmeyen haber ya da yorum yazan gazeteci, özgürlüğünü kaybetmek gibi bir riski üstlenmek zorunda kalmayacak...
Artık o gazetecilerin çocukları her sabah beşte, “Acaba babamı almaya geldiler mi?” diye korkuyla uyanmayacak...
Yandaş gazeteciler, onurlu bir şekilde direnen meslektaşlarını düne kadar yaptıkları gibi rahat rahat ısıramayacak en azından...
***
Artık kimse “ayakkabı kutularında gizlenen” ya da “villa alınarak sıfırlanan” paracıkların üzerine yatamayacak...
Yolsuzlukla suçlanan eski bakanlar, Yüce Divan’a gönderilebilecek artık...
Hukuk yeniden üstün kılınacak büyük olasılıkla...
“Saray” şımarıklığına son verilecek...
Anayasal sorumsuzluğunu kullanarak kendisini yasalar üstü gören kişinin, yasaları çiğnemesi engellenecek...
KaçAk Saray’ı bile boşaltması sağlanacak belki...
İsteyen, istediği yeri yağmalayamayacak artık...
***
Dahası var:
İşadamları dut yemiş bülbülü oynamaktan kurtulacak büyük bir olasılıkla; birer “dil”leri olduğunu anımsayacaklar...
Üniversite hocaları, iktidarın yaptığı yanlışı kimseden korkmadan söyleyebilecek.
Polis, “diktatör”ün polisi...
Asker, “diktatör”ün askeri...
Savcı, “diktatör”ün savcısı...
Hakim, “diktatör”ün hakimi...
Vali, “diktatör”ün valisi...
Kaymakam, “diktatör”ün kaymakamı...
Okul müdürü, “diktatör”ün okul müdürü...
Gazeteci, “diktatör”ün gazetecisi...
Şarkıcı, “diktatör”ün sarkıcısı...
Artist, “diktatör”ün artisti...
Bakan, “diktatör”ün bakanı...
Milletvekili, “diktatör”ün vekili...
Diyanet İşleri Başkanı , “diktatör”ün Diyanet İşleri Başkanı...
İmam, “diktatör”ün imamı...
Vatandaş, “diktatör”ün “tebaası” olmayacak artık!
Hepsine biraz cesaret gelecek...
Hepsi gerektiğinde, “Sen de kimsin be adam?” diye haddini bildirecek “diktatör”e...
***
İstediğimiz gibi konuşabileceğiz, istediğimiz gibi gezebileceğiz! Otobüslerimizi durdurup “Nereye gidiyorsunuz?” diyemeyecek kimse...
İstediğimizi, istediğimiz yerde protesto bile edebileceğiz belki...
Taksim yasak olmayacak 1 Mayıs’larda; Gezi ruhunu savunanlara “çapulcu” demekten vazgeçecek devlet!
Üzerimizdeki ağırlık kalkacak biraz olsun...
Daha rahat nefes alıp “Ne oldu bize? Neler yaşadık bunca yıl?” diye sorabileceğiz...
***
Sonrası yine çok yorucu olabilir...
Dolmabahçe Sarayı’nda kol kola girip açılımı-saçılımı somutlaştıranların ya da onlardan daha iyi “açılım” yapacaklarını iddia edenlerin boş duracaklarını düşünmüyorum elbette...
Birilerinin devleti dincileştirme, diğerlerinin ülkeyi bölme “örtülü niyetlerinden” vazgeçeceklerine inanmıyorum...
Ama şimdi “iyileşme ve normalleşme” zamanı...
Tadını çıkaralım.
***
Son söz diktatöre:
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!
156+42!
Abdullah Bey...
7 Haziran 2015’te bir devir kapandı...
Kapanan devrin en önemli aktörlerinden biriydiniz. Bu yüzden sistem, sizi korudu kolladı.
Göreviniz bittiği halde yedi ay üç hafta boyunca Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü işgal etmenize göz yumdu.
Yediğinizi önünüze, yemediğinizi arkanıza koydu.
Sonra da onca şatafat için harcanan “gerçek” masrafı ödetmedi.
Ayrıca yeni evinizi, hangi 20 milyon lirayla aldığınızı sormadı kimse...
Suudi Kralı’nın getirdiği hediyeleri ne yaptığınızı da...
Ama dedim ya; devir değişti.
Başınız her an için ciddi belaya girebilir.
Gelin konuşun artık...
Yoksa zaten “konuşmak” zorunda kalabilirsiniz...
GÜNÜN SORUSU
AKP tek başına iktidar olamıyor. Önce HDP, sonra MHP; AKP’yle ortaklık yapmayacaklarını ve dışarıdan desteklemeyeceklerini açıkladı. CHP ise bu yazının kaleme alındığı saate kadar henüz bu konuda net bir şey söylemedi... Sorum pazar günkü seçimlerde oyunu CHP’ye veren dostlara:
Sizce partiniz AKP’yle koalisyon hükümeti kurmalı mı, kurmamalı mı?
KAYBEDİNCE İLK HARCANAN ŞEY, ‘MİLLİ İRADE’ OLDU!
Tam 13 yıldır yaptıkları her türlü rezaleti “Milli irade bize yetki verdi. İstediğimizi yaparız” diyerek açıklayan ve “milli irade”yi yere göğe sığdıramayan AKP’liler tek başlarına iktidar olma şansını kaybedince aynı “milli irade”yi aşağılamaya başladı.
Bu konuda başı çekmek, AKP’li Prof. Dr. Burhan Kuzu’ya düşmüş...
“Bu hizmetin karşılığı bu oy olmamalıydı. Hz.Peygamber ‘Her toplum layık olduğu idare ile yönetilir’ demiş... Ne yapalım, kendi düşen ağlamaz!”
Daha ağır bir yorum yandaş Star Gazetesi’nin iflah olmaz yandaş yazarı Ahmet Kekeç’ten geldi... Bakın Kekeç ne dedi:
“Seçmen bu kez, ‘Ben belirsizliklerle dolu bir ülke istiyorum’ diyor. İstediğin böyle bir Türkiye’yse al, tepe tepe kullan!”
***
Merak etme Kekeç:
Tepeleneceğin ve bugüne kadar yaptığın mesleki ihanetin hesabını tepile tepile vereceğin zaman da gelecek...
Acele etme!
GÜNÜN İSYANI
Seçimlerden sonra Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) resmi twitter hesabından şahane bir mesaj atılmış:
“Oylamada sonuncu çıkan adamı rektör olarak atayan Sn. Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini bize verebilir.”
İsyanım; size:
Böyle bir zekayı, nasıl Meclis dışı bırakırsınız?